Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır:
Geçtiğimiz günlerde yazdığımız bir yazıda Suudi Arabistan söz etmiş ve bu Vahhabi aşiret ülkenin kurulduğu günden bugüne Türk düşmanlığı içinde olduğuna değinmiştik. Hiçbir zaman da Suudilere güvenmememiz gerektiğinin altını kalınca çizmiştik.
Suudi Arabistan’ın Türk düşmanlığına yeni bir sayfa eklendi: Yeni Mesaj Gazetesi’nden Recep Bahar’ın haberini okuduğumuzda bu düşmanlığın detaylarını da öğrenmiş olacağız, buyurun:
“Suudi Arabistan makamları, 85 Türk tırını hiçbir gerekçe göstermeden gümrükte bekletiyor.
Türk şoförlerden Arif Vural, İskenderun Limanı'ndan çıktıktan sonra 21 Temmuz'da Suudi Arabistan'ın kuzeybatısından Kızıldeniz'e açılan Duba Limanı'na ulaştıklarını belirtti.
Limanda resmi kontrollerden geçtiklerini dile getiren Vural, ardından bekletme sahasına alındıklarını ve 10 gündür ülkeye girişlerine izin verilmediğini aktardı.
Suudi Arabistanlı gümrük memurları ya da limandaki diğer çalışanların kendilerine hiçbir bilgi vermediğini söyleyen Vural, ne zamana kadar bekletileceklerini bilmediklerini ifade etti.
Araçlarındaki yüklerin tekstil ve gıda ürünlerinden oluştuğunu aktaran Türk tır şoförü, evlerinden uzakta kaldıklarını ve ailelerinin de durumlarından endişe duyduğunu dile getirdi. Arif Vural, aşırı sıcak iklim nedeniyle bazı arkadaşlarının rahatsızlık yaşadığını belirterek, Türk yetkililere kendileriyle yakından ilgilenilmesi çağrısında bulundu.
Türkiye Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Duba Limanı'nda bekletilen Türk tırlarının gümrükten sorunsuzca çıkması için Suudi Arabistanlı muhatabıyla bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Türkiye'nin Riyad Büyükelçiliği ve Cidde Başkonsolosluğu da konuyu yakından takip ediyor ve Türk şoförlerin bir an önce gümrükten geçmeleri için Suudi Arabistan makamları nezdinde yoğun girişimlerde bulunuyor.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, Muhammed bin Selman'ın (MbS) saray darbesiyle veliaht prens ilan edildiği 21 Haziran 2017'den bu yana gergin seyrediyor. Bunda MbS'nin İsrail ve özellikle Mısır yanlısı bir politika izlemesi etkili oldu.
Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın 2 Ekim 2018'de İstanbul'da Suudi Konsolosluğu'nda öldürülmesinin ardından ilişkiler daha da gerginleşti. Laleli Sanayici ve İşinsanları Derneği (LASİAD) Başkanı Gıyasettin Eyyüpkoca, Yeni Mesaj'a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'ın son dönemde vatandaşlarına Türkiye'ye gitmemeleri ve Türk malı almamaları konusunda telkinde bulunduğunu dile getirerek, bu durumun özellikle bu ülkeye yapılan ihracatı olumsuz etkilediğini dile getirdi.
Öte yandan geçen hafta Trabzon'da konuştuğumuz turizmciler de Karadeniz'e gelen Suudi turist sayısında keskin bir düşüş olduğunu, gelenlerin daha ziyade Katarlı, Kuveytli ve Ürdünlü olduğunu belirtti.”
Suudi Arabistan medyasının da sürekli Türk düşmanlığı yapması, bu Vahhabilerin kontrolü altında olduğunu da söyleyebiliriz. Bunu şu yazıda daha net biçimde görebilmekteyiz:
“Aslında Suud medyasında Batı’daki benzer yazıların kötü kopyalarını görüyoruz. El Vatan, Riyad ve El Yevm gibi gazetelerde Osmanlı’yla ilgili son yazıları okuduğumuzda, bunların adeta birbirinin kopyası olduğu görülüyor. Suud medyasının genel yapısını öğrenmek bakımından, bazı noktaların altınızı çizmek gerekiyor: Suud medya organlarının ekseriyeti iktidardaki aile fertlerinin doğrudan veya dolaylı malıdır. Dolayısıyla Suud devletine bağlıdır ve iktidarın söylemlerini seslendirir. Yerel, bölgesel ve uluslararası düzlemde medya ile Suud yönetimi arasında tam bir işbirliği vardır. Veliaht olmasının ardından ve özellikle de “yolsuzluk” bahanesiyle gazetecilere ve iş adamlarına kadar uzanan tutuklamalarla birlikte, Muhammed bin Selman’ın Suud medya organlarını tamamen ele geçirdiğini söyleyebiliriz. Onun gelişiyle beraber belli başlı yayın organlarının yöneticileri değişirken, korkutma ve sindirme politikasıyla Suud medyası aykırı seslere kapatıldı. Sonuç olarak, hiçbir ahlakî ilkesi olmayan, tek bir siyasi görüşe hizmet eden bir medyayla karşı karşıyayız. Türkiye, İran ve Katar’a karşı kullanılan saldırgan dilde de gördüğümüz üzere, tamamen kara propagandaya, çarpıtma ve yalan haberciliğe dayanan Suud medyasının tek amacı, düşman olarak gördüğü hedefi yıkmak ve yok etmek. Böyle bir medyanın inandırıcı olabilmesi bir yana, varlığını sürdürmesi dahi imkansız. Görünen o ki veliaht prensin türlü reformlar içeren 2030 vizyonu, ciddi ve köklü bir medya reformuna da muhtaç.”