Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra gündeme gelen 2 milyon Suriyeli sığınmacının güvenli bölgedeki yerleşim noktalarına gitmesi konusu sıcaklığını koruyor. Ancak bu işlemin nasıl yapılacağı, sığınmacıların nerelerde yerleşeceği konusunda kafalar halen karışık.
Sığınmacılar için 2 bölge tespit edilmiş.
Batıda Kobani’den doğuya doğru Tel Abyad’a kadar olan birinci bölgede inşa edilecek 1 ilçe ile 7 köy merkezine 65 bin kişinin yerleştirilmesinin hedeflendiği belirtiliyor.
Tel Abyad ile Resulayn arasındaki 120 kilometrelik ikinci bölge için hedef 3 ilçe, 63 köy olmak üzere 405 bin kişi olarak gösteriliyor. Resulayn’dan en doğuda Irak sınırına kadar uzanan kuş uçuşu 200 kilometrelik bölgede 6 ilçe merkezi, 70 köy olmak üzere 530 bin kişi bu topraklara yerleşmiş olacak..
Sonuç şu:
Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısının bugün itibarıyla 3 milyon 670 bin dolayında olduğu dikkate alındığında yarıdan fazlasının dönüşü hedeflenmiş oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Tel Abyad ile Resulayn arasındaki hatta kurulacak mülteci şehirlerinden söz ediyor. Mülteciler için de bu bölgelerde yaşam merkezleri inşa edilecek.
Sıkıntı şurada:
Amerika ve AB, bu konuda hiçbir yardımda bulunmayacaklarını açıkladı. İşin ekonomik boyutu nasıl karşılanacak? Erdoğan “Gerekirse bu işi de biz üstleniriz ve başarırız” diyor ama bu iş o kadar kolay değil.
Bir sorun daha var:
Seçmeler nasıl yapılacak? Gönüllü olarak kendi rızaları ile gitmek isteyenlerin adresi neresi olacak? Böyle bir adım atılırsa Esad bunu nasıl karşılayacak, nasıl tepki verecek?
Hürriyet Gazetesi’nden Sedat Ergin, geçenlerde bu önemli konuda bir yazı yazdı. “Suriyeli mültecilerin dönüş kriterlerinde önemli bir ayrıntı ”başlığını taşıyan yazıda Ergin çok önemli noktalara değinmiş ve konunun önemini paylaşmış. Sedat Ergin’in bu yazısının son bölümünü sizlerle paylaşmak istedik:
“Bu noktada bir süredir devam eden bir tartışma bu yerleşim merkezlerine hangi mültecilerin iskân edileceği sorusu etrafında cereyan ediyor. Cenevre’de Suriye Anayasa Komitesi toplantısı başlamadan bir gün önce 29 Ekim’de Astana ortakları Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının yaptıkları üçlü toplantıdan sonra yayımladıkları ortak açıklama, bu konuda önemli bir kriter getiriyor.
Mevlüt Çavuşoğlu, Sergey Lavrov ve Cevad Zarif’in imza attıkları toplam altı maddelik bu ortak açıklamanın son paragrafı Suriyeli mülteciler ile ülke içinde yerlerinden edilmiş insanların güvenli ve gönüllü dönüşlerinin kolaylaştırmasında esas alınacak esasları düzenliyor.
Burada vurgulanan hedef, mültecilerin ve yerinden edilmişlerin Suriye’deki “asıl (başlangıçtaki) ikamet yerlerine” (original places of residence) dönmeleridir.
Ankara cephesinde yapılan açıklamalarda, söz konusu yerleşim merkezleri için öngörülen alanın genişliği daraltılarak, Tel Abyad-Resulayn hattı vurgulanmaya başlamıştır. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile 1 Kasım tarihinde İstanbul’da yaptığı görüşmeden tam bir gün önce 31 Ekim’deki bir konuşmasında kendisine projenin desteklenmesi için vereceği mesajı şöyle anlatmıştır:
“Diyeceğim ki (Guterres’e), ‘Uluslararası donörler toplantısı çağrısını siz yapın.’ Yaptınız yaptınız, yapmadığınız takdirde bu çağrıyı ben yapacağım. Oldu oldu, olmadı Tel Abyad’la Rasulayn arasında mülteciler şehrini veya şehirlerini biz kuracağız.
Astana ortaklarının bu mutabakatı, mültecilerin ayrıldıkları yerleşim merkezlerine dönmelerini temel ilke olarak tanımlarken, farklı bölgelere kaydırılmalarına kapıyı kapalı tutuyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda yürütülecek tartışmalarda 29 Ekim mutabakatını göz ardı etmemek gerekiyor.”
Türkiye’de ikamet eden Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönme konusu oldukça karışık. Sonucun ne olacağını da tahmin etmek güç. Gelişmeleri takip edip, bekleyeceğiz..
.