24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak olan partili Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimler için geriye sayım başladı. Şimdi bütün gözler “Kim Cumhurbaşkanı olacak, hangi partiler ne kadar oy alacak?” hesaplarına çevrildi.
Hiç kuşkusuz seçimlere hazırlanmalıyız. Bir vatandaş olarak da sandığa gidip, hür irademizi sandığa yansıtalım. Her zaman söylediğimiz gibi seçimleri bir şölene çevirmek, huzur içinde sandığa gitmek ve hiçbir şüpheye yer vermeden sandıklardan çıkacak sonuçlara saygı duymak hepimizin görevi olmalıdır.
Günlerdir siyaset ve seçimle yatıp, siyaset ve seçimle kakıyoruz.
Dış dünya ile ilişkilerimizi neredeyse ikinci, hatta üçüncü plana ittik.
Halbuki başta Suriye olmak üzere, coğrafyamızda olup-bitenlere de geçmişte olduğu gibi ilgimizi eksik etmemeliyiz.
Özellikle Suriye üzerindeki hedeflerimiz dün ne ise bugün de aynen devam etmelidir. Buna seçimin gölgesini de düşürmemek gerekiyor.
Şurası çok açık:
Amerikalılar Suriye’den çekilmeyecek. Buradaki terör örgütleri ile olan ilişkilerini de sürdürme kararlılığındalar. Terör örgütü PYD/ PKK’lılara yeni silahlar veriliyor. Birçok terörist ise özel eğitimlerden geçiriliyor.
Yanı başımızda Türkiye düşmanlarına böylesine destek verilirken, bunlara sessiz kalınabilir mi? Kaldı ki, Amerikalılar doğrudan PYD/ PKK’lılara destek verdiklerini de artık saklamıyorlar.
ABD, Suriye'nin kuzeyinde IŞİD ile mücadele bahanesiyle silahlandırdığı YPG'li teröristleri, askeri eğitime almaya başladı. Münbiç'e giden Amerikalı komutanlar tarafından bizzat eğitilen teröristler için zaman zaman mezuniyet törenleri de düzenleniyor. Bölgeye inşa edilen okulu askeri üsse çeviren Amerikalılar, eğitimleri burada vermeye başladı.
Ortada Menbiç var ve TSK’nın oradaki terör örgütlerine karşı operasyon yapacağı hesapları yapılıyordu. Fırat’ın Doğusuna kadar da operasyonların kesintisiz süreceği bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştı. Şimdi ise bu konularda hiç ses çıkmıyor.
Geçenlerde Suriye ve buradaki PYD/PKK’lı teröristlerle ilgili Amerika’da yapılan bir toplantıda dile getirilenler ve alınan kararlar bizim dışarı ile ilişkilerimize daha çok dikkat etmemiz gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Şimdi bu gelişmelere bakalım:
ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ve Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford 16 Nisan’da ABD Senatosu’na Suriye konusunda brifing verdi. Kamuoyuna kapalı gerçekleşen brifing sonrası, İsrail dostu Senatör Lindsey Graham basının sorularını yanıtladı. PKK paniği yaşayan senatörün açıklamaları şöyle:
“Gördüğüm kadarıyla Başkan en kısa sürede Suriye’den çekilecek. Bence Suriye’de alanı koruyan güvenilir bir kuvvet olmadan IŞİD yok edilemez.Bazı Amerikalılar alanı koruyacak kuvvetlerin parçası olmalı. En büyük endişem çekildiğimiz gün Arap ve Kürtler korunmasız kalacak. Ben diplomasinin yürümeyeceğini düşünüyorum. Esad Pratikte iç savaşı kazandı. İçinde bulunduğumuz durumda ısrar edersek, Suriye, İran, Rusya ve Esad’ın eline düşecek. Ki bu durum İrail için bir kabus. Duruma bağlı olarak en kısa sürede Suriye’den çekilinecek. Eğer çekilirseniz IŞİD ile mücadele etmek için bize katılan SDG’nin, özellikle de Kürtlerin güvenliğini nasıl garantileyebilirsiniz? Çünkü zaten Türkiye ve Kürtler arasında çatışmalar devam ediyor. Esad da elinde imkan olsa bu insanları yok eder. Esad eğer yapabilirse, bizimle işbirliği yapan SDG’yi alır ve onları yok eder. Bu yüzden eğer çekilirsek, bizim için orada bulunan kuvvetlerin korunmasız kalacağından endişe ediyorum. Çekilme koşullarından biri onları koruma altına almak olmalı. Bana öyle geliyor ki Suriye’yi, Esad’a İran’a ve Rusya’ya vermek istiyoruz. Suriye’den çekilmek için yollar arıyoruz. Rusya ve İran hiç bir şekilde onlarla mücadele etmeyeceğimize, Suriye’de rakip olmayacağımıza ikna olmuş durumda. Esad’ın tüm ülkede hâkimiyetini sağlaması an meselesi. Bu İsrail ve bizim için bir kabus. Şuan ki oluşumda elimizde koz olduğunu düşünmek saçmalık. Rusya, İran ve Esad savaş meydanında kazanıyorken neden Cenevre’ye gitsin ki? Sadece diplomasiyle SDG’yi nasıl koruyabilirsiniz?”
Özetleyelim:
Başta Amerika olmak üzere, dış güçler Türkiye’deki seçim ortamını fırsat bilerek eteklerindeki taşları da dökmeye başladılar. Türkiye düşmanlığında neredeyse sınır tanımıyorlar.
AB ülkelerinin çoğu, ülkelerinde seçim çalışmalarının önünü tıkayacak önlemler aldıklarını söylüyor. Türkiye karşıtı açıklamalar yapıyorlar. Yunanistan bile seçim çalışmalarını fırsat bilip, olmadık işlere kalkıyor, Türkiye’yi tehdit eden açıklamalar yapıyor.
Bu nedenle kendimizi tamamen seçimlere kaptırıp, dış dünya ile ilgimizi dağıtmamız ve kesmemiz gerektiğini altını çizerek bir kez daha anımsatmak istedik.