Suriye’deki iç çatışmaların şiddetlenip, bu ülkenin bugünkü hali ile 3 parçaya bölünmesinden sonra sıranın İran’a geleceği söyleniyordu. Ortadoğu uzmanları bu konuda yaptıkları analizlerde “Şu anda İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın en büyük endişesi, İran yayılmacılığıdır. Bunu önlemek için İran üzerine baskı ve yüklenme yapılacaktır” diyor.
Özetle, Suriye sonrası sıranın İran’a geldiğine dikkat çekiliyor.
ABD Başkanı Trump’ın sık sık İran'la yapılan nükleer anlaşmadan memnun olmadığını ve tek taraflı olarak bu anlaşmadan çekileceğini açıklaması, Obama döneminde yumuşama eğilimi gösteren iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden çatışma noktasına taşıdı. İsrail tarafı ise Trump'ı tahrik etmek için her türlü yönteme başvuruyor.
ABD Başkanı Trump, İran’la nükleer anlaşmaya dair ABD'nin tutumunun ne olacağına 12 Mayıs'ta karar verecek. Trump'ı etkilemek için bazı iddialarda bulunan İsrail Başbakanı Netanyahu İran'ı nükleer programı devam ettirmekle suçluyor. Netanyahu, "2017'de İran, nükleer silah programlarıyla ilgili gizli belgeleri Tahran'ın Shorabad bölgesinde gizli bir binaya taşıdı. Dışardan masum görünen bu binanın içinde İran'ın nükleer silah programlarına dair arşivleri var" iddialarında bulunuyor.
Şimdi tartışılan bir konu var:
Ocak ayında MOSSAD’ın İran’ın nükleer arşivlerinin stoklandığı depoya girerek, yarım ton belgeyi binadan kaçırdığı iddia edildi. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun yeni ala geçirilmiş gibi lanse ettiği sözde belgelerin bir kısmı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) tarafından 2011 yılında yayınlandığı ortaya çıktı.
Netanyahu'nun sunduğu kanıtlar dünya tarafından ikna edici bulunmadı, ancak İran'a saldırmak için gerekçe arayışında olan Trump yönetimi aksini düşünüyor.
ABD Başkanı Trump, Netanyahu’nun İran’ın nükleer silah konusunda yalan söylediği açıklamasına destek verirken Netanyahu ile geçtiğimiz günlerde görüşen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Tel Aviv'in sunduğu kanıtların gerçek olduğunu söyledi. Pompeo, 'Yıllardır İran rejimi, nükleer programının barışçıl olduğu konusunda ısrar etti. İsrail tarafından İran'dan ele geçirilen belgeler, İran rejiminin doğruları söylemediğine dair bir şüphe bırakmadığını gösterdi' dedi. Beklendiği gibi İsrail'e destek veren Beyaz Saray da, 'Bu durum, ABD'nin uzun zamandır bildiği bir gerçeği ortaya koyuyor: İran dinamik ve gizli bir nükleer silah programını sürdürüyor. Bunu dünyadan ve kendi halkından saklamaya çalıştı ancak başaramadı' diyor.
Görebildiğimiz kadarı ile İran’a saldırı için bahaneler üretiliyor.
İlk aşamada nükleer anlaşma imzalandıktan sonra İran'a karşı dondurulan yaptırımları ABD'nin yeniden devreye sokması gündemde. Böyle bir adım atılması durumunda, tüm bölgeyi etkileyen anlaşmanın tamamen çökme riski var. IAEA müfettişleri 2016'dan bu yana 11 kez İran'ın anlaşmaya bağlı kaldığı yönünde raporlar yayımladı.
IAEA müfettişleri ayrıca 2017 yılı boyunca incelemelerde bulunmaları gereken tüm tesislere girebildiklerini de ifade etmişlerdi. ABD ve İsrail, İran'ı hedef alan iddialarında yalnız kalmış görünüyor. Mevcut nükleer programının tamamen barışçıl amaçları olduğunu vurgulayan İran, Ortak Geniş Eylem Planı'nın yeniden müzakereye açılamayacağını savunuyorken P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve Almanya) ise anlaşma taahhütlerine bağlı kalınması yönünde çağrılar yapıyor.
Zaten gerekçe arayan ABD'yi arkasına alan İsrail, diğer ülkeleri de yanına almak için harekete geçti. İsrail'den yapılan açıklamada, "İran'ın nükleer çalışmaları" hakkında elde ettiği bilgileri paylaşmak için Almanya ve Fransa'ya uzman ekipler gönderileceği belirtildi.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le de bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Netanyahu ile Putin, İran'la yapılan nükleer anlaşma çerçevesindeki kapsamlı ortak planın mevcut durumuna ilişkin konuları ele aldı.
2015'te imzalanan anlaşmanın yol haritası kapsamında, 12 Mayıs'a kadar ABD'nin İran'a yaptırımlara devam edip etmemesi yönünde bir karar alması gerekiyor. ABD'nin dondurulmuş olan yaptırımları yeniden devreye sokması durumunda anlaşmanın tamamen çökme riski var.
ABD'nin yanı sıra Almanya, Fransa, Rusya, Çin, İngiltere ve Avrupa Birliği'nin de imzacısı olduğu anlaşma, İran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlaması karşılığında ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımların gevşetilmesini öngörüyordu.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutan Yardımcısı Hüseyin Selami, "Düşmanlarımız bir taraftan bizi tehdit ederken diğer taraftan füze konusunda silahsızlanmamızı istiyor. Bu ahlaksızca ve akıldışı bir taleptir. Füzelerimiz caydırıcı gücümüzün ana unsurudur. Asla caydırıcı potansiyelimizden vazgeçmeyi kabul etmeyiz. Amerikalılar ve Avrupalılar bunu bilmeli" diyerek meydan okuyor.
Özetleyelim:
Bölge giderek daha da ısınacak gibi görünüyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz