31 Seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloya baktığımızda Türkiye’nin artık belli olan sorunlarına eğilmesi ve bu sorunları çözmesi gerektiği gerçeğini görüyoruz. Bu sorunların başında kötü giden ekonominin rayına oturtulması, işsizliğin çözülmesi, iç ve dıştaki sorunların masaya yatırılması geliyor.
Seçim sonrası ş dünyasından yükselen ekonomideki sorunların çözümüne yönelik seslerin yükselmesine de kulak vermek gerekiyor. Pahalılığın ve işsizliğin önlenmesinde Erdoğan ve kadrosu ne gibi önlemleri alacak, ne gibi değişikliklere gidilecek önümüzdeki günlerde bu gelişmeleri göreceğiz.
Erdoğan, “Ekonominin patronu benim, ekonomi benden sorulur, sorumlusu da benim” diyor. Böylesine iddialı açıklamaların sonuçları merakla ve sabırsızlıkla beklenecektir.
Seçim sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, önümüzdeki süreçte seçim sonuçlarının değerlendirilip, bekleyen işlere hızlı bir şekilde başlanabileceğini gösteriyor.
Bu arada en çok tartışılan konu İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerin kaybedilmesi ile ortaya çıkan tablomun ne ifade ettiği yönündeki görüş ve eleştirilerdir. İktidar partisine bir uyarı niteliği taşıdığına değinilen bu sonuçlar konusunda iktidara yakın gazetecilerin görüşleri de damga vuruyor.
Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “Sonuç bu” yazısında ele aldığı ve iktidarı eleştiren yazısından kısa bir alıntıyı sizlerle paylaşıyoruz:
“Ben daha ilk günden uyarımı yapmıştım. Demiştim ki, “Belediyelerde Seçim süresince herkes kendi türküsünü söyledi. Halkın kafasındaki suali mukadderler cevabını bulmadı. Yolsuzluklar konusu konuşulmadı. Adalet konusu konuşulmadı, aile, gençlik konusu konuşulmadı. Üslup çok iç açıcı değildi. Hucurat 6, 9, 11 ve 12 açısından konuşmaları bir değerlendirin bakalım. “Beka sorunu” (!) gibi bir “sorun” tartışılıyordu. Öte yandan “aşk” ve “sevda” vardı. Bu şartlarda kime ne anlatabilirsiniz ki.? Belediyeler ile geldiniz, belediyeler ile gidebilirsiniz”. Ama o gürültü arasında sesimi duyuramadım. Bakın katılım bu kadar yüksek olmayacaktı. Seçmen baktı sandık gidiyor. AK Parti’yi uyaralım derken CHP başına alıp gidiyor, öğleden sonra AK Parti tabanında bir hareketlilik yaşandı. Yine de yüksek oranda iptal var. Bu iptal olayı CHP’de de yaşandı. Eğer bu sonuçlar iyi okunup, tabandan gelen sese kulak verilmezse bu sonuç sonun başlangıcı olabilir. Bu sonucun doğru okunup, doğru yorumlanması ve çok geçmeden tabanın talepleri doğrultusunda adımlar atılması gerekir. Meydan okuma, aba altından sona gösterme, hiçbir şey olmamış gibi davranmak tabanda daha ciddi bir çözülmeye sebep olabilir. Eğer bu çözülme başlarsa, tabanda yeni arayışlar gündeme gelebilir. İstanbul’da sonuçlar AK Parti aleyhine kritik eşiğe gelince sahadan gelen sonuçların ekrana yansıması durunca bir şok spekülasyona sebep oldu. Bu tür işlerin kimseye yararı yok. Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Bir şeyin şüyuu vukuundan beter olabilir.”
Yerel yönetimlerin seçimler ve seçmenin iradesinin değerinin için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Dilpak’ın bu yazısındaki vurgu bu nedenle çok daha anlam kazanıyor.
Tamer Korkmaz, Yeni Şafak Gazetesi’ndeki “Yerel seçimin muhasebesi” başlıklı yazısında şu noktalara değiniyor:
“Cumhur İttifakı yahut AK Parti için 31 Mart seçiminin ciddi kayıpları Ankara ve İstanbul seçiminin kaybedilmesidir. Ders çıkarılması gereken asıl mevzu tam da burasıdır. Buraların neden kaybedildiğinin ve dahi seçmenin nasıl bir uyarı mesajı verdiğinin muhasebesi isabetle yapılmalıdır. Özellikle Ankara’daki sonucun adeta “bağıra çağıra geldiği” aşikârdı. AK Parti, iktidarı döneminde ilk kez Ankara ve İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanamadı.”
Karar Gazetesi’nde Akif Beki de, “Yeni sayfayı millet açtı” başlıklı yazısında seçim sonuçlarını değerlendiriyor. Kısa bir alıntı:
“Yine de yarış şartlarındaki orantısızlıkları, eşitsizlikleri, aşırılıkları, doz aşımlarını dengeledi seçmen. ‘İllet, zillet ittifakı’ şeklinde dışa vurulan nefret ve düşmanlık söylemlerini sevmediğini, onaylamadığını gösterdi. Yani muhalefeti de umutlandırdı, önünü açtı, pozitif propaganda dilini ve tavrını cesaretlendirdi, ödüllerle teşvik etti. Ne açık ara galibiyet, ne silinip süpürülmek gibi su götürmez mağlubiyet... İki tarafa da şans ve imkan sunan, kredi açan ince bir ayar, bir yenişememe dengesine oturdu siyaset. Doğru değerlendiren, zaferi de yenilgiyi de taşıma rüştünü ispat eden, sineye çekip hazmetmeyi bilen bir sonrakinde ipi önde göğüsleyecek. Kehanet değil görünen köy. Sindirmeyi başaramayan, zafer sarhoşluğuna ya da taşkınlığa savrulan da fırsatı heba edecek...”
Aslına bakılacak olursa çıkan sonuçları çok yönlü ele almak ve görüş yansıtmak gerekiyor. Buna sayfalar yetmez. Biz, zaman içinde sonuçları analiz eden yazılarımızı sizlerle paylaşacağız.
.