MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasında günlerdir devam eden ve neredeyse “kan davası” haline dönüşen atışmalar, incitici sözler, tehditler açık söylemek gerekirse her iki tarafa da yakışmıyor.
Önce Bahçeli’nin, daha sonra Akşener’in son açıklamalardan bazı kısımlara kısaca göz atalım. Sonra da söyleyeceklerimize geçelim:
“Bir siyaset insanı, sanal diklenmelerle günü kurtarmaya heves ediyorsa, ifadesi izansızlıkla örtülmüş sayılacaktır. İP’in ( İYİ Parti) Genel Başkanı’nın hakaretamiz sözleri zincirleme tepkiye neden olmuştur. ‘Saray yancısı, paspası, lastik adamlar, küçük ortak’ dedi. Cevap verince sosyal medyadan şahsımı etiketleyip adres verecek kadar çıldırmıştır. Bu davet pis bir davetti, tehlikeli bir meydan okumaydı. Bir grup ülküdaşımız bu kişinin evinin önünde demokratik protestolarını yaptılar. Fakat genel merkezimize haber vermeden bu eylemi yaptıklarından dolayı görevden aldık. Tahriklere kapılmayacağız. İşin mide bulandırıcı yanı, İP Genel Başkanı’nın evinde çoktan sahnenin kurulup figüranların yerini alması, tuzağın da tesis edilmesidir. Ankara’da adres verip, Üsküdar’a konuşlanması, “Evde iki kişiyiz” demesine rağmen karanlıkta kalan üçüncü şahsın arka plandan olan biteni kamerayla kayda alması gözden kaçmamıştır. Kamera tutan el kimindir, evde kimler hangi gayeyle toplanmışlardır? Üsküdar’da tuzak kurulmuştur. Küplüce’de gizli eller tezgâhlarını açmışlardır. Toplumun gözü önünde siyaset yapan bir siyasetçi muhataplarına pencereyi açıp da “Erkekseniz gelin ulan” diyebilir mi? Elle gelen düğün bayram diyoruz, gelecekleri varsa görecekleri olduğunu haykırıyoruz.
Ve Akşener'in söyledikleri;
“Benim cesaretimi sınamaya kalkıyorsun. Biz demirden doğduk; ne ateşlerde yanarız, ne de eğilir bükülürüz. Türk milletine hakaret edenler, halen ihale almaya devam ediyor. Millete küfredenler, iktidardan aldığı milyarlık ihalelerin parasıyla, Londra’da koca sokağı satın alanlar, hayasızca ortalıkta geziniyor. Milliyetçiler, iktidardan bugün hesap sormayacak da, ne zaman soracak? Dolar bir buçuk lirayken, veryansın ediyordun. Dolar 6 lira oldu, enflasyon yüzde 25’e dayandı, şimdi mi susuyorsun? Sayın Bahçeli; Türkiye seninle yeterince zaman kaybetti. Sanma ki söyleyecek söz bitti, sanma ki bu cesur yürekler, seni affetti. Ama memleketin senden büyük sorunları, İYİ Parti’nin büyük hedefleri var. Sen geç köşeye otur, biz memleket meselesi konuşalım.”
Bu meydan okumalar, tehdit dolu açıklamalar seçmen üzerinde çok büyük etki yapıyor. Yazımızın başlığına da koyduğumuz gibi böylesine sözler her iki tarafa da yakışmıyor ve yıpratıyor.
Türkiye, bugün özellikle ekonomide ve dış politikada çok zor günler yaşıyor. Hr iki milliyetçi kesimin de aralarındaki kavgaya son verip, millet ve memleket meselelerine odaklanmaları gerekirken, tansiyonu yükselten açıklamalarla kamuoyundan da tepki alıyorlar.
Muhalefet çözüm üretmek, doğru olanı yapmak ve özellikle de iktidarların her adımını takip ederek uyarılarda bulunmak durumundadır. Aslında, muhalefet, iktidarlardan daha sorumlu davranarak kendisini yarınların iktidarına hazırlamalıdır.
Siyasette bir kural vardır:
Ağzınızdan çıkacak her kelimeye dikkat edeceksiniz. Bugün kavgalı olduğunuz biri ile yarın bir araya gelebilirsiziniz. Yüz yüze geldiğinizde birbirinizi kucaklayabilecek konumda olmanız gerekir.
Dikkat ederseniz, adı geçen partilerin grup toplantıları ve sonrası bile olaylara neden olabiliyor. Parlamento tarihinde bugüne kadar yaşanmamış olaylara da şahit oluyoruz.
Kendi içlerinde sorun yaşayan, ya da çözüm üretemeyen partiler her zaman yenilmeye ve yok olmaya mahkûm olmuşlardır.
Hâlbuki milliyetçi ruhu taşıyan milliyetçi partiler her dönem ülkenin çimentosu ve koruyucu kalkanı olmak durumundadırlar. Sorumlulukları diğer partilerden daha fazladır. Özellikle de bugünlerde içinde bulunduğumuz kritik günlerde bu partilere çok daha ihtiyaç olduğu kesindir.
Kim ne derse desin her iki parti de milliyetçi ruhu taşıyan, sağ kesimimin temsilcileri olarak kavgayı, tehdidi ve düşmanlığı bir kenara bırakıp, belli noktalarda birleşmek ve bütünleşmek durumundadırlar. Milletin beklentisi de bu yöndedir.
Biz, konuya ve olaylara tarafsız bakmak ve orta yolun bulunmasını isteyenlerdeniz. Siyasi görüş ayrılıkları ile ayrı düşülmüş olunabilir, ancak bu düşmanlığı, kini ve nefreti, hatta “kan davası” gibi bir konuyu gündeme getirmemelidir.
Her iki taraf da siyasi görüşünü dile getirebilir. Tartışmalar da bu alanda yoğunlaşabilir. Daha sonra el sıkışılıp, kamuoyu önünde birlik ve bütünlük vurgusuna geçilir. Yakışan da bu olmalıdır.
Kısa zaman içinde her iki partinin genel başkanlarının ve kurmaylarının bu anlayış içinde hareket edecek noktaya geleceklerini düşünüyoruz. Biz, köşemizde aynı zamanda sokağın sesini de yansıtmış olalım.
.