İran’da başlayan olaylar çeşitli kesimlerce çeşitli şekillerde yorumlanıyor. Bu konuda görüşlerini yansıtanlardan birisi da Prof. Dr. Aygün Attar oldu. Prof. Attar daha önce Giresun Üniversitesi Rektörlüğü de yapmış bir Azerbaycan Türk’üdür.
Prof. Dr. Aygün Attar, İran’daki olayların dış güçlerce çıkarıldığını, bölgede hesabı olanların da bu işi kaşıdıklarını vurguluyor.”Ortadoğu’yu karıştırmak isteyenler İran’ın içini karıştırıyorlar” diyor. Değişik bir açıdan yapılan bu değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istedik:
“İran’da Neler Oluyor?” sorusuna özetle cevap arayacağız. İran ‘da halk ekonomik sıkıntı, adaletsiz ve eşit olmayan(non- proportional) gelir, yüksek makam sahiplerinin haksız kazançla elde edilen servetlerine öfke, kişilik haklarının kısıtlanması ( Kılık kiyafet ve sair konular) etnik özgürlükler ve demokratik haklar talebi ile sokaklarda itiraz gösterileri yapıyorlar.
Haklı taleplerini haksız duruma düşüren bu ayaklanma öncesi İsrail, Suudi Arabistan ve Amerikan medyasında İran’la ilgili bu gelişmelerin yaşanacağına dair yayımlanan yazılar, tv programlarında yer alan konuşmalar..
Dışarıdan siparişle yapıldığına dair algı oluşmasının esas nedeni sürecin bu şekilde gelişmiş olmasıdır ve bu konuda İran’lı yetkiler açıklamalarında haksız da sayılmazlar.
28 Aralık'ta ülkenin kuzeydoğusundaki Meşhed kentinde yüksek enflasyonu protesto etmek için sokağa çıkan göstericilerle başlayan eylemler ülkenin önemli bölümüne yayılmış durumda.
Meşhed’de boy gösteren ayaklanmanın hemen akabinde Amerika ‘nın dünyayı İran’lı protestocuları desteğe davet eden açıklaması İsrail ve Suudi devlet yetkililerinin de bu mealdeki resmî çıkışları tabloyu netleştirdi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin protestoların başlamasının ardından yaptığı ilk açıklamada halkın gösteri hakkı olduğunu ancak bunu yaparken “ülkenin düşmanlarına”karşı uyanık olmaları gerektiğini söyleme nedeni de dışarıdakı destekçilere cevap mahiyetinde olsa da
ABD yönetimi, bizzati Trump ,İran'da devam eden protestolarla ilgili, "İran halkının kendini barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını destekliyoruz." açıklamasını yaptı.
Beyaz Saray Basın Sözcülüğünden İran'daki protestolarla ilgili uzunca bir yazılı açıklama yapıldı.
Açıklamada, "İran halkının kendini barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını destekliyoruz. Onların sesi duyulmayı hak ediyor. İlgili tüm tarafları, barışçıl yollarla temel ifade hakkını korumaya ve sansüre katkı sağlayacak herhangi bir eylemden kaçınmaya çağırıyoruz." ifadelerine yer verildi.
Buraya kadar her şey normal gibi gözüküyor ama Meşhed’de ki ayaklanmadan tam on yedi gün önce 11 Aralık 2017 ‘de Filistin ‘de ABD'nin Kudüs kararını protesto etmek isterken 25'e yakın İsrail askerinin gözaltına aldığı 14 yaşındaki Filistinli çocuk Fevzi El-Cunidi'nin yaka paça götürülerek hapsedildi.
25 askerin “kendini barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını kullanan” çocuğa saldırdığı ve dünyada vicdan sahibi olan herkesi ayağa kaldıran olay hakkında, İran’da yaşananlar için “Onların sesi duyulmayı hak ediyor “ diyenlerden çıt çıkmadı. Birleşik Devletlere ve Trump ‘a göre Filistinli çocuk Fevzi El-Cunidi'nin sesi duyulmayı hak etmiyor..
Şahsen, İran’da ülkenin içinde bulunduğu zorluklara itiraz için sokaklarda boy gösteren o insanların önemli bir kısmının samimiyetine inanmış olmakla birlikte Irak sınırındaki Kirmanşah ve Pakistan sınırındaki Belucistan’da protestocuların kullandıkları sloganlar ve organizasyonun şekli ayaklanmanın dışarıdan uygulanan bir senaryo olduğunu net biçimde ortaya koymaktadır.
Orta Doğu ‘nu karıştıranlar İran’ın içini karıştırmaktalar..
Ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Azerbaycan Türklerinin kendilerini ana dilinde eğitim başta olmakla bir çok demokratik haklarından mahrum bırakma siyaseti yürüten Tahran yönetimine rağmen boy gösteren olaylara karşı temkinli davranıyor olmalarında son dönemlerde gelişme gösteren Türkiye İran ilişkilerinin önemli katkısı vardır.
Oysa bölgenin siyasi tarihine aşina olanlar biliyorlar ki İran’da tüm inkilaplar Türklüğün göz bebeği Kızıl Kurtların ( Traxtor) uluduğu ve benim gelini olmaktan şeref duyduğum Tebriz’den başlar.
Tebriz, Trump’ın ilk saatlerinden itibaren desteklediğini açıkladığı bu ayaklanmaya mesafeli..
Bu ayaklanma Amerika’nın insan hakları için desteklediği bir herakat değil , öyle olsaydı uluslararası arenada Suudi ‘lerin yüzüne bakılmamalıydı..
Bu herekat Amerika ‘nın hukukun tecellisini arzu ettiği için desteklenmiyor , öyle olsaydı Küdüs’le bağlı o açıklama yapılmazdı.
Bu ayaklanma emperyalist güçlerin Orta Doğu hamlesinde bu projeye karşı çıkan İran’dan rahatsızlık duyulduğundan İran’ı İranlıların eliyle cezalandırmak için desteklenmekte..
Ve unutmamalıyız ki bu projeye karşı çıkan herkes cezalandırılmak için sırada..
Ayaklanmaya gelince ,İran ‘ın değişik bölgelerinde halkı sokaklara döken sorunların acilen çözümlenmesi elzemdir.
Evet, İran ‘ın değişmesi gerekiyor, ama bu Trump’ın “İran’da Değişim Zamanı” deyerek emrettiği için değil..., İran’ın tercihi olduğu için olmalı.. İran, zaman kaybetmeden halkına kulak vermelidir.
Zira, Orta Doğu coğrafyasına yönelik Amerika, Suudi Arabistan ve İsrail ‘in işbirliği içinde bulunduğu operasyonların başarısızlıkla sonuçlanmasında ciddi katkıları olan İran’ı içeriden çökertme planlı bir şekilde devam etmektedir.
Bu ayaklanmalar İran’la da sınırlı kalmaz, Allah göstermesin başarılı olunduğu takdirde domino etkisiyle münasip bir devrim ismiyle Türkiye ve Azerbaycan’a sirayet eder..
İçimizde olan ve pusuda bekleyenleri, dışarıdan gelecek talimatlara amade olanları unutmamakta fayda var..
Bunlarla da baş ederiz, def ederiz ama enerjimiz, paramız ve ekonomimiz zarar görür.
Önceden tedbirli olunması en hayırlısıdır.
İran’a bakınca gördüğüm bu..”