Komşumuz İran’da hayat pahalılığın nedeni ile başlatılan protestolar ülkedeki dengeleri bozmaya başladı. Amerika ve İsrail’in hedefe oturttuğu İran’da yayılan gösterilerde kan akması da ayrıca komşudaki sıkıntıların önemini ortaya koyuyor.
Olayların gidişine baktığımızda 8 yıl önceye dönmemiz gerektiğini düşündük.
Amerika ve Batılı güçler, Aralık 2010'da Tunus'ta başlatılan Arap Baharı'ndan önce Aralık 2009'da İran Baharı'nın düğmesine basmıştı, ancak başarı elde edilemedi. Bu tarihten tam 8 yıl sonra yine Aralık ayının sonunda İran'da halkın yeniden sokaklara sürüklenmesi sanırız tesadüf değildir.
Şu noktaya dikkat:
Dış güçler son dönemde İslam dünyasındaki operasyonlarını hep Aralık ayına denk getiriyor. 2009 İran Baharı, 2010 Arap Baharı ve sonrasında yine 2017 İran Baharı bunun somut örnekleridir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde İran’ın da parçalanması gündemdeydi. Bu olaylar, bunun ayak sesleri olabilir.
Kafalardaki soru şu:
Olayların arkasında gerçekten hayat pahalılığını protesto etmek mi, yoksa başka nedenler mi var?
İran'ın çeşitli şehirlerinden düzenlenen gösterileri tetikleyen sebepler yükselen enflasyon, işsizlik ve yolsuzluk olarak öne çıkıyor. İran uzun süredir ağır yaptırımlar altında ekonomik sıkıntılar çekiyor. Ülkede işsizlik bu yıl resmi rakamlara göre yüzde 12.4'e çıkmış bulunuyor.
Başkent Tahran'da 25'inci İran Tıp Doktorları Konferansı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, 'hayat pahalılığı' bahanesiyle yapılan sokak gösterilerinin ardında başka nedenlerin olduğunu belirtiyor. Cihangiri, "Sokak gösterilerini başlatanlar, onu durduranlar olmayacaktır. Çıkan duman kendi gözlerini de yakacaktır..” diyor.
İran’daki sokak hareketlerinin arkasında özellikle Amerika, İsrail ve Batılı güçlerin var olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunu İranlı yetkililer de dile getiriyor. Zaten, İran’daki rejimin çökertilmesi konusunda yıllardır hazırlıkların yapıldığı da vurgulanıyor.
ABD Başkanı Trump’un açıklamalarına dikkat edilecek olursa bu hareketlerin desteklenmesi de bunu gösteriyor. Nitekim Trump ilk açıklamasında "İran yönetimi, kendi ifade hakkı da dahil kendi halkının haklarına saygı göstermelidir" demişti.
Trump ve Beyaz Sözcüsü de açıklamalarında “Tutuklamaları şiddetle kınıyoruz. Tutuklu olanların da derhal serbest bırakılmasını bekliyoruz” sözleri ile İran’ı tehdit altında tutmaya başladılar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert ise İran'daki yönetim karşıtı gösterileri yakından takip ettiklerini açıklayarak, olaylar sırasındaki tutuklamaları kınadıklarını bildirmişti.
Nauert, "İran'ın liderleri, zengin tarihi, kültürü olan varlıklı bir ülkeyi, şiddet, kan ve kaos ihraç eden ekonomisi bitmiş dolandırıcı bir ülkeye çevirdi. Başkan Trump'ın da söylediği gibi İran liderlerinden en çok zarar görenler İran halkıdır. ABD barışçıl göstericilerin tutuklanmasını sert bir şekilde kınıyor. Bütün ülkelere İran halkını ve onların temel haklarını alma ve yolsuzluğa son verme çabalarını açık bir şekilde desteklemeleri çağrısında bulunuyoruz" değerlendirmesini yapmıştı.
Değerlendirmemize gelelim:
İran, bölgede İsrail’in en büyük tehdidi durumundadır. Nükleer çalışmaları ile bu tehdidin daha da büyüyeceği tahmin ediliyor. Irak, Libya ve Suriye tehditlerinden sonra İran tehdidinin de ortadan kalkmasına çalışılıyor.
Özellikle Trump ve ekibinin göreve gelmesinden sonra Amerika’nın İran üzerindeki baskıları da arttı. İsrail önündeki en büyük tehlike ve tehdidin ortadan kaldırılması amacı ile başlatılan bu baskıların, ülkeyi kargaşa ortamına sürükleyip sürüklemeyeceğini önümüzdeki günlerde bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Şunu da ekleyelim:
Gösteriler bastırılsa bile, İran üzerindeki baskılar ve tehditler bundan sonra da şiddetlenerek sürdürülecektir.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Aynen katılıyorum. Teşekkürler.