Ekonomistler 31 Mart seçimleri öncesi ekonomimizle ilgili değerlendirme yaparken, inşaat sektörüne ayrı bir parantez açmışlardı. Sektördeki duraklamanın önlem alınmadığı takdirde krize dönüşebileceği de aynı analizler içinde yer almıştı.
Bugüne yüzümüzü döndüğümüzde ekonomistlerin görüşlerinde haklılık payının varlığını görmekteyiz.
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), yapı sektörü ve ekonomi çevreleri tarafından dikkatle izlenen aylık sektör raporunu açıkladı.
'Türkiye İMSAD Mart 2019 Sektör Raporu'nda; 2018 yılını yüzde 2 küçülme ile kapatan inşaat malzemeleri sanayi üretimindeki gerilemenin 2019 yılında da devam ettiği belirtildi.
Sektördeki küçülme, bugüne kadar yapılanların elde kaldığını, bundan sonrasının daha da sıkıntılı bir döneme girebileceğini gösteriyor.
Bir önemli nokta da şu:
İnşaat malzemeleri sürekli zamlanıyor. Bu pahalılık maliyetleri artırıyor. Durum böyle olunca yapılaşmada zorlanmalar başlıyor. Müteahhitlerin çoğu, ellerinde kalan malları zararına satmaya çalışıyor ama, yine de alıcı bulmakta zorlandıklarını söylüyorlar.
Türkiye genelinde 800 bin konutun elde kaldığı belirtiliyor
İnşaat sektöründeki tablo böyle.
Üretimdeki gerilemede inşaat işlerindeki küçülme ve iç talepteki keskin daralmanın etkili olduğu Ocak ayında, inşaat malzemesi ortalama sanayi üretiminin, 2018 yılının Ocak ayına göre yüzde 24,3 küçüldüğü ifade edildi.
Raporda inşaat sektöründe yaşanan mali sıkışıklığın 2019 yılının ilk 3 ayında da sürdüğü, talep ve satışlardaki gerileme ile birlikte, nakit akışlarında daralmanın yeni yılda da devam ettiğine yer verildi. Rapora göre mevsimsellik ve iç piyasa koşullarının bozulması ile iç talep daralmaya devam etti. İhracattaki miktar artışı ise üretim kaybını telafi edemedi.
2019 yılının Ocak ayında 22 alt sektörün tamamında üretim geçen yılın aynı ayına göre geriledi. Birçok önemli alt sektörde yüksek üretim kayıpları yaşandı. 2019 yılı Ocak ayında en yüksek üretim düşüşü yüzde 53.9 ile hazır beton sektöründe oldu.
Parke ve yer döşemeleri üretimi yüzde 50.7, merkezi ısıtma radyatörleri ve su kazanları üretimi yüzde 37.8 düştü. Seramik kaplama malzemeleri üretimi yüzde 30.1 geriledi. 14 alt sektörde üretim gerilemesi yüzde 20'nin üzerinde gerçekleşti.
Soğutma ve havalandırma donanımları yüzde 0.7 ile en sınırlı üretim düşüşü yaşanan alt sektör oldu.
Rapor, inşaat sektöründe yaşanan mali sıkışıklığın 2019 yılının ilk 3 ayında da sürdüğünü ortaya koyuyor. Sektörde talep ve satışlardaki gerileme ile birlikte, nakit akışlarında daralma yeni yılda da devam etti.
İkinci olarak mevcut banka kredi borçlarının geri ödenmesinde yüksek döviz kurları ve faizler nedeniyle sıkıntıların sürdüğü görüldü. Raporda sektörün ithalat ve ihracat durumu da ortaya konuldu.
Buna göre inşaat malzemeleri ithalatında geçen yılın ikinci yarısında başlayan daralma yeni yılda da sürdü. 2019 Ocak ayında ithalat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31.4 geriledi ve 539 milyon dolar oldu. İnşaat malzemeleri ihracatı da yeni yılın ilk ayında geriledi.
2019 Ocak ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.6 düşerek 1.61 milyar dolara indi.
Özetleyelim:
Türkiye ekonomisinin son 15 yıldaki itici gücü olan inşaat sektöründe taş kımıldamaz duruma gelindi. Yaklaşık 2 milyondan fazla insana istihdam sağlayan inşaat şirketlerinin bankalara olan borcu 370 milyar TL’yi aşarken iç talepteki durgunluk nedeni ile konut satışları her ay yaklaşık yüzde 10 düşüyor.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe’ye göre, inşaat sektörünün diğer sektörlerle olan yakın ilişkisi nedeniyle konut stoku konusundaki sıkıntılar tüm alanlarda hissedilen bir sıkıntı haline gelmiş durumda.
Bugün itibariyle inşaat şirketlerinin 372 milyar TL’lik borçlarını ödeyemez hale geldiğine dikkat çeken Prof. Karatepe, “Çok ciddi olan bu kredi riski bankacılık sektörünü de tehdit eder bir hale geldi” diyor. Buna karşın dünyada hiçbir ülkenin satılmayan konutları kamu kaynakları ile satın alma yoluna giderek, halka ilave borç yaratacak bir sonuca yol açamayacağını öne süren Karatepe, şunları söylüyor:
“Bu uygulama hayata geçerse, devlet inşaat sektörünün borçlarını üstüne alarak, ortaya çıkan sorunların faturasını halka çıkarmış olur. O zaman yarın satılamayan otomobilleri de mi devlet satın alacak? Ekonomideki mevcut sorunlar böyle palyatif çözümlerle değil, krizin yaşandığını kabul ederek daha gerçekçi çözümler üretilmesi gerekiyor.”
.