Ekonomimizdeki sıkıntılar, “Türkiye IMF’ye muhtaç duruma düşecek mi?” sorusunu gündeme taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ekonominin patronu Albayrak, “IMF ile kesinlikle bir anlaşma söz konusu olmaz. Ekonomimiz iyi durumda” diyor.
Ancak, bazı ekonomistler ve sivil toplum kuruluşları “Türkiye’nin ekonomisinin düzelmesi için IMF’nin kapısı çalınabilir? Başka bir çözüm yolu da görünmüyor” yorumunu yapıyor.
Biz, bugün konu hakkında iki görüşe yer ayırdık.
Türkiye’nin yaşadığı ekonomik dalgalanmayı değerlendiren ekonomist Atilla Yeşilada, ilk çeyrekte ekonomide toparlanılmaya çalışıldığını ancak Hazine’nin son 12 ayda 100 milyar lirayı geçen bir açık verdiğini söyledi.
Yeşilada, hükümetin 31 Mart seçimlerine ciddi boyutta paralar harcadığını ve bu harcamalarında ekonomiyi olumsuz etkilediğini belirtti.
Son 12 ayda 811 bin kişinin işsiz kaldığına da dikkat çeken Yeşilada, “İstihdam verilerine bakıldığında ise son 12 ayda Türkiye’de 811 bin kişi işsiz kaldı. Özellikle inşaatta korkutucu rakamlara ulaşıyor işsizlik. Buna bağlı olarak da tüketim azalıyor. Nisan ayı konut satışları yüzde 18 gerileme, otomotivde ise yüzde 56’lık bir daralma var. Sonuç olarak Mart’ta biraz umut veren ekonominin öldüğünü görüyoruz. Birinci çeyrekteki toparlanmanın ardından ikinci çeyrekte resesyona girilecek” ifadelerini kullandı.
Yeşilada’nın açıklamaları şu şekilde:
“Faizler düşük tutularak, kamu bankaları bol miktarda kredi vererek ve en önemlisi Hazine tarihinde görülmemiş açıklar vererek ekonomide toparlanmaya çalışıldı. Hazine yılın ilk 4 ayında 54 milyar lira açık verdi. Son 12 aydaki açığı 100 milyar lirayı geçti. Son bir yılda Hazine’nin açığının milli gelire oranı 1.5’lerde 2,7’ye çıktı. Yani neredeyse ikiye katlandı. Hükümetin 31 Mart yerel seçimlerini kazanmak için ciddi boyutta para harcadığını görüyoruz. Nisan ayına bakıldığında harcamaların daraltıldığı görülüyor. İlk çeyrekteki toparlanma suni olamadığı için de kalıcı değil. İstihdam verilerine bakıldığında ise son 12 ayda Türkiye’de 811 bin kişi işsiz kaldı. Özellikle inşaatta korkutucu rakamlara ulaşıyor işsizlik. Buna bağlı olarak da tüketim azalıyor. Nisan ayı konut satışları yüzde 18 gerileme, otomotivde ise yüzde 56’lık bir daralma var. Sonuç olarak Mart’ta biraz umut veren ekonominin öldüğünü görüyoruz. Birinci çeyrekteki toparlanmanın ardından ikinci çeyrekte resesyona girilecek. Aşırı şahlanma ve bir anda yere çakılma döngüsünü biz 2017-2018’de de yaşadık. Kredi Garanti Fonu sayesinde bir de bankalar coştu. Bankalar her vatandaşa kredi vermeye başladı. Cari açık, enflasyon patladı. Sonra para bitti. Krediler daraldı. Bununla birlikte ekonomi de daralmaya başladı. 2017-2018’de yaşadığımız durumun 2019’un ilk çeyreğinde de yaşadık. Herkesin hesabı 31 Mart’ta seçim döneminin son bulacağını düşünüyordu. Şimdi İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı çıkınca iş dünyasını etkiliyor. Seçim belirsizliği çözülmeden iş dünyasında düzelme beklemiyorum. Türkiye’nin ikinci sıkıntısı da kur. Buradaki daralma da s-400’lere bağlı. Türkiye bir karar vermek zorunda. S-400’leri alırsa ABD’den yaptırımlar gelecek ve bizi NATO’dan fiilen atacaklar. Yani NATO’da kalacağız ama artık askeri tatbikatlara katılamayacağız. Onların güvenlik kalkanından yararlanamayacağız. Bu durum da iş dünyası için bir etken. Geçtiğimiz sene Rahip Brunson nedeniyle ABD’nin bize yapmış olduğu tehditler yüzünden kurdaki hareketlenmeyi de gördük. Dolayısıyla da S-400 sorunu çözülmeden dışarıdan para gelmez. Dışarıdan para gelmezse ve içeride harcama olmazsa Haziran’dan sonra ayakta kurtarılacak şirket kalır mı, ödenecek borç kalır mı yoksa IMF mi çağrılır bunu zaman gösterecek. “
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ekonominin içine sürüklendiği krizden ancak IMF yardımıyla çıkabileceği tespitini yaptı. IMF ile anlaşma sağlanması halinde Türkiye ekonomisinin hızla durgunluktan kurtulacağını ve hızlı büyüme sürecine geçeceğini savunan TEPAV, aksi taktirde krizin çok uzun sürebileceği uyarısında bulundu.
TEPAV Finans Enstitüsü Direktörü Dr. Fatih Özatay, "Ekonominin Seyir Defteri" çalışmasının üçüncüsünde “Resesyondan Nasıl Çıkarız? İleriye İlişkin Senaryolar" başlığıyla bir teknik analiz yayımladı. Çalışmasında Türkiye ekonomisinin resesyondan çıkabilmesi için çok sayıda senaryo yazılabileceğini belirten Özatay, en olumlu senaryonun IMF ile yeni bir anlaşma yapmaktan geçtiğini söyledi.
Şimdi de Özatay’ın görüşlerini yansıtalım:
"IMF ile 3 nedenle anlaşmak gerekiyor. Birincisi, yakın zamanda çok sayıda ekonomik program açıkladık, ama geldiğimiz nokta ortada. Yeni programın kredibiliteye ihtiyacı var. İkincisi, sorunlu özel şirket kredilerini banka bilançolarından temizleme operasyonu için uzmanlığa ihtiyacımız var. IMF ve bir dizi uluslararası kurum bu uzmanlığı sağlar. Üçüncüsü, IMF kredisine ihtiyacımız var. Yerel seçimlerden önce uygulanan ve bütçeyi bozan uygulamalara bir daha yeltenilmemeli. Kamu bankalarına görev zararı yazdıracak işlemlere son verilmeli. Merkez Bankası bağımsızlığı yeniden tesis edilmeli. Arsa rantını azaltmak için rant vergisi getirilmeli. İhale yasası eski haline döndürülmeli. Adil, hızlı ve bağımsız bir hukuk sistemi kurulmalı. Toplumdaki kutuplaşma azaltılmalı. En ağır eleştirilerin bile korkulmadan dile getirildiği özgürlükçü bir ortam oluşturulmalı.”
.