Geçenlerde bu köşede İdlib ile ilgili bir yazı yazmış, Rusya ve Esad güçlerinin İdlip’teki terörist gruplara karşı ortak operasyonlar başlattığına değinmiştik. İdlib’e bomba yağdıran güçlerin sivillerin katledilmesine de seyirci kaldığına vurgu yapmıştık.
Şimdi ise İdlib’de işler iyice karıştı. Gelişmeler kısaca göz atalım:
Suriye’deki 8 yıllık iç savaşta çözüm umudu olan İdlib mutabakatını sahada çiğneyen Moskova ve Şam’ın kanlı operasyonları, bölgedeki kıvılcımı yeniden yangına çevirdi. Her geçen gün kapsamı genişletilen vahşi saldırılar nedeniyle son 12 günde kadın çocuk 118 sivil can verdi. Yüzbinler Türkiye sınırına doğru ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Putin’in 17 Eylül’de 3 milyon sivilin yaşadığı İdlib’te ateşkesi sağlayan Soçi mutabakatı 8 ay sonra büyük bir yara aldı. Rus savaş uçaklarının daha önce küçük çaplı bombardımanlarla başladığı İdlib saldırıları bugün kapsamlı bir savaşa dönüşmüş durumda.
Bölgeye son 12 günde havadan ve karadan 3 bin 274 bomba atıldı. Saldırılarda 118 kişi öldü, 248 kişi de yaralandı, 400bine yakın sivil de zorunlu göç ettiği bildirildi.
Suriye’nin kuzeybatısında yer alan Hatay’ın karşısındaki İdlib kenti, ülkedeki iç savaşın başlamasının ardından Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolüne girdi. 1,5 milyon nüfusa sahip Lazkiye, Halep ve Hama ile komşu olan tarım kenti İdlib’in nüfusu, rejim kontrolüne giren bölgelerden tahliye edilenlerin de gelişiyle birlikte 4 milyona ulaştı.
Topraklarında 70 bin silahlı militanı bulunduğu öne sürülen El Kaide bağlantılı terör örgütü Heyet Tahriri Şam (HTŞ) kontrolünde olan ve nüfus yoğunluğunun yanı sıra ülkenin her yerinden gelen rejim karşıtlarının toplanması nedeniyle ‘Küçük Suriye’ olarak adlandırılan İdlib, rejimin yeni hedefi haline geldi.
Ağustos ayında rejim güçleri, İdlib ve Hama kırsalına konuşlandırdığı topçu birlikleri ile kenti karadan, Rus savaş uçaklarının desteğiyle de havadan ateş altına aldı. Günlerce süren saldırılarda onlarca kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı, binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Suriye ordusunun askeri harekatın katliama dönüşeceği endişesi üzerine İdlib’de, garantör ülke olarak askeri güç bulunduran Türkiye, Rusya ve İran operasyon seçeneği dışındaki çözüm yolları için diplomasi trafiği başlattı.
Türkiye’nin ısrarı ve diplomatik çabalarının ardından 7 Eylül’de İran’ın başkenti Tahran’da, 17 Eylül’de ise Rusya´nın Soçi kentinde üçlü zirve yapıldı. 17 Eylül günü Soçi’de varılan mutabakat ile muhalifler ile rejim birlikleri arasında 15 kilometrelik silahtan arındırılmış bölge kurulması kararlaştırıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında imza altına alınan mutabakat kapsamında rejim ve muhalif güçler arasındaki cephe hatları arasındaki 15 kilometrelik bölgeden ağır silahlar çıkarıldı ve iki hat arasında Türk ve Rus askerleri devriye görevi yapmaya başladı. Mutabakat ile havadan saldırıların durmasının ardından zorunlu olarak göç eden binlerce kişi de yeniden evlerine döndü.
Ancak Suriye rejimi, 26 Şubat’ta, Rusya’nın hava kuvvetleri desteği ile Astana ve Soçi mutabakatlarını ihlal ederek İdlib’in güneyi ile Hama’nın kuzeyindeki kırsal bölgelere saldırmaya başladı. Saldırılar 26 Nisan’dan itibaren yoğunlaştı. Bu bölgelere her gün yüzlerce bomba yağdı ve yüz binlerce sivilin hayatı risk altına girdi.
Ağustos ayında rejim güçleri, İdlib ve Hama kırsalına konuşlandırdığı topçu birlikleri ile kenti karadan, Rus savaş uçaklarının desteğiyle de havadan ateş altına aldı. Günlerce süren saldırılarda onlarca kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı, binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. .
Kentteki sivil savunma görevlileri ile aktivistler tarafından yapılan tespitlere göre son saldırılarda, 22’si kadın, 23’ü çocuk, toplam 118 kişi yaşamını yitirdi. Aynı süre içerisinde 55’i kadın 48’i de çocuk olmak üzere 248 kişi yaralandı. Saldırılarda yaralananlar, yaşadıkları bölgelerdeki hastane ve sağlık tesislerinin de bombardımanlarda kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle güçlükle İdlib kent merkezindeki hastanelere taşınabildi.
Esad rejiminin saldırıları sivilleri de zorunlu göçe mecbur bıraktı. Tedirginlik yaşayan aileler, yanlarına alabildikleri eşyaları ile Türkiye sınırına doğru hareket etti.
Şimdi asıl endişe verici tabloya bakalım:
Bu göç sürerse Türkiye sıkıntıya düşebilir. Yoğun bir göçün olabileceği endişesi ile sınır boylarında gereken önlemlerin alındığı ifade ediliyor ama, sonucun nereye varacağını kimse tahmin edemiyor.
Saldırıların yoğunlaştığı Han Şeyhun, Maarat Annuman, Eriha, Cisr Eşşuğur ilçeleri ile Cabel Zaviye, Habit, Kefer Zeyta, Kafren Buda, Morik, Kaled, Madik, Gab, Latamina ve Kefer Hurma bölgelerindeki 396 bin 480 bin kişi evlerini terk etti. Binlerce kişi Türkiye sınırındaki Atme ve diğer çadır kentlere yerleşti, buralarda yer bulamayanlar ise boş arazilere kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda saldırıların durmasını beklemeye başladı. Sivillerin terk etmesiyle İdlib kırsalında viraneye dönen ilçe, kasaba ve köyler adeta hayalet kentlere döndü
Aylardır süren yoğun bombardımanın ardından evlerini terk ederek Türkiye sınırına zorunlu olarak göç eden sivillerin tek umudu Türkiye olarak görülüyor.
İdlib’de artan şiddet üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) de Cuma günü kapalı bir oturum düzenleyecek. BMGK’nın geçici üyeleri Almanya, Belçika ve Kuveyt’in talebiyle gerçekleşecek toplantıda artan çatışmalardan dolayı yaşanan sivil ölümleri ele alınacak.
.