Uzun zamandır dünyanın her tarafında restoranlar belirlenen kurallara çerçevesinde hizmet vermeye başladı. Ancak, restoran sahipleri hala eski işlerini yapamamaktan şikâyetçi.
Çokları da işyerlerin ya açmıyor ya da kapatmak durumunda kalıyor. Bu da çalışanlar açısından yeni sorunlar doğuruyor. İşsiz kalanların sayısı da böylece artmış oluyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse restoranların işi zor. Türkiye’de daha da zor ve çoklarının zorlandığını da gözlemliyoruz. Belirlenen kriterlere uymak ve uygulamak da ayrıca bir ayrı yük getiriyor.
Soru şu:
Restoranlarda yemek yemenin riski var mı?
Bugünkü yazımızda bu soruya yanıt bulmaya çalışacağız.
Corona virüsü salgınında kapatılan işletmeler arasındaki restoranlar, dünyanın dört bir yanında aşamalı olarak hizmet vermeye başladı. Aylardır evlerinde yemek pişirenler, bir mola almak ve restoranlara gitmek istiyor. Peki, ne pahasına?
Uzmanlar, dışarıda yemeğe gitmenin hala risk içerdiğini, ancak alınacak bazı önlemlerle virüse maruz kalma riskinin en az indirgenebileceğini söylüyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne (CDC) göre eve yemek sipariş etmek, ister paket servis olsun ister paketi restorandan teslim alarak olsun hala daha güvenli bir seçenek olarak değerlendiriliyor.
Ancak CDC, restorana gitmeye karar verenlere, açık havadaki masaları tercih etmelerini ve masaların birbirinden en az iki metre uzakta olmasını tavsiye ediyor. Müşteri kapasitesini azaltmayan ya da masaları sosyal mesafe kurallarına göre yerleştirilmemiş restoranların içinde yemek ise en büyük riski barındırıyor.
Corona virüsü, kişiler konuştuğunda, güldüğünde, şarkı söylediğinde, öksürdüğünde ya da hapşırdığında havaya karışan damlacıklar aracılığıyla bulaşıyor. CDC’ye göre iç mekanlar, açık havaya göre daha riskli. Bunun nedeni müşterileri birbirinden ayrı tutmanın zor, havalandırmanınsa daha az olması.
Uzmanlar, müşterilerin gittikleri restoranın başka ne gibi güvenlik tedbirleri aldığını da değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor.
Illinois Üniversitesi’nden bulaşıcı hastalıklar uzmanı Casey Bleasdale, garsonların maske takması ve müşterilerin masaya alınmak için beklerken birbirlerine çok yaklaşmamaları konusunda işletmecilerin dikkatli davranması gerektiğini söylüyor.
CDC’nin önerdiği bir başka önlem de dijital ya da tek kullanımlık menüler ve plastik yemek takımlarının kullanılması.
Hesap ödeme sırasında akıllı telefon üzerinden para transferi gibi temassız işlemler de bulaşıcılığı engelleyebilir. Bu mümkün değilse restoranların nakit para ya da kredi kartı kullanımında olduğu gibi el temasından kaçınacak yöntemler bulması gerekiyor.
Bleasdale, bir restoranda grup halinde toplanılması durumundaysa sadece yakın tanıdıklarla beraber yemek yenmesinin ya da grup içindekilere herhangi bir hastalık belirtisi gösterip göstermediklerinin sorulmasının faydalı olacağı görüşünde.
Corona virüsünün yol açacağı ciddi hastalıklara karşı daha savunmasız olan kişilerin, örneğin yaşlıların restoranlarda yemek yemeyi gündemlerinden tamamen çıkarması da uzmanlara göre daha isabetli bir karar olur.
Özetleyelim:
İçinde bulunduğumuz bu yıl turizmde kayıp yıl olarak görülüyor. Özellikle turistik bölgelerdeki restoranlar da bu sıkıntıdan paylarını alıyor. Daha açık ifade ile zararına çalışıyorlar.
Ekonomik düzeyleri iyi olanlar ayakta kalacak, iyi olmayanlar iş yerlerini kapatmak zorunda kalacak.
Gelişmiş ülkelerde hükümetler açık tutulan ve işçi çalıştıran restoranların zararlarını karşılayacak önlemleri aldılar. Destek de sağlanıyor, ayakta kalmaları için çaba da gösteriliyor.
İşsizliğin boyutunun giderek arttığı Türkiye’de eğer restoranların açık kalmasını istiyor ve işverenleri bu amaçla desteklememiz gerekmiyor mu? Hatırlatalım istedik.