Daha önce İdlib ile ilgili yazdığımız bir yazıda Esad güçlerinin İdlib’i vurduğunu, Rusya’nın da desteğini aldığını vurgulamıştık. Her geçen gün Esad güçleri İdlib’in en stratejik yerlerini ele geçirmeye başladı. Daha açık ifade ile Rusya da İdlib için bütün gücü ile operasyonlara katılıyor ve buradaki hâkimiyetini güçlendiriyor.
Türkiye için de son derece önemli olan İdlib’de olup-bitenlere baktığımızda ortaya şu tablo çıkıyor:
Rusya ve Esad güçler İdlib’deki terörist grupları temizleme uğruna sivilleri de vuruyor. İdlib’de yer edinen Heyeti Tahrir Şam ve 'Türkistan İslam Partisi' terör örgütüne ağır darbeler indiren Rusya ve Esad güçlerinin kısa zamanda kentin tamamına hakim olabileceği görülüyor.
Son gelişmelerde neler oluyor? Şimdi bunlara bakalım:
İdlib’in güneybatısında yer alan Kafr Naboudeh Kasabası'nı kontrol altına alan Suriye Ordusu'nun, İdlib’in güneyinde stratejik öneme sahip olan ve Heyeti Tahrir Şam (HTŞ) terör örgütünün kalesi sayılan Jabal El-Zawiya bölgesine harekat başlattığı belirtildi.
Suriye Ordusu'nun bir yandan da İdlib’in güneyindeki en büyük yerleşim yeri olan Hobait Kasabası'na doğru ilerlediğini ve Tal-Sakhar’ı da kontrol altına alarak Kafr Naboude bölgesinin tam güvenliğini sağlamayı amaçladığını belirtiyor.
Ağır topçu, füze atışı ve Hava Kuvvetleri tarafından desteklenen Suriye güçleri, Heyeti Tahrir Şam terör örgütünün kontrolü altında bulunan İdlib’in güneyindeki Kasabi bölgesini ve Kafr Naboudeh kentini de kontrol altına alarak aralarında stratejik öneme sahip tepelerinde bulunduğu 20’den fazla bölgeyi teröristlerden temizlemişti.
Yaşanan gelişmelerden sonra Heyeti Tahrir Şam ve “Türkistan İslam Partisi” terör örgütüne bölgeden tamamen temizlemek için çok sayıda asker ve askeri teçhizat Güney İdlib ve Kuzey Hama’ya sevk edilmişti. Son günlerde Rusya da hava operasyonları ile Esad güçlerine yardımda bulunuyor.
Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Tuğgeneral Viktor Kupçişin, HTŞ mensuplarının 6 ve 7 Haziran günleri Suriye ordusu mevzilerini ele geçirme girişiminde bulunduğunu açıkladı.
Rus Hava Kuvvetleri’nin Suriye ordusuna destek verdiğini sözlerine ekleyen Kupçişin, 140 örgüt mensubunu öldürdüğünü, 5 tank, 3 piyade saldırı aracı ve 9 arazı aracı imha edildiğini aynı zamanda Suriyeli askerlerin bir adet çok namlulu roketatar ve 2 havan toponu da imha ettiğini belirtti.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri ve Türkiye'nin, bölgedeki YPG'lilerin çekilerek Suriye'nin kuzeydoğusunda bir güvenli bölge kurulmasını kabul ettiklerini açıkladı. Jeffrey, kurulacak güvenli bölgede 'Avrupa ülkelerinin yer almayacağını' ifade etti.
Türkiye için Suriye’de oluşturulmasına çalışılan “güvenli böğe” çok önemli. Bunu “beka sorunu” olarak görüyoruz. Bu konuda atılan yeni adımlar var.
Suriye-Türkiye sınırında bir güvenli bölge kurulmasının Trump yönetiminin önceliklerinden biri olduğunu belirten Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, Avrupalı devletlerin bu düzenlemede yer almayacağını söyledi.
Jeffrey, Avrupalıların güvenli bölgedeki yerine ilişkin şunları söyledi: "Anlaşma yok, talep yok, Avrupalıların bölgede yeri yok. Aralık ayından beri ortada olan bir durumdu, herhangi bir anlaşmanın parçası değiller."
Orta Doğu Enstitüsü'nde konuşan Jeffrey, ABD, Türkiye ve SDG'nin güvenli bölge konusunda daha önceden genel prensipte anlaştıklarını hatırlattı. Jeffrey, Barack Obama yönetimi döneminden eski bir büyükelçinin, tam anlaşmaya varılması için birkaç noktanın daha çözülmesi gerektiğini söylediğini aktardı. ABD Özel Temsilcisi, "YPG'nin çekileceği alanın büyüklüğü, IŞİD karşıtı koalisyondan arta kalan silahlar ve güvenli bölgenin yönetimi sorunlarının" çözüm beklediğini söyledi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye'nin bölgede tam kontrolü olması konusunda ısrarcı olmuş, YPG'nin Türkiye sınırının en az 20 mil güneyinde olması ve ağır silahlarını teslim etmesi gerektiğini söylemişti.
Jeffrey'nin açıklamaları, ABD'nin aylarca Birleşik Krallık ve Fransız ordularını önerilen güvenli bölgeye çekme çabalarının ardından geldi.
YPG’nin yanı başımızdan çıkarılması ve ortaya çıkarılacak “güvenli bölge”nin faaliyete geçmesi ile Türkiye’nin sınırda nefes alabileceğine dikkat çekiliyor.
.