Dış politikada her zaman uygulanması gereken şudur:

Seversiniz, sevmezsiniz, dostunuzdur, düşmanınızdır. Bunları bir kenara bırakıp, denge sağlamak ve bölgeniz, kendi çıkarlarınız için her ülke ile kavga etmeyeceksiniz. İpleri koparmayacaksınız. Diplomatik yollar her daim açık olmalıdır. Gün gelir, dostunuz düşmanınız, düşmanınız ise dostunuz olabilir.

Her zaman yazdık ve söyledik:

Bölgede yalnızlaştık. Özellikle Mısır, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan ile olan ilişkilerimiz koptu. Şimdi, bu ilişkileri yeniden başlatabilmek için çaba gösteriyoruz. Bölgede adı geçen ülkelerle karşılıklı çıkarlarımız var.

Etrafımıza baktığımızda geçmişte kanlı bıçaklı olan ülkelerin şimdi yeniden barış çubuğu tüttürdüğünü görüyoruz.

Suudi Arabistan ve İran; Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'deki vekalet savaşlarıyla birkaç yıldır birbiriyle çatışma içinde bulunuyor. Ancak, bölgedeki koşullar iki düşman ülkenin şimdi barışın eşiğine geldiğini gösteriyor.

Iraklı müzakereciler, son aylarda, uzun süredir birbirine düşmanlık besleyen İran ve Suudi Arabistan arasında diplomatik yakınlaşma sağlanması için arka planda arabuluculuk görevi yürüttüğü ortaya çıktı.

Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Arap medyasına yaptığı açıklamada, İran ve Suudi Arabistan arasındaki bağların iyileşmesinin Bağdat ve bölgenin geri kalanı için de faydalı olacağını söyleyerek bu konuda olumlu adımların atıldığını ve bölgede yeni gelişmelerin meydana geleceğinin mesajlarını verdi.

"Irak için bölgesel aktörler arasında bu rolü oynayabiliyor olmak önemli" diyen Cumhurbaşkanı Salih, "İstikrarlı ve egemen bir Irak, komşularımızın da ortak çıkarınadır. İran'ın bir istikrarsızlık kaynağı olması yerine bölgeyi bir araya getirmek için birleştirici bir ortak payda olması için çalışalım" şeklinde konuştu.

Irak Cumhurbaşkanı'nın bu sözleri, Suudi Arabistan’ın istihbarat şefi Halit El Humeydan'ın İran Devrim Muhafızları bünyesindeki Kudüs Gücü lideri İsmail Kani'yle geçtiğimiz ay Bağdat'ta bir görüşme yaptığı duyumları üzerine geldi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal Bin Ferhan El Saud, gazetecilere yaptığı açıklamada, Riyad'ın Tahran'dan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında imzalanan 2015 nükleer anlaşmasının kilit maddelerine yeniden bağlı kalmaya başlamasını istediğini söyledi.

Suudi Bakan, "İran'ın anlaşma şartlarına yeniden uyduğunu göreceğimizi, Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nın bir önceki yapısında mevcut olan noksanlıklara, bölgesel istikrar ve balistik füzelere ilişkin kaygıları gidereceğini umuyoruz" dedi.

İran ise nükleer programının barışçı amaç taşıdığını kaydediyor.

Eski diplomat ve Columbia Üniversitesi'nden emekli Profesör Gary Sick, VOA'e, İran ve Suudi Arabistan'ın müzakerelerde bulunmasının "her zaman iyi bir işaret" olduğunu düşündüğünü söyledi, ancak "hemen ilerleme sağlanmasını" beklemediğini kaydetti.

Gary Sick, "İran ve Suudi Arabistan arasında bir ya da iki görüşme yapılmış olsa da herhangi bir ilerleme, son derece yavaş gerçekleşecektir. Yakın gelecekte bu görüşmelerin iki rakip güç arasında bir kucaklaşmayla sonuçlanacağını hiç sanmıyorum" dedi.

Körfez bölgesi uzmanı Theodore Karasik, Suudi Arabistan ve İran arasında işe yarar bir anlaşma yolu bulmaya çalışmanın nedenlerinden birinin, ABD'nin dikkatini Ortadoğu'dan Hint-Pasifik bölgesine çevirmesinden kaynaklandığını ifade ediyor. Bu açıklama ve noktayı önemsemek gerekiyor.

Karasik, "Suudi Arabistan ve İran siyasi ve dini olmayan bir çerçevede ulaşım, eğlence, yatırım ve aile ilişkileri gibi alanlarda daha iyi bir gelecek inşa etmek için işbirliği yapma girişiminde bulunuyor" diyor. Uzman, hem Irak hem de Umman'ın görüşmelere katıldığını, Katar'ın da "katılmak istediğini" söylüyor.

İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, geçen hafta Şam'a düzenlediği ziyaret sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Tahran ve Riyad arasındaki bağların normalleştiğini görmek istediğini söyledi.

Zarif, "Suudi Arabistan'la yakın bağlar kurmaya hazırız, her zaman hazırdık. Bazı görüşmelerimiz oldu, bu görüşmelerin İran ve Suudi Arabistan arasında daha fazla işbirliğiyle amacına ulaşmasını umuyoruz" dedi.

Eski diplomat Gary Sick, Irak'ın İslam dünyasındaki iki rakip güç arasında bir anlaşma sağlamak için çabalara liderlik ettiğini görmenin kendisini şaşırttığını kaydetti. Uzman, Tahran'ın Kudüs Gücü eski komutani Kasım Süleymani'nin 2020 yılında Bağdat'ta ABD'nin düzenlediği İHA saldırısında öldürüldüğü sırada Suudi Arabistan'a bir mesaj götürdüğünü belirtti.

Özetleyelim:

Eğer İran ve Suudi Arabistan barışır, sıkı işbirliği için adım atarsa, bölgede dengeler de değişecektir.

Soru şu:

Böyle bir durum karşısında Türkiye’nin konumu ne olur?

Bu sorunun yanıtını ve görüşlerimizi de bir başka yazımızda sizlere yansıtmaya çalışacağız.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.