Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır:
Deprem konusunda çok yazdık. Her yazımızın başlangış ve bitiş noktalarında da “Depremleri ciddiye almak durumundayız” dedik. Depremleri çok önemsediğimizin de altını çizdik.
Her depremi yaşadığımızda depremlerin ciddiyeti ve önemi gündeme geliyor. Daha sonra unutuluyor. Ders çıkarılması gereken dersler çıkarılmıyor. Beklenen ve gereken önlemlerin alınmadığını da görmekteyiz.
Manisa ve Elazığ’daki depremler yine gündem oluşturdu. Uzmanlar, yaptıkları açıklamada ortak noktalarda buluşuyor ve “Depremler endişe verici” diyor. Depren öncesi önlemlere dikkat çekiyor.
Elazığ depremiyle ilgili açıklamalar yapan Prof. Dr. Naci Görür’ün bazı tespitleri var. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşıyoruz:
* Maalesef Elazığ'da 6.5 büyüklükte sığ bir deprem oldu. Deprem Elazığ'ın 25-30 km doğusunda Sivrice'de oldu. Deprem Doğu Anadolu Fay'ı (DAF) üzerinde meydana geldi. DAF yaklaşık 600 km uzunluğunda, sol yönlü ve doğru atımlıdır. Bu fay ve depremle ilgili bilgileri maddeler halinde sıralayacağım:
* 1-Bu depremin olduğu yerde 1874 yılında 7.1, 1875'de 6.7 büyüklükte iki deprem olmuş.
* 2-Bu depremden sonra Sivrice-Bingöl ve Sivrice-Pütürge-Çelikhan arasına özellikle dikkat edilmelidir.
* 3-Deprem hattı üzerindeki kırsal yerleşim alanları yapı stoku bakımından deprem güvenli değildir. Bu bakımdan yapısal hasar fazla olabilir. İnşallah can kaybı fazla olmaz. Şu an itibariyle köylere henüz ulaşılamadığı için doğru hasar tespiti yapmak mümkün değildir.
* 4-Bu deprem kanaatimce endişe vericidir. DAF uzun zamandır sessizdi. Şimdi uyandı. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) gibi davranacağından endişe ediyorum.
* Biliyorsunuz KAF 20. asırda 1939-1999 tarihleri arasında çok sayıda 7'nin üzerinde deprem üreterek enerjisini boşalttı (İst hariç).
* Aynı şeyi belirli bir süreçte DAF da yapabilir. Nitekim bu fay boyunca 1513 Maraş civarı 7.4; 1872 Amanos, 7.5; 1874 Sivrice-Palu arası, 7.1; 1875 Sivrice 6.7; Çelikhan 7.1. Gördüğünüz gibi bu depremler üzerinden bir hayli zaman geçmiş.”
Deprem kuşağındayız ve depremlerle içiçe yaşamak durumundayız. Bu gerçeği kabul etmek, önlemleri de buna göre almak gerekiyor.
Son günlerde Kanal İstanbul projesi nedeni ile tartışılan İstanbul’da beklenen büyük deprem konusu tartışılıyor. Manisa ve Elazığ’daki depremlerden sonra bukonu daha da tartışılır hale gelebilir.
Bugüne kadar İstanbul’da yıkıcı olan ve büyüklüğü unutulmayan bazı depremlerden de örnekler vererek yazımızı sonlandırıyoruz.
İSTANBUL 1509 DEPREMİ
Marmara Denizi'nin Adalar yakınlarında Osmanlı döneminde 10 Eylül 1509 yılında meydana gelen, İstanbul ile çevresinin 40 gün boyunca sallandığı belirtilen ve Kıyamet-i Suğra (Küçük Kıyamet) olarak adlandırılan 7.2 büyüklüğündeki depremde 130 bin kişi öldü, bin 70 yapı yıkıldı
İSTANBUL 1719 DEPREMİ
İstanbul ve çevresinde hissedilen 24 Mayıs 1719'da meydana gelen, büyük hasara yol açan depremde çok sayıda evle birlikte cami ve hamamlar yıkılırken, Mihrimah Sultan Camisi ile medrese kubbelerinde çökmeler, Yedikule ve Ahırkapı arasındaki sur ve burçlarda ise hasarlar meydana geldi. Bu deprem, İzmit'te de hasara yol açtı.
İSTANBUL 1766 DEPREMİ
İstanbul'da yine Osmanlı döneminde 22 Mayıs 1766'da meydana gelen ve artçılarla 3 ay sürdüğü belirtilen depremde çok sayıda evle birlikte aralarında Fatih Sultan Mehmed'in inşa ettirdiği Fatih Camisi'nin de bulunduğu birçok cami yıkılırken, Baruthane, Kapalıçarşı, Surlar, Saraçhane, Tophane, Yeniçeri kışlaları ve Topkapı Sarayı'nda ise hasarlar oluştu.
İSTANBUL 1895 DEPREMİ
İstanbul'da 10 Temmuz 1894'te meydana gelen ve geniş alanda hissedilip, büyük hasara yol açması nedeniyle 'Büyük hareket-i arz' olarak anılan depremde, Eminönü ve Fatih'teki yapılar ile Kapalıçarşı yıkılırken, Yalova ve Adapazarı da etkilendi.
.