Her yıl balık yokluğu gündeme gelir. 3 tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen, Türkiye balık fakir ülke olarak dikkat çekiyor. Özellikle, avlanma yasağının bulunduğu dönemlerde hm balık bulunmuyor, hem da fiyatlar el yakıyor.
Denizlerle çevrili Türkiye, balıkçılık konusunda da fakir ülke konumunda. 2018 yılında Türkiye'de hem deniz avcılığı hem de iç sulardaki avcılık büyük düşüş yaşadı. Küresel su ürünleri ticareti 145 milyar dolara ulaşırken Türkiye'nin bu pastadan aldığı pay yüzde 1’i bile bulmuyor.
Bir not daha:
Balığın yanında diğer deniz ürünlerinin de giderek azaldığı, kalamar, ahtapot, karides gibi ürünlerin de pahalılığı gündem oluşturuyor.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'nin su ürünleri üretimi ve avcılığı konusunda durumu her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı Su Ürünleri, 2018 verileri de bu konuda Türkiye'nin durumunu açık biçimde ortaya koyuyor.
Dünyada balık çeşidi bakımından en zengin ülkelerden birisi olarak öne çıkan ülkemizde balık nesli giderek tükeniyor.
2017 yılında 630 bin 819 ton olarak kayıtlara geçen Türkiye'nin su ürünleri üretimi, geçen yıl yüzde 0.3 azalarak 628 bin 631 ton olarak gerçekleşti. Üretimin yüzde 35.3'ünü deniz balıkları, yüzde 9.9'unu diğer deniz ürünleri, yüzde 4.8'ini iç su ürünleri ve yüzde 50'sini yetiştiricilik ürünleri oluşturdu.
Su ürünleri avcılığı 2018 yılında yüzde 11.4 azalırken, yetiştiricilik yüzde 13.8 arttı. Avcılıkla yapılan üretim 314 bin 094 ton olurken, yetiştiricilik üretimi ise 314 bin 537 ton olarak gerçekleşti. Deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 11.9, iç su ürünleri avcılığı yüzde 6.2 azaldı.
Su ürünlerine elverişli üretim sahaları yönünden küçümsenmeyecek bir potansiyele ve kapasiteye sahip durumdaki Türkiye, ne yazık ki bu potansiyeli yeterince değerlendiremiyor.
Kuzeyinde Karadeniz, kuzeybatısında Marmara, batısında Ege ve güneyinde de Akdeniz'in yer aldığı ülkemizin sahip olduğu kıyı uzunluğu 8333 km. Türkiye'de yaklaşık 100 bin ailenin geçimini balıkçılıkla sağladığı biliniyor. Ancak Türkiye'nin potansiyeli göz önünde tutulduğunda balıkçılık konusunda çok geri kaldığımız anlaşılıyor.
Balık ve balık ürünleri, dünyada en çok ticareti yapılan gıda maddeleri arasında. Balık ürünlerindeki yıllık ticaret hacmi 145 milyar dolar seviyesini aşıyor. Türkiye'nin 2018 yılında gerçekleştirdiği su ürünleri ihracatı 900 milyon doları dahi bulmadı.
Yaklaşık 200 milyon dolar düzeyinde de su ürünleri ithalatı gerçekleştiriyoruz. Su ürünlerinde dünya genelinde 145 milyar doları aşan ticaret hacmine kıyasla Türkiye'nin gerçekleştirdiği 900 milyon dolarlık ihracat çok düşük kalıyor.
Bu ihracat rakamıyla Türkiye, dünya su ürünleri ticareti pastasından yalnızca yüzde 0.6 pay alabiliyor. Bu da Türkiye'nin bu konuda gidecek daha çok yolu olduğunu gösteriyor.
Atatürk Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mevlüt Aras, 3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de balık tüketiminin düşük olduğunu söylüyor. Prof Aras, açıklamasında” Norveç’te kişi başına balık tüketimi 40 kilogram. Avrupa ülkelerinde 20 kilogram, Türkiye’de ise 2 kilogram. Yemek kültüründe balığın ağırlığı yoktur." diye konuştu. Prof. Dr. Aras, vatandaşların konserve balık tüketimine sıcak bakmadığının da altını çizerek, “Balık tüketimini arttırmak lazım. Sağlıklı bir yaşam için konserve balıklar da tercih edilmeli. Denizlerimiz balık kaynıyor ama sofrada balık fakiriyiz. Türkiye’de yıllık 500 bin ton balık avlanıyor. Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara’da bin 500 balık çeşidini barındıran Türkiye denizlerinde, yıllık balık tüketimi Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde” diyor.
Atatürk Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mevlüt Aras, balık çeşidi bakımından zengin olan Türkiye’de tezgahlarda 20 çeşit balığın yer aldığını ifade etti. Prof. Dr. Aras, balık tüketiminin daha çok kış aylarında artış gösterdiğine dikkat çekti. Hamsi sezonuyla birlikte vatandaşın balık tüketmeye başladığına vurgu yapan Prof. Aras, "Ülkemiz denizleri balık varlığı ve çeşidi bakımından oldukça zengin. Ama bu zenginliği maalesef yeterince değerlendiremiyoruz. Balık kültürümüz yok denecek kadar az. Bin 500 balık çeşidinin yaşadığı denizlerimizden çıkan balığın ancak 20 çeşidi soframızda yer alıyor. Bu 20 çeşidin içinde ise yüzde 90 tüketilen balık cinsi hamsi. Hamsinin ise besleyici değer çok düşük" açıklamasında bulunuyor.