Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkilerdeki dengesizlik sürüyor.
Konu şu: Çin’den çok ürün ithal ediyoruz. Ancak Çin’e gerektiği kadar ürün ihraç edemiyoruz. Bu da ithalat-ihracat arasında dengesizlik yaratıyor.
Türkiye, geçen yıl Çin'den 5 kalemde 1 milyar doların üzerinde ithalat yaptı. Bu ürünler, söz konusu ülkeden yapılan toplam ithalatın yüzde 50'sini oluşturdu.
İki ülke arasındaki ticarette en yüksek payı (yüzde 15,6) "haberleşme ve ses kaydetme araçları" aldı. Geçen yıl ilgili ürünlerden 2 milyar 890 milyon dolarlık ithalat yapılırken, 4 milyon 901 bin dolarlık da ihracat gerçekleştirildi. Bu ticaret kaleminin alt başlıklarına bakıldığında, en çok ithalat 1 milyar 919 milyon dolarla telefon ve elektrikli cihazlarda görüldü.
Çin'den ithalatta "elektrikli makineler, cihazlar ve aletleri" kalemi 2 milyar 50 milyon dolarla ikinci, "tekstil ürünleri" 1 milyar 579 milyon dolarla üçüncü, "endüstri makine ve cihazları" 1 milyar 482 milyon dolarla dördüncü ve "büro ve otomatik veri işleme makineleri" 1 milyar 257 milyon dolarla beşinci sırada yer aldı.
Öte yandan, tıp ve eczacılık ürünleri, organik kimyasal ürünler, demir ve çelik ürünleri, ayakkabı ve seyahat eşyaları da ithalatta öne çıkan kalemler oldu.
CRI TÜRK Radyosu’nun “Çin’deki Türkler” programına konuk olan DTİK Asya Pasifik Başkanı Nejdet Demiryürek, “Türk ekonomisinin güçlenmesi için artık suyu tersine akıtmanın zamanının geldi” dedikten sonra hazırlık çalışmaları devam eden Çin Türk Ticaret Odası’nın kuruluş müjdesini 29 Ekim’de vereceklerini söyledi.
Kerem Köfteoğlu’nun CRI TÜRK Radyosu’nda hazırlayıp sunduğu “Çin’deki Türkler” programının ilkine katılan Nejdet Demiryürek ve Uğur Arzoğulları, Çin’de kurulacak ticaret odasının Türkiye’nin bu ülkedeki ticari ağırlığının daha iyi hissettirilmesine hizmet edeceğine dikkat çektiler.
Çin Türk Ticaret Odası hazırlık komitesi başkanlığını, halen DTİK (Dünya Türk İş Konseyi) Asya Pasifik Başkanı Nejdet Demiryürek yürütüyor. Bünyesinde oldukları DEİK ile Türkiye ticaretinin “diaspora diplomasisini” üstlendiklerini belirten Demiryürek, Dışişleri Bakanlığı’nın “Yeniden Asya” vizyonuyla paralel hareket ettiklerini hatırlattıktan sonra “Eskiden yüzümüz batıya bakıyordu. Günümüzde Avrupa’da insanların yaşam standartlarına baktığımızda, eskisi kadar yüksek olmadığını görüyoruz. Pandemiden sonra artık tüm oklar Çin ve etrafındaki Asya’yı gösteriyor” dedi.
Çin Türk Ticaret Odası’nın kuruluş komitesinde aralarında bayrak taşıyıcımız THY, İş Bankası, Beko, Aksa, Çimtaş gibi bu ülkede yatırımı olan firmalarından temsilciler bulunuyor. İş insanlarımıza ülkeyi iyi bilen danışmanlarla çalışıp, Çin pazarına çok iyi hazırlanmalarını öneren Demiryürek bu konuda şu bilgileri verdi:
“Türkiye’nin geleceği ve Türk ekonomisinin güçlenmesi için artık suyu tersine akıtmanın zamanı geldi. Faaliyete geçiş müjdesini 29 Ekim’de vereceğimiz Çin Türk Ticaret Odası’nın kuruluş komitesinde ülkede yatırımı olan, ülkeyi bilen, Pazar konusunda deneyimli birbirinden değerli iş insanlarımız var. Onların bilgi ve birikimlerinden hareketle, Çin’i radarlarına alacak girişimcilerimize de her türlü desteği vereceğiz. Ticaret odamızın, Çin’deki büyükelçiliğimiz, konsolosluklar ve ticaret müşavirliklerimiz gibi kamu kuruluşlarından sonra güvenilir ikinci kaynak olacağına inanıyorum.”
Çin’de mücevherat ve değerli taş alanında “Anatolia Jewelry” markasıyla hizmet veren Anatolia Mücevherat Genel Müdürü Uğur Arzoğulları ise hali hazırda Şanghay’da dört, Harbin ve Shenyang’da da birer olmak üzere toplam altı mağazası bulunduğunu söyledi. Ülkenin kendine özgü yönleri olduğuna dikkat çeken Arzoğulları “Örneğin Çinli tüketicilerin parmakları çok ince. Pazara özel üretim yaptığımızdan, bileklik ve yüzükleri Türkiye’dekilerden en az iki boy küçük olarak tasarlıyoruz” dedi.
‘Çin pazarı’ denince bunun Asya-Pasifik bölgesi olarak algılanması gerektiğine vurgu yapan Arzoğulları, tüketici eğilimleri ve Türk girişimcilere önerilerini de şöyle özetledi:
“Asya-Pasifik bölgesinde, Türkiye ve Ortadoğu’dan farklı olarak, ayarı yüksek, tasarımı abartılı olmayan sade ürünler rağbet görüyor. Çin’in ihtiyaçları açısından baktığımızda ise, kuru meyve, fındık ve zeytinyağı gibi gıda sektörünün hareketli olduğunu görüyoruz. Son dönemde tüketimi artan süt ve süt ürünleri de gelecek vaat ediyor. Ülke başta gıda olmak üzere birçok alanda Türk girişimcilerimize fırsatlar sunuyor. Yeter ki girişimcilerimiz sabırlı olup bunu görsün. Çin’e mal satmak yerine, buraya gelip imalat yapsınlar. Girişimcilerimize, çok özel ve kaliteli mallar üretip, Çin’in giderek güçlenen iç pazarına yönelmelerini tavsiye ediyorum.”
..