Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan ateşkes anlaşmasından sonra gerek Ermenistan, gerekse Rusya’dan farklı sesler yükselmeye başladı. Öyle görünüyor ki Rusya bölgede oyunu kendi düzeneği ve çıkarları doğrultusunda oynayacaktır.

Biz, baştan bu yana Rusya’ya güvenmedik. “Rusya’nın ipi ile de kuyuya inilmez” dedik.

Azerbaycan ordusu müthiş bir savaş kazandı. Ermenistan ordusu perişan oldu. Bu anlama yapılarak aslında Rusya Ermenistan ordusunun imha edilmesinin önüne geçmiştir. Nitekim, Ermenistan Devlet Başkanı Paşinyan da açıklamasında “Ateşkese imza atmamış olsaydım 20 bin askerimiz çembere alınmıştı, imha edilecekti” demiştir.

Rusya, Ermenistan’ı Azerbaycan’ın ipinden aldı.

Şimdi de her telden çalmaya başladı. Kıvırmaları, ortaya sahnelediği kaypak politikaları ile bir kez daha güvenilemez olduğunu ortaya koydu.

Son yapılan açıklamalar kafaları iyice karıştırdı. İşin içinde Rusya varsa biz de “Bu Rusya var ya bu Rusya” demekten kendimizi alamadık.

Lavrov, Türk gözlemcilerin hareket alanının Rus-Türk gözlem merkezinin konuşlandırılması için belirlenecek Azerbaycan topraklarındaki coğrafi koordinatlarla sınırlı olacağını ve merkezin Dağlık Karabağ'da çatışmaların yaşandığı bölgeye uzak bir noktada bulunacağını söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı, Türk barış gücü birliklerinin Dağlık Karabağ'a girmeyeceğinin ve bu hususun Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin imzaladığı anlaşma metninde açık şekilde yer aldığının altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yapılan anlaşma gereği Türk askerinin Rusya ile aynı role sahip olduğunu, Dağlık Karabağ topraklarında görev yapacağını açıklamıştı.

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, "Merkez, İHA'lar ve sahadaki özellikle de tüm temas hattındaki durumu tespit etme imkanı sunan diğer teknolojiler de dahil teknik objektif izleme araçlarını kullanarak uzaktan çalışacak ve hangi tarafın ateşkese uyduğunu, hangisinin ateşkesin ve tüm askeri faaliyetlerin koşullarını ihlal ettiğini belirleyecek" dedi.

Bu arada Lavrov, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin imzaladığı anlaşmanın öncekilerden farklı olduğunu, zira bu anlaşmanın bölgedeki durumun gözlenmesine yönelik gerçek bir mekanizma öngördüğünü kaydetti.

Lavrov’un açıklamalarını dikkatlice okumakta yarar görüyoruz:

“Bugün itibarıyla anlaşmanın bozulduğuna dair emareler görmüyoruz ve anlaşmanın hayata geçirileceğine inanıyoruz. Ermeni partnerlerimizle konuşuyoruz. Devlet Başkanı Putin, Ermeni Başbakan ile konuştu, ben de Ermeni mevkidaşımla telefon görüşmesi yaptım. Ermeni hükümetinin tüm sorumluluğunun bilincinde olduğuna, anlaşmayı halkının en önemli çıkarlarını dikkate alarak imzaladığına inanıyorum. Anlaşmanın bütünlüğünün korunacağından ve uygulanacağından eminim. Eğer anlaşmadaki tüm hususlar yerine getirilirse herkes kazanır. Erivan'da düzenlenen protestolar Ermenistan muhalefetinin anlaşma konusunu speküle etmeye çalışmaya yöneliktir. Çatışmaların AGİT Minsk Grubu eş başkanları tarafından geliştirilen ilkeler temelinde çok daha önce çözüme kavuşmasını tercih ederdik. Azerbaycan Cumhurbaşkanı da son zamanlarda bu ilkeleri uygulamaya hazır olduğunu vurguladı. Eğer o yolu izleseydik, muhtemelen sonuç yine aynı olurdu, önce beş ilçe daha sonra iki ilçe özgürleştirilirdi. Ancak birincisi bunlar kan dökülmeden, ikincisi de nihai siyasi çözüm bağlamında yapılırdı. Rusya, Karabağ, Transdinsyester, Sovyetler Birliği sonrasındaki bölgede dondurulmuş çatışmanın sürdürülmesine ilgi duymuyor. Bu tür değerlendirmelerde bulunanların dürüst olmadığını düşünüyorum. Rusya'nın tutumu ve ortaya koyduğu inisiyatifler hakkında bilgi sahibi değiller ve bunları araştırmaya niyetleri yok. Dağlık Karabağ'la ilgili anlaşma nedeniyle Rusya'nın Kafkaslar'ı kaybettiği yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Bu tür değerlendirmeler oldukça fazla. Kimisi sevinçten kimisi de histeri nedeniyle Rusya'nın Kafkaslar'ı kaybettiğini, bir sonraki kaybın Kırım olacağını söylüyor. Hem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde olduğu gibi bizde de bu tür analistler yeteri kadar var. Bir kez daha tekrar etmek isterim ki, Rusya'ya yönelik sadece ihanet suçlamalarının yer aldığı, bir tek ihanetle suçlanmadığımız kalmıştı, böyle bir dalga ülkemizdeki liberal basında, sosyal ağlarda da mevcut. Bunlar yüzeysel analizler, bunlara daha az önem atfedilmeli. Statü, SSCB'nin dağılması sırasında bölgede başlayan ve çok korkunç sonuçlarla sona eren savaştan önceki dönemde uzun yıllar boyunca süren etnik kökenler ve mezhepler arası uzlaşının yeniden tesisini sağlamak için gerçekleştirmemiz gereken eylemlere bağlı olarak belirlenecek. Statü, ancak Dağlık Karabağ'da yaşayan, oraya dönme hakkı bulunan ve elbette şimdiye kadar orada yaşamaya devam eden kişilere hangi hakların verileceğine dair bir anlayış oluştuktan sonra belirlenebilir."

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.