Ortadoğu’da çatışmalar ve sorunlar bitmiyor. Terörle mücadelede ise beklenen sonlanma olmuyor.
Konuyu uzmanlar masaya yatırdı. Çıkan sonucun özeti:
“Bölgede halen 10 bin IŞİD militanı var. IŞİD ile mücadelede beklenen sonuçlar elde edilemiyor. Bunun ana nedeni de siyasi sorunlar olarak gösteriliyor. Siyasi sorunlar sonlanmadan bölgedeki teröristler ve eylemleri de bitmeyecek.”
IŞİD’in Irak ve Suriye’de tek taraflı ilan ettiği sözde hilafetin ortadan kalkmasının üzerinden tam iki yıl geçti. Ancak IŞİD’in bölgede hala suikast ve bombalı saldırılar düzenleme kabiliyetine sahip binlerce militanı bulunuyor. Örgütün Batı Afrika’dan Doğu Asya’ya kadar uzanan coğrafyada bağlantılı olduğu çok sayıda örgüt de yerel, bölgesel ve uluslararası güvenliğe tehdit oluşturmayı sürdürüyor. IŞİD dünya genelinde de radikalleşme eğilimlerin kaynağı.
Tüm bu gelişmeler ve terörle mücadelenin geldiği boyut, düşünce kuruluşu Wilson Center’ın çevrimiçi düzenlediği panelde tartışıldı. İşte son derece önemsediğimiz bu konuyu biz de sizlerin bilgi edinmesi için sütunlarımıza aktarıyoruz.
Panelin konuşmacılarından Wilson Center uzmanı gazeteci-yazar Robin Wright, Afganistan, Irak, Suriye ve Lübnan’ı kapsayan ziyaretlerinden izlenimlerini paylaştı ve hem “iyi hem “kötü” haberlerin olduğunu söyledi.
Wright, iyi haber olarak, bu ülkelerin her birinde ABD’nin, askeri kapasitelerini IŞİD’le mücadele edebilecek düzeyde güçlendiren ortaklarının bulunduğunu, kötü haberinse hemen hemen her yerde siyasi olarak ulaşılmak istenen hedeflerin giderek başarılması daha zor hale geldiğini söyledi.
Wright, örneğin Afganistan’da şiddetin hala sürdüğüne ve 1 Mayıs’a kadar bir barış anlaşmasının imzalanmaması halinde 2 Mayıs’ın “çok kanlı” olabileceği kaygılarının bulunduğuna işaret etti.
Robin Wright, Suriye’de de Suriye Demokratik Güçleri’nin daha profesyonel bir yapıya büründüğünü ve hem bölgesel siyasi sorunlar hem de Rusya, İran, Suriye güçleri ve IŞİD’in saldırılarına rağmen elindeki toprakları koruyabildiğini ifade etti; ancak burada da siyasi bir çözüm olana kadar ABD’nin varlık göstermeye devam etmek zorunda kalabileceğini söyledi.
Wright, IŞİD’in hala aktif olduğunu ve büyük çaplı hücrelerinin bulunduğunu, bazı tahminlere göre Irak ve Suriye genelinde hala 10 bin kadar IŞİD militanının olduğunu belirtti.
ABD’nin Irak’ın terörle mücadele kapasitesini güçlendirdiğini ancak görüştüğü Amerikalı üst düzey bir yetkilinin, bugün Irak’taki en büyük sorunun IŞİD değil, İran tarafından yetiştirilen ve şimdi Irak güvenlik sisteminin bir parçası olan Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) olduğunu söylediğini belirten Wright, bu güçlerin IŞİD’le savaşma bahanesiyle geleneksel olarak Sünniler’e ait bölgelere yerleştiğini ve bu durumun da mezhepsel gerilim yarattığını kaydetti.
Wright, Irak’ta temel sorunun ABD’nin 2003 yılındaki işgalinden bu yana hüküm süren çekirdek sorunların bazılarına hala siyasi çözüm getirilememesi olduğunu ifade etti. iktidarın paylaşımı konusunda kapsamlı bir reform programının hayata geçirilemediğini, petrol gelirlerinin dağıtımı konusunda da hala anlaşmaya varılamadığını söyleyen Wright, bunun da ülkede IŞİD dahil farklı gruplar arasında gerilimlerin patlak vermesinin zeminini hazırladığını söyledi.
Wright, Lübnan’da da işlev sergileyen tek kurum olarak ordunun kaldığını ve IŞİD’in ülkedeki bu siyasi boşluktan yararlanmaya çalıştığını ve hücreleşmeye başladığını belirtti.
Robin Wright, tüm bu ülkelerdeki gelişmelerden çıkarılacak ana sonucun, bir yandan ABD’nin yatırımlarının yerel güçlerin kapasitelerinin artmasına katkı sağladığı yönünde bir umudu yeşertmesi diğer yandansa siyasi sorunların hala devam ediyor olması nedeniyle, IŞİD ya da diğer grupların ortadan kalkmaması olduğunu kaydetti.
Wright, ABD’nin savaşları başlatmada olduğu kadar barışı sağlamada da iyi bir performans sergilemesi ve bu siyasi sorunların çözümüne yardımcı olması gerektiğini söyledi.
Bölgedeki radikal grupların sahada hala önemli çapta desteğe sahip olduğuna işaret eden Wright, yine Afganistan’dan örnek vererek, ”Taleban ülkenin bazı kesimlerinde popüler. Tahminlere göre Taleban ülkenin en az yüzde 50’sini kontrol ediyor” dedi.
Wright, tüm bu ihtilaflarda sorulması gereken sorunun, tümü ideolojik olarak katılmasa da “birilerinin onları temsil edeceği, onlara güç vereceği” düşüncesiyle bu gruplara sempati duyan, topluma yabancılaşmış kesimlerin nasıl kazanılacağı, radikalleşmenin nasıl tersine çevrileceği olduğunu belirtti.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi ve Wilson Center’ın Ortadoğu Programı Başkanı James Jeffrey de ABD’nin en başta 11 Eylül saldırıları nedeniyle hız verdiği terörle mücadelesinden çıkarılan dersler bulunduğuna işaret ederek, bunlardan ilkinin, özellikle dünyanın bu kesiminde konvansiyonel askeri güçlerin teröristlere karşı çok etkili olmaması olduğunu söyledi. Jeffrey, “Teröristlere ya da genel anlamda isyancılara karşı etkili olan unsurlar, Irak Terörle Mücadele Birimi gibi elit güçler ya da Suriye Demokratik Güçleri gibi ideolojik güçler, Kürt Peşmerge gibi kaynaklar. O ya da bu sebeple savaşmak için gerçek bir arzu duyan ve onları bunu yapmaya iter bir kültüre sahip kişiler bunlar” dedi.
Jeffrey ikinci olarak, bölgenin temelinde yatan sorunları tamir edebilecekleri düşüncesinden kaçınmaları gerektiğini ifade ederek, “Dünyanın bu kesiminde terörün olması, örneğin İskandinavya’da genellikle olmamasının nedeni, temelde yatan sosyal ve ekonomik koşullar, bu doğru. Ama bu temel sosyal ve ekonomik koşulları tamir etmeyi biz bilmiyoruz. Özellikle Ortadoğu’da ama aynı zamanda Orta Amerika ve başka yerlerde de bunu yapmayı defalarca denedik, Kolombiya gibi birkaç ufak istisna dışında çok az başarı sağladık” diye konuştu.
Konu daha çok geniş ve ilginç gelişmeler ve açıklamalar da var. Görüşlerimizi de yansıtacağımız bu konuyu enine boyuna bir başka yazımızda gündeme getireceğiz.