Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Amerika’ya karşı rest çekip, “İlişkilerimiz çok kritik noktada. Ya düzelteceğiz, ya tamamen bozulacak. Başka seçenek yok” açıklamasından sonra Pentagon’dan gelen haberler ilişkilerin hiç de beklendiği gibi gitmeyeceğini gösteriyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), 2019 yılı için hazırlanan bütçe tasarısında DEAŞ ile mücadele kapsamında, SDG ismini kullanan PYD/PKK'ya eğit-donat için 300 milyon, “DEAŞ karşıtı misyona ilişkin sınır güvenlik ihtiyaçları” için de 250 milyon dolar olmak üzere toplam 550 milyon dolar ayırdığını açıkladı.
Pentagon’dan edinilen genel bütçe tasarı belgesinde ABD, 2018 mali yılında toplam 1,8 milyar dolar ayırdığı "DEAŞ karşıtı operasyonlar kapsamında Irak ve Suriye’de eğit-donat programına" 2019 mali yılı için 1.4 milyar talep etti.
Pentagon, 2018 mali yılı bütçesinde SDG ismini kullanan terör örgütü PYD/PKK’nın da aralarında bulunduğu ABD’nin Suriye’deki ortaklarına 500 milyon dolar ayırmışken, bu rakam 2019 mali yılı için 550 milyon dolara çıkarıldı. Irak’ta peşmerge ve Irak ordusunun eğitimi ve teçhizat yardımı için ise 850 milyon dolar ayrıldı.
Bu açıklamalar Suriye’deki terör örgütü PYD/ PKK ordusuna fon ayırmaktan kaçınmadığı gerçeğini ortaya koyuyor.
Şu noktaya her zaman dikkat çektik:
Amerika, PYD/ PKK’yı koruyor. Ancak, bu terör örgütünü Suriye Demokratik Güçler (SDG) adı altında saklamayı tercih ediyor.
Özetle oyun içinde oyun.
ABD öncülüğündeki koalisyonun önce 30 bin kişiden oluşacak sınır güvenlik gücü olarak açıkladığı, ancak daha sonra "iç güvenlik ve istikrar gücü" olarak nitelendirdiği SDG kamuflajı altındaki PYD/PKK ordusu için de fon ayrılmış olması dikkatleri çekiyor.
Belgede Suriye için 300 milyon doların yanı sıra “DEAŞ karşıtı misyona ilişkin sınır güvenlik ihtiyaçları” için de 250 milyon dolar ayrıldığı vurgulanıyor.
Şimdi yazımızın başına dönelim:
Gerek Çavuşoğlu, gerekse Başbakan Yıldırım’ın sert mesajlarına karşı Amerika’nın bölgede böyle bir hazırlık içinde olması asıl niyetini ortaya koyuyor. Dost ve müttefikimiz PYD/ PKK terör örgütlerinden artık vaz geçmeye niyetli olmadığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’la Trump’ın Güvenlik Danışmanı Korgeneral McMaster’ın görüşmesinden Türkiye’yi rahatlatabilecek bir sonucun çıkmadığını da görüyoruz.
Bugüne kadar Türkiye’nin bütün çabalarına ve itirazlarına rağmen Amerika’dan beklenen yumuşama ve dostluk sergilenmedi. Hatta, dost ve müttefik gördüğümüz ülkenin daha da sertleştiğini gördük. Tarihimizde iki ülke arasında bugünkü kadar bir gerilimin yaşanmamış olduğuna da dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Amerikalıların isteğinin özüne gelelim:
”Fırat’ın batısında bir güvenli bölge kurun. Ancak Afrin şehir merkezine girmeyin. Biz Afrin’den YPG’yi tahliye edelim. Menbiç’te olduğu gibi Afrin’de de yerel unsurlardan bir kent konseyi kuralım”
Bu, Amerika’nın YPG’yi koruması, başarı ile giden Afrin Operasyon’nun önünü kesme tezgâhıdır. Türkiye bu tezgâha gelmeyecektir.
Özetleyecek olursak Türkiye- Amerika ilişkileri artık iyiden iyiye kopma noktasına doğru sürükleniyor.
Çünkü Amerika’da Türkiye karşıtı lobiler bugüne kadar görülmemiş biçimde düşmanlık sergilemeye başladı. Bölgede kargaşa yaratmak, Türkiye’yi zayıf düşürmek isteyen bu güçlerin Amerşkan yönetiminin asker kanadını da etkisi altına aldığı görülüyor.
Türkiye’nin bir beka sorunu olan ve sınır güvenliğimizin sağlanması için attığı adımların doğruluğunu artık herkesin bilmesi ve anlaması gerekiyor.
Nitekim bu haklı ve meşru operasyonumuzun uluslar arası alanda destek görmesi ve TSK’nin da operasyonlarda özellikle sivillere karşı hassas ve duyarlı davranması da önemsenmelidir. Kaldı ki, yapılan her açıklamada da, “TSK işgalci değildir, bölge teröristlerden temizlendikten sonra askerlerimiz sınırlarımıza çekilecektir” açıklamaları da uluslar arası alanda olumlu karşılanıyor.
Millet olarak bu operasyonların varlığımız için gerekli olduğunu görmekteyiz. Her zaman olduğu gibi bugün de TSK’nın gerçekleştirdiği bu operasyonların sonuna kadar arkasında olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz.