İlahiyatçı Prof. Dr. İsrafil Balcı, Mekke'den göç eden muhacirlerle Medineli ensarların yaşadıkları sorunları anlattı. Balcı, Hz. Muhammed'in belli bir aşamadan sonra Medine'nin kapasitesini düşünerek yeni muhacir istemediğini söyledi.
Türkiye, 2011'de başlayan Suriye iç savaşının ardından bu ülkeden ciddi göç aldı.
Pakistan, Afganistan, Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetler başta olmak üzere farklı ülkelerden gelen düzensiz göçmenler ve vatandaşlık alarak yerleşenler de eklenince Türkiye'de ciddi sayıda yerleşik bir yabancı nüfusu oluştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sığınmacı politikasına yönelik eleştirileri cevaplarken zaman zaman dini argümanlara da atıf yaparak, "muhacir - ensar" dostluğu hatırlatması yapıyor.
İslam peygamberi Hz. Muhammed'in döneminde baskılar nedeniyle Mekke'den Medine'ye göç edenlere "muhacir", onları ağırlayan Medinelilere de "ensar" deniliyor.
Erdoğan, açıklamalarında Türk halkının gelen zor durumdaki dindaşlarına ensarlık yaptığını iddia ediyor.
Peki Hz. Muhammed döneminde muhacir - ensar ilişkisi nasıl gelişmişti?
Her şey bir kardeşlik hukuku içerisinde mi yürüdü yoksa sorunlar da oldu mu?
Erdoğan, bir açıklamasında sığınmacılarla ilgili "Biz ensarlığa talibiz" demişti
"Rahatsız olanlar münafık ilan edildi"
Bu soruları ilahiyatçı Prof. Dr. İsrafil Balcı'ya sorduk. Balcı, ensar - muhacir ilişkisinin bugüne kadar toz pembe bir tablo ile sunulmasına karşın birçok sorunun yaşandığını, ancak bunların hasır altı edilerek rahatsız olanların münafık olarak yaftalandığını belirtti.
Balcı, o dönemde Medine'de muhacirlerden rahatsız olan kişilerin Hz. Muhammed'in karşısına çıkamadıkları için Yahudilerle iş birliğine girdiklerini, böylece gelen göçmenleri sürekli kovmayı düşündüklerini de kaydetti.
Balcı, bu kişilerden birinin Medine'nin ileri gelenlerinden Abdullah bin Ubey bin Selül'ün bizdeki "besle kargayı oysun gözünü" gibi "besle köpeğini yesin seni" şeklinde meşhur bir sözü olduğunu hatırlatarak "Yani o kadar ileri gitmişlerdir ve açık açık güçlüler zayıf olanları kovacaklar diye tehditler olmuştur. Bu noktada bizim gelenek o süreci hep böyle iyimser tablo ile anlatır. Ama birçok memnuniyetsizler vardır" dedi.
Prof. Dr. İsrafil Balcı / Fotoğraf: Independent Türkçe
"Muhacirlerden rahatsız olup Medine'yi terk edenler oldu"
Medine'de de kabile önderlerinin Hz. Muhammed'in otoritesini kabul etmesi sayesinde muhacirlere yönelik tepkilerin kontrol altında tutulabildiğini belirten Balcı, "Halk tabakasındaki insanlar yani etkili olmayanlar, memnuniyetsizler fazla ses çıkaramadı veya çıkardıysalar da etkili olamadılar. O yüzden de mesela kimisi Medine'yi terk etmiştir. Bu itibarla da bir kere ensar ve muhacir meselesi anlatıldığı gibi sorunsuz falan değil. Ciddi ciddi problemler olmuş. Hatta yer yer karşı karşıya gelmişlerdir" diye konuştu.
O dönemin anlatıldığı kaynaklarda muhacir birinin, "Bizim sırtımızdan geçiniyorlar" diyen Medineli şairi ölümcül şekilde yaraladığına ilişkin ifadelerin yer aldığını dile getiren Balcı, "Hassan Bin Sabit peygamberin meşhur şairidir. Muhacirleri aşağılayan şiirler söylemiştir. 'Geldiler buraya bizim sırtımızdan geçiniyorlar' gibi ifadeler kullanmıştır. Bu mesela Safvan bin Muattal'ı fazlasıyla rahatsız etmiştir. Ve en sonunda Muattal, Sabit'i ölümcül yaralamıştır. O nedenle de Sabit, Muattal'ı İfk Hadisesi'ne karışan adam olarak niteler. Sebebi budur. Aslında adamın hiç alakası yok" ifadelerini kullandı.
"Su paylaşımı kavgasını Hz. Muhammed önledi"
Balcı, muhacir ve ensar arasında yaşanan bir başka gerginliği de şu sözlerle dile getirdi:
Beni Lufyan dönüşünde kuyudan suyu kimin alacağı konusunda bile anlaşamıyorlar. Ömer'in kölesi öncelik muhacirlerin hakkı derken, Medineli birinin yardımcısı 'öncelik bizim' diyor. Neredeyse sudan bir nedenden kan dökmenin eşiğini geldiklerinde Hz. Peygamber araya girmiş ayırmıştır."
Medinelilerin durumdan memnun olmadığı başka örneklerin olduğunu da söyleyen Balcı, "Fakat tıpkı bizde şu anda üst siyaset Türkiye'deki mültecileri koruduğu için Medine'nin de ileri gelenlerin Hazreti Muhammed'e sahip çıktıklarından karşısında duramadı. Onun için de muhalif Yahudilerle iş birliğine girdiler. O yüzden de bunlar münafık olarak nitelendi" diye konuştu.
"Herkes muhacirleri almadı"
Balcı'nın verdiği bilgiye göre Mekkeli muhacirlerin Medine'ye gelmesi sırasında özellikle barınacak yer ve mal paylaşımı konusunda sıkıntılar yaşandı.
Hz. Muhammed'in bu süreci çok ustalıkla geçiştirdiğini kaydeden Balcı, "Herkes de muhacirleri almadı. Yani herkes çok isteyerek pay verdi diye bir şey yok" dedi ve şöyle devam etti:
"Daha sonradan Yahudiler kovulunca peygamberimiz buralara muhacirleri yerleştirmek isteyince bu sefer ensar bundan rahatsız oldu. Onların ileri gelenlerine muhtaçlarına bir şeyler vererek ve 'sizin yükünüzü azaltmak için muhacirlere daha fazla veriyorum' diyerek bu uyum sorununu atlatmaya çalışmıştır. Aralarında bireysel anlamda birçok düşmanlıklar da oldu."
"Hz. Ebubekir, 'niye bana vermedi' diye hüngür hüngür ağladı"
Balcı, mal paylaşımının yaşanan soruna arabuluculuk yapan Hz. Muhammed'i bile zor durumda bırakabildiğini iddia etti.
Ensar ve muhacir ilişkisini bugünkü tablo ile kıyaslamanın mümkün olmadığını söyleyen Balcı, şunları söyledi:
'Geldiler bizim malımıza ortak oldular' deyip de bundan dolayı rahatsız olanlar vardı. Bu şekilde bunu dillendirenler olmuştur. Örneğin Hz. Ebubekir, bir ensar Medineliyle hurma bahçesinden dolayı tartışma yaşıyor. Peygamber de ensarı haklı bulunca Hz. Ebubekir, 'niye bana vermedi' diye hüngür hüngür ağlıyor. Veya bir başka seferinde peygamber muhaciri haklı bulunca 'kendi tarafıdır o yüzden haklı buldu' diyor mesela. Böyle örnekler de vardır."
Hz. Muhammed, muhacir ve ensar arasında denge bulmak için çok uğraştı
"Muhacir kadınların daha etkin olan ensar kadınlarından etkilenmesi erkeklerini rahatsız etti"
Balcı, kadınlarla ilgili de sorunlar yaşandığını kaydetti. Balcı, o dönemde Medine'de yaşayan Yahudilerle kültürel etkileşimden dolayı Medineli kadınların Mekkeli kadınlara göre daha etkin olmasının bu şehre göçen Mekkeli erkeklerde rahatsızlık yarattığını ileri sürdü.
"Kadınlarla ilgili sorunlar vardı ve Ömer bile yakınıyordu" diyen Prof. Dr. Balcı, "'Bizim kadınlar ne kadar uysaldılar. Geldiler ensarın kadınlarını gördüler ve bana bile diklenmeye başladı' diyor mesela. Bu bir sorun olarak gündeme geliyor" yorumunu yaptı.
"Başörtüsü ayetinin gelmesinde yaşanan sıkıntı etkili oldu"
Ashaf-ı Suffa'dan bazı kişilerin kadınlarla yaşanan sıkıntıların önemli bir gelişmeye neden olduğunu kaydeden Balcı, "Başörtüsü ayetinin gelmesiyle ilgili haberler arasında şu anlatılır: İnsanlar geceleri tuvalete giderlerdi. Bunlar da kadınları takip eder sarkıntılık yaparlardı. Düşünün onun üzerine peygamberin eşlerine, müminlere böyle bir şey yapılmasın, kendilerini tanıtsınlar diye çıkarken başınıza örtü alın ayeti bunun sebebi üzerine nazil oluyor. Bizimkiler buradan saç örtüsünü çıkarıyorlar" iddiasında bulundu.
"Hz. Muhammed, Medine'nin kapasitesi yetmez diye yeni göç istemedi"
Medine'nin nüfusunun o tarihlerde 5 bin civarı olduğunu kaydeden Balcı, Mekke'den gelenlerin ve Habeşistan'dan dönenlerin toplam sayısının kadın ve çocuklarla birlikte 500'e yakın olduğunu söyleyerek, göçlerin devam etmesi üzerine Hz. Muhammed'in Medine'de bir güç edindikten sonra şehre hicreti yasakladığını iddia etti.
Prof. Dr. İsrafil Balcı, Kur'an-ı Kerim'in muhacirleri övmesiyle nedeniyle Mekke'nin fethinden sonra çok sayıda kişinin yerleri satarak Medine'ye göç etmek istemesi üzerine Hz. Muhammed'in "hayır" dediğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Diyor ki siz bulunduğunuz yerde de muhacir gibisiniz. Burada da Medine'nin ekonomisinin, sosyolojisinin, demokratik yapısının kaldırmayacağını düşündüğü için böyle bir karar alıyor. Bu konu kitaplara bile girmiştir."
The Independentturkish / Ali Kemal Erdem