BURSA ARENA / Haber Merkezi
Meral Akşener, Ankara'daki kadın gazetecilerle internet ortamında buluştu
Zoom üzerinden gerçekleştirilen görüşmede gazetecilerin sorularını cevaplandıran Akşener, kadınların sorunlarının yanısıra ülke gündemini meşgul eden gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Akşener’in gazetecilerle yaptığı görüşmeden satır başları şöyle:
İYİ PARTİ OLARAK İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN YANINDAYIZ
Kadınların İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kalmasına yönelik yapacağımız çalışmalar ve kamuoyuna mal etme konusunda son derece akılcı bir tavır belirlememiz gerekiyor. İstanbul Sözleşmesinin yanında olduğumuzu İYİ Parti olarak çok net ortaya koyduk. Bir Grup konuşmamı kadınlara, şiddete uğrayan kadınlara ve ortadan kaldırmaya çalışılan İstanbul sözleşmesine ve uygulanmasına ayırdık.
Biz kadın cinsiyeti üzerinden nelerle karşılaştık onları biliyorsunuz. Bu zihniyet ile mücadele edilmesi gerekiyor. Ama bu maliyetleri olan bir alan. Ben bunu saygıyla karşılıyorum çünkü siyasetçiye düşüyor. Biz adli makamlara gitmiş konularla ilgili herhangi bir söz söylemiyoruz, çünkü şikayet edilmiş. Rahmetli Pınar için ortalık ayağa kalktı biz de dahil, ağır tepki konulması gerekiyordu bu yapıldı. Bizlere düşen şiddet gören kadınların yargıda işlerinin doğru yürütülmesidir. Ben bu noktadan bakıyorum. Bu zihniyeti değiştirmedikçe, o zihniyetten Türkiye’yi yönetenleri kurtarmadıkça bunlar olacaktır. Mücadele etmek de bizim görevimizdir.
Benim İçişleri Bakanlığı dönemimde laiklik üzerine yürüyüşler yapardı hem kadınlar hem erkekler ayrı ayrı. İlk verdiğimiz talimat birinci derecede bir kişinin burnunun kanamaması üzerineydi. Bütün o yürüyüşlerin sağlıklı olabilmesi için gerekli önlemler alındığı için göstericiler tarafından hiç şikayet olmamıştır. Siyasetçilerin net tavır koyması gerekiyor bu tavrı görmüyoruz. Öldürülmüş bir kız çocuğu var o kızla ilgili giyimi nasıldı, güzelmiydi, çirkinmiydi gibi soruların sorulduğunu görüyorum bu da çok iğrenç. Bu konuda İçişleri bakanlığı ve adalet bakanlığı beraber tavır koymalıdır, bu haksız şiddeti uygulayanlara karşı.
AYASOFYA ERDOĞAN İÇİN SEÇİM KAZANMAYA YÖNELİK BİR KOZ
Ayasofya özellikle sağın her renginin içinde kendini tanımlayan bizim yaş grubunun önemli gördüğü bir alandır. O dönemin gençlerinin bir imparatorluk bakiyesi olmanın getirdiği bir başarıya özlem psikolojisinin sonucu olarak Ayasofya şekillenmiştir. Ayasofya denildiği zaman o günün CHP’sine solun değişik renklerinde kendini tanımlayan gençlerinin ‘siz Ayasofya’yı açamazsınız’ tutumuna şahit olmadık. Ayasofya her zaman sağ siyaset için önemli bir koz olmuştur ama Sayın Erdoğan için de seçim kazanmaya yönelik bir koz. Yani gençlik idealleri tamam da.. bir koz. Ayasofya’nın cami haline çevrilmesiyle birlikte ortaya çıkan resmi gördüğümüz zaman Sayın Erdoğan’ın bu konuda ciddi hayal kırıklığına uğramış olabileceğine inanıyorum. Çünkü Ayasofya’yı bu manada bilen bir siyasi aidiyeti olan o dönemin genç neslinin yaş itibarı ile en genci bizim yaş grubu çok daha genç neslin, çok daha farklı sorunlarla boğuştuğu Türkiye’de Ayasofya’nın bir kutuplaştırma aracı olarak ortaya çıkmasının mümkün olmadığını Sayın Erdoğan gördü. Daha ilginç olanı ise insanların oraya gitmesi beklenirdi o olmadı. Şimdi biliyoruz ki, Cuma namazı için oraya bir kalabalık toplanılması gayreti var. Ama bu salgın bir şeyi gösterdi kırılgan ekonominin aslında kırılmış olduğunu gösterdi. Pek çok gencin birinci önceliği iş bulmak, kız çocuklarının kadınların Türkiye’de rahat bir hayat yaşamak, gece işinden çıktığı zaman sokak lambaları yanmıyorsa titreye titreye evine gittiği, taksiye binmişse en yakın arkadaşına konumunu attığı, plakasını attığı bir Türkiye’de öncelik sıralamaları değişti. Ayasofya konusunda fikir sahibi olan en geç bizim nesil, yeni nesilde böyle bir birikim yok.
AYASOFYA’YA DAVET EDİLDİM
Sayın Ali Erbaş tarafından arandım ve davet edildim. Önce teşekkür ettim, sonrasında içinde bulunduğum durumu söyledim, durumum şu; bende bir şey yok, testi pozitif çıkan o tek koruma polisimizin dışında da bir şey yok. Ama Bilim Kurulu’nun kararları ışığında 14 gün karantinadayız. Ben Ankara’da evimde kalıyorum. Karantina şartlarına uyuyorum. Doktorlara soracağım o karara göre sizi bilgilendireceğim dedim. Yarın bu karar bana bildirilecek belki akşamüzeri olur. Anladığım kadarıyla bu karantinaya uymamız gerekiyor öyle bir durumda benim katılmam mümkün olmayacak gibi görünüyor ama henüz bize bildirilmedi. Bunun karşılığı olarak Meclis’te benim adıma Grup Başkanlığı yapan Sayın Orhan Çakırlar ile Sayın Yavuz Ağıralioğlu gibi birkaç arkadaşımızı parti adına görevlendireceğiz ve gidip Cuma namazını kılacaklar.
Meclis’teki 15 Temmuz etkinliğine katılacağımızı söyledik sonra bizden katılıma evet diyen herkesten test yaptırma ricasında bulunuldu. Sağlık söz konusu olduğu için ben memnuniyetle karşıladım ve benimle beraber katılacak arkadaşlarımıza testi ondan yaptık. Bir arkadaşımızda korona çıktı ve hepimizi eve kilitlediler o nedenle katılamadık. Bu çarptırma ustası arkadaşlarımızın yazdığı, çizdiği, Ak Parti adına konuşan kişilerin tavrına baktığınız zaman ben utanıyorum siyaset adına, böyle siyaset olmaz. Yalan makinasına dönmüş bu arkadaşlar kazanmak için herşey mübah.
İYİ PARTİ MİLLETVEKİLLERİ SONUNA KADAR İÇ TÜZÜĞÜN VERDİĞİ İMKANLARI KULLANARAK DİRENECEKLER
Sosyal Medya’nın düzenlemesi için bugün saat 14.00’de CHP, Ak Parti, İYİ Parti, HDP var mı bilmiyorum bir toplantı yapılacak orada hem bizim, muhtemelen CHP’nin de itirazları ve öneriler konuşulacak. Sonrasında bu öneriler ve itirazlar dikkate alınacak mı onları göreceğiz. Öngörüldüğü şeklinde, Meclis’e indirildiği şekli ile sayısal olarak geçirme ihtimalleri çok yüksek. Bu konuda kamuoyu oluşturabilmek için İYİ Parti Milletvekilleri sonuna kadar iç tüzüğün verdiği imkanları kullanarak direnecekler. Biz 1946 zihniyetine Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle döndük zaten. Bugün geldiğimiz noktada partili cumhurbaşkanlığı sistemi 1946’nın aynısı, partili devlet denir buna. 21. Yüzyılda böyle bir şey yok. Türkiye 1946’ya işlevsel olarak dönebilir ama bunu sürdüremezsiniz. Meclisten kanunlar geçer iktidar değişir o kanunlar bir günde ortadan kaldırılır. Ama bu mücadelenin bizim tarafımızdan yapılacağını çok net söylüyorum.
SÜRECİ OKUDUĞUM ZAMAN SEÇİME YÖNELİK BİR ALTYAPININ HAZIRLANDIĞINI GÖRÜYORUM
Bütün bu sistemi okuduğum zaman Ayasofya konusu, İstanbul Sözleşmesi konusu ve buna benzer adımlar sosyal medya meselesi bütün bunlara baktığım zaman, Erdoğan’ın hemen hemen her açılışa katılıyor olmasına baktığım zaman seçime yönelik bir alt yapının hazırlandığını okuyorum. Ekonomiyi de işin içine koyduğumuz zaman, arkadaşlarımın söylediği inanılmaz bir tusunami geliyor. ABD’deki seçimi de düşünmemiz gerekiyor, çünkü bizim dış politikamız şahsi ilişkiler üzerinden yürüyor. Ben bunları seçim olabilir diye okuyorum. Bunu bir analiz, yorum, öngörü olarak görebilirsiniz.
KANAL İSTANBUL PROJESİ İSTANBUL’A İHANETTİR
Kanal İstanbul’u aldığımız bilgiler çerçevesinde konuşmalarımda mutlaka konu ediyorum. Sayın İmamoğlu çok net anlaşılabilir bilim insanlarına ve akla dayanan bir sunum yaptı. Tüm genel başkanlara bu sunumu yapmış durumda. Orada görülen şey şudur; İstanbul’a bir ihanettir. Orada şunu sordum ben, bu sunumda emeği olan bilim insanları bu inatlaşmanın sebebini ne diye söylüyorlar? Bağcıların da içinde bulunduğu üç ilçenin oraya dökülse tamamının 9-10 katlı apartman kadar yükseleceğini gördüm o sunumda. 1.3 milyon insanın da hayatını etkileyeceğine dair bir durum var. Su konusunda İstanbul’un çok ciddi sorun yaşanacağına dair bilgiler var. Bir kamuoyu çalışmasının yapılmasının gerektiğini inanıyorum. Bu konuda üzerime ne düşüyorsa yerine getireceğimizi söyledim, bu konuda da kararlıyız.
SAYIN ENGİNYURT OLAYI, CUMHUR İTTİFAKI İLE MİLLET İTTİFAKI ARASINDAKİ FARKI GÖSTEREN SOMUT BİR ÖRNEKTİR
Partilerin iç işlerine karışmamaya özen gösteriyorum. Esasında bu Cumhur ittifakı ile millet ittifakı arasındaki farkı gösteren somut bir örnektir. Sayın Enginyurt Tarım Bakanını hedef alan ve haklı çünkü Ordulu. Ben şaşırmadım çünkü çok duygusal bir birliktelik o.
TÜRK TARİH KURUMU BAŞKANI’NIN İSTİFASI FAYDALI BİR EYLEM OLMUŞTUR
İstifayı çok iyi bir eylem olarak, Türkiye açısından faydalı bir eylem olarak değerlendirdim. Olması gereken bu kadar uzamaması gerekiyordu. Sayın Erdoğan’a ulaşamayabilir bu arkadaş ama yeni bürokrasi üzerinden bu arkadaşın bu sözleri kendi inisiyatifi ile söylediğini düşünmüyorum. Yani, izin almadan söyleyebileceğini düşünmüyorum. Muhtemelen bu kişi üzerinden bir test yapılmıştır. Bu teste toplum bir bütün olarak karşı çıkınca olan bu arkadaşa oldu ama iyi oldu.
TARIM DOSTUMLAR ÜZERİNDEN TALAN EDİLMEYE DEVAM EDİYOR
Fındık bizim çok önemli ihraç ürünlerimizden birisi. Fındık konusunu MHP’de iken de çok konuşan siyasetçilerden birisiydim ben. Türk fındığının fiyatta değersiz olduğu bir noktaya doğru adım adım gidildi. Bu defaki çok vahim bir şey çünkü yapılan üretimin, üretim esnasında toplanması, budanması gibi çok işi vardır bütün bunların neticesinde harcanan parayı karşılamayacak bir sonuçla karşılandı. Ben Sayın Erdoğan’ın tarıma yönelik bakış açılarının, “paran varsa dünya da ucuz satın al gitsin” olduğunu gördüm. Bizim nesil tarımı stratejik olarak görür, kalkınmanın parçası olarak görür, istihdamın, üretimin bir parçası görür. Pandemi hayatımıza girdi ve tarımın ne kadar stratejik olduğunu, gıdaya erişimin ne kadar önemli olduğun gördük. Bekledik ki, doğru adımlar atılsın, ama Tarım dostumlar üzerinden talan edilmeye devam ediyor.
İki partinin de kurulmasının demokrasi açısından çok önemli olduğunu, bu siyasi hayatta yer almanın rekabeti ve seçeneği artıracağını söyledim. Herhangi bir konuşma kimse ile yapılmadı. Onların da kurumsal yapılarını ve o yolda yolculuk yapacak insanları incitmemek adına onların adına buyurun beraber kuralım gibi cümleleri siyasi nezaketsizlik olarak görüyorum.
Hibya Haber Ajansı