Bu yazımızda, bir çalışmanın hakikatten çekilen bir resim mi yoksa resim eyleminin kullanıldığı bir görsel mi olduğunu ayırt etmeye çalışalım.

Ne çizeceğimizi belirlersek, resim eylemi ifade aracı olarak kullanılmış olur.  Bu çalışmalarda beğeni toplayan resmin kendisinden çok resimde gösterilendir. Bu nedenle herkesin kolay tanıdığı ve beğendiği şekiller; kadın, çiçek, deniz resimleri çok yapılır. Bazı müziklerin sözlerin arkasında anlamsızlaştığı gibi, bir amaçla kullanılan resim de özsel değerini kayıp eder. Sadece enstrümanlar kullanılarak yapılan müzikle yakalanan uçuş, akış, hiç insan uydurması sözlerin eklendiği müzikle sağlanır mı? Hatta gerçek şiirin akışını başka bir dile çevirerek de yakalayamıyoruz! Bırakın sözleri, yanlış çalınan bir nota bile bizi akıştan, andan koparıverir. Aklımızın ne kadar az bildiğini fark edersek, sanatsal açılıma daha kolay ulaşırız. Aklımızın akışkanlığı sezgilerden sonra gelir. Yoksa aynı konular, aynı şekiller tekrarlanır. Bu tür yenilik içermeyen resimleri sanatsal bir özellikle değerlendirmek oldukça zordur. Bu çalışmalara RESİMSEL diyebiliriz. 

Duyguların dışa vurularak yapıldığı resimlerde de resim sanatı kullanılır. Resim enerjimizi dengeleme, psikolojik rahatlama sağlama amacıyla yapılır. Belirlenen her amaç sanatsal buluşmaya engel olabilir. İyileşmek için yapılan resimler, yapan kişiye faydalı olabilirken izleyene zarar verebilir. Van Gogh, Frida Kahlo bu doğrultuda verebileceğimiz örneklerdir. Kişisel iyileşme amacıyla yapılan çalışmalar, iyileşme sağlandıktan sonra sanatsal kanalla buluşabilir. 

Ve bu saptama doğrultusunda da, 

“HER RESSAM SANATÇI DEĞİLDİR” diyebiliriz.

Konusu belirlenerek yapılan kavramsal resimlerde ise resim zihinde yakalanan yenilik nedeniyle sanatla buluşur. Resme döküldüğünde genellikle resim, fikrin arkasındadır. Bu çalışmalarda da resim tadından çok resimsel bir tat olur. Buna örnek olarak da Magritte’in çalışmalarını sunabiliriz. Resimsel tatlar ayrıca karikatür, tezhip, grafik ve stilist, sembol çalışmalarında da algılanır. Bu alanların hepsinde öncelikler değişiktir, karikatürde mizah, grafikte ifade, tezhipte süsleme ve düzen vardır. Sanat, kendinden başka hiçbir şeye alet olmaz. Ebru çalışmaları kendi akışkanlığı ile doğal bir resim örneğidir. Onun da üzerine yapılan bildik şekillerle resimselleştirilmesi gözümüze çarpar maalesef. 

Resimsel resimlerde ressam:

-Ben neyin resmini yapayım, ne anlatayım, ne yaparsam beğenirler.. gibi kaygılarla resme başlar. Bilinen yol az olduğundan çift dikişlerle tekrarlara devam edilir.

Havucu sade yediğimizde aldığımız tat, kızartma, salata ve cezeryede aldığımız tatla aynı mı? Arının uçuşu, kuşların havada çarpmadan süzülmesi, atomların doğal hareketlerine hayranlıkla bakarız, bize doğal akış hissettirir. 

Resim eylemi, tuvalde doğan, olgunlaşan, yok olduğumuz anların toplamıdır. Resmin özden gelen tadı, alınan haz, anda kayboluş, doğaçlama, akış hali, titreşim, yapılanla birleşim hali, hiç gösterme, iyileşme ve ifade amacıyla yapılan resimle aynı olur mu? Resimde as olan anlık akıştır. Öyle bir akış ki gözler parlar, kalp ritmi hızlanır, esrik bir haz alınır, orgazm yaşanır. Resim tuvalde oluşurken yapan kişide de oluşum gerçekleştirir. Yapan kişide bir yol açmış, bir adım oluşturmuşsa izleyende de bir adım oluşturur. Yeni bir pencere açar, içimiz havalanır! Resim eyleminin ibadet olma hali, özle buluşma oranıyla yükselir. Yaratıcılık olayı kaynağa bağlanma, bilinmeyeni sezme, fark edilmeyeni ortaya çıkmaya aracı olmaktır. O bir anlık kıvılcım çakmasıdır. Akıl bu kıvılcımı formül, sembol, yenilik olarak çeşitli yollardan ifade edebilir. Resim eyleminde ise o kıvılcımın çıkma anı yaşanır ve izleyen kişi de bu anı yaşayabilir! 

Sanatsal çalışmalarla ne kadar ulaşırsak o kadar zevk-i selim oluruz. Zevki selim demek içinde sezgi olan en yüksel zevk, en yüksek beğeni demek. Yani zevk alma, beğenme ölçülerimiz sanatlaşır. Peşrev dinleyen ve zevk alan biri arabesk dinleyemez. Resmin hissiyatını yakalayan kişi, -miş gibi resimlere bakamaz.

Bir resme baktığımızda yapılan işin özden mi gözden mi geldiği hemen anlaşılır. Hele o resme birazcık zaman ayırdığımızda bizi içine mi çekiyor, dışında mı tutuyor fark ederiz. Sonsuzluk, döngü, sürpriz, teklik, haz almak gibi kaynağın da taşıdığı özellikleri hissettirebilir. Bizi içine çekiyorsa aynı özden oluşumuz doğrultusunda gücü artar. Bu gücü dile getirmek açıklamak zordur. Doğaçlama olan müzik, resim daha akışkandır. Akıl, uzaklaştıkça hakikate ulaşmamızın yolu genişler.

 “Sen çıkarsan aradan, kalır seni yaratan”

Akış sonu ressam:

- Bu resim benden ne istiyor sorusunu sorabilir. Bütünleştirme ve kompozisyonu nasıl güçlendiririm.. soruları ile yapılan çalışmayı minik akıl dokunuşları ile tamamlayabilir.

Severek ve kendimizi adayarak yapılan her iş, bizi ileriye taşıyan bir basamaktır. O zaman sürpriz yaşanır, aklın aklına gelmeyen rastlaşmalar oluşur ki bu sanattır.  Böyle bir çalışmada, hem disiplinin hem özgürlüğün hissedilmesi, akış ve aklın bilinçli olarak gel git yapması, bir yeniliğin yakalanması, yaşayabileceğimiz şahane bir danstır.

www.leylasabah.net

Fotoğraf açıklaması yok.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.