Asıl kişilerin ya da asil temsilcilerin bulunduğu bir asıl bir ortam varken, bunun yerine elektronik yapılandırma ile asıl taraf ya da kişilerin ön planda yer aldığı ya da cephe ortamında silah kullandığı bir vekalet savaşı yeni dönemin koşullarında öne çıkabilmektedir. Vekalet ya da vekaletler savaşı nitelendirilmesi tamamen yeni durumların ortaya çıkardığı eskisinden çok farklı bir yapılanmanın adı olarak gündeme gelmektedir. Eski dönemlerde elektronik devrim olmadığı için, sanal ortamlar içinde bir vekaletler savaşı yapılması düşünülemezdi. Eskilerde gerçek kişi ve taraflar arasında yaşanmakta olan siyasal ya da sosyal çekişmelerin devam etmesi halinde, bu tür yarışmalı yaşam biçimlerinin savaşlara dönüşebildiği görülüyordu. Ne var ki, bugünün koşullarında yarışın koşulları değiştiği için hem vekaletler olgusu gündeme gelmiş hem de var olan savaşların koşulları değişmiştir. Şimdi gelinen aşamada eskiden olmayan bir savaş aleti ya da silahı olarak elektronik drone’ların devreye girmesiyle birlikte sanayideki gelişmelerde savunma sanayisinin ön plana çıktığı görülmektedir. Örneğin, savaşlar sırasında bir tepe merkez olarak seçilebilmekte ve burada kurulan bir savaş merkezi elektronik ortamın kullanılmasıyla açılabilmektedir. Böylece elektronik sistemin bir parçası olarak drone adı verilen yeni dönemin yepyeni silahları yıkıcı güç olarak kullanılabilmektedir. Önceden gerçek kişilerle gerçek ortamlarda yapılmakta olan doğrudan savaşlarda çatışmalar, ya da savaşlar yüz yüze adı verilen gerçekçi yaklaşımlar sayesinde kişiler, taraflar ve diğer insanlar cepheye sürülürken, bugün gelinen noktada asıl taraflara gereksinme duyulmadan her türlü robot, elektronik aletler ve de diğer malzemelerin birlikte ele alınarak kullanıldığı, uzaktan kumandalı havada uçan denizlerde ise yüzen vurucu aletleri cephe ilerisinde savaş aletleri olarak kullanılmaktadır. Askeri alanda kullanılan deniz, hava ve kara silahlarının elektronik sistemlerle birlikte zenginleştirilmiş olan yeni üretilen çeşitleri incelendiği zaman, artık uzaktan kullanılan yeni üretilmiş ürünlerini çatışmaların her alanında görmek mümkündür. Çağımızın elektronik devrimleri her alanda öne çıktıkça ve bunların ürünleri her aşamadaki gereksinmelerin karşılaştırılması ile giderek daha geniş alanlarda geçerli durumlara getirildikçe, sadece askeri alanlarda değil ama sivil hayatın birbirinden çok farklı yerlerinde de kullanmaya devam edildikçe kullanım alanları giderek genişleyeceği için, bugünkü sosyal ve siyasal alanının giderek vekalet savaşlarına doğru daha fazla kaymalar gösterebileceği, bugünden tartışma alanlarına girmekte oluşunu dikkatli bir biçimde izleyerek, gelecek için elektronik devrim ve yapay zeka oluşumları sosyal hayatın dönüşümlü biçimde ele alınması sırasında yön gösterici olarak benimsenebilir. Bu gibi gelişmeler son zamanlarda birçok ülkenin sanayileşme girişimlerini de etkilemiş ve bu nedenle geleneksel anlamda geçmişten gelen sanayi ülkelerinin bu çerçevede toparlanarak ve daha çok savunma sanayisi alanlarında yeni girişimler ile yatırımlarını yönlendirdikleri göze çarpmaktadır. Savunma sanayisi girişimlerinin birbiri ardı sıra silah üretimine yönelmeleri giderek tırmanmakta olan savaş süreçlerini kışkırtmakta ve bu gibi gelişmelerin öne çıkması ile de bugünkü dünyanın bir üçüncü cihan savaşına sürükleneceği iddia edilmektedir. Özellikle bu aşamada iki büyük savaş alanının tam ortalarında kalan bölgede bulunan Türkiye Cumhuriyeti devleti Orta Doğu ile Doğu Avrupa bölgelerinde iki büyük savaş girişiminin aynı dönemde ortaya çıkması ile Türkiye hem güneydoğu hem de Kuzey batı bölgelerinden ortaya çıkan savaşların siyasal baskıları ile karşı karşıya gelmektedir. Kuzey bölgesinde Rusya-Ukrayna, güney bölgesinde İsrail ve Arap dünyası savaşları ile karşı karşıya kalan Türk devleti Rusya ve İsrail gibi güçlü ve saldırgan iki savaş devletinin tehdidi altına girmiştir. Ukrayna ve Filistin gibi küçük ve zayıf devletlerin büyük saldırılara uğradığı bu aşamada, bu gibi devletler kendilerini koruyamaz bir duruma geldikleri için, bölgedeki saldırganlığa karşı koyma ve direniş gereksinmesi giderek artmakta ve bu durumda Türkiye’ gibi eski Osmanlı imparatorluğundan gelme merkezi büyük devlet konumuna sahip olan Atatürk Cumhuriyetinin, ulusal sınırlarını oluşturan Misakı Milli antlaşmasının uygulanmasını tehdit eden Rusya ve İsrail saldırılarına karşı duruşla, bölge devletlerinin varlığının güvence altına alınması için Türkiye Cumhuriyeti gereken önlemleri alarak öne çıkmak zorundadır.
Türkiye merkezi bölgenin önde gelen büyüklükte bir orta devlet olduğu için bu bölgedeki güvenlik ve kamu düzenlerini korumak gibi önemli siyasal ve askeri misyonlara sahip bir ülke konumundadır. Merkezi bölgenin güvenliği için beş yüz yıl sürekli olarak savaşan Osmanlı devletinin çöküşünden sonra merkezi bir ulusal cumhuriyet olarak kurulmuş olan Türk devleti de güvenlik ve kamu düzenlerinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda, Osmanlı devletinden gelen koruma, savunma ve mücadele gereksinmelerinin hepsinin bir arada gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Batı dünyasının güvenlik örgütü olan bir örgütün üyesi olarak Türk devleti batı devletlerinin böylesine olumsuz bir duruma seyirci kalması aşamasında, hareketsiz şekilde kalamaz. Dünya savaşlarının gerçekleştirildiği merkezi bölgede çağdaş bir cumhuriyet ve de aynı zamanda bir hukuk devleti olarak Türkiye devleti, üzerine düşen saldırganlığa ve emperyalizm ile siyonizmin bu merkezlerdeki saldırı ve işgal girişimlerine karşı çıkarak, tıpkı Hitler’in ordularının geri gönderilmesi gibi, bugünde Amerikan ve İngiliz ordularının geldikleri yerlere gönderilmesi için, Türkiye’nin harekete geçmesi zorunluluk göstermektedir. Atatürk zamanında olduğu gibi Türkiye’nin bu aşamada doğu ve batı komşuları ile bir araya gelerek, Sadabat Paktı ve Balkan paktını komşuları ile bir ortak harekete geçerek, koruyucu ve savunmacı girişimlere öncülük yapması gerekmektedir. Türkiye’nin emperyalist ve siyonist devletlerin her türlü saldırı ve işgaline karşı çıkma gibi tarihten gelen misyonu olduğunu, bu topraklarda devlet kurmuş olan Türk ulusunun hiçbir zaman unutmaması gerekmektedir. Acilen alınacak önlemlerle üçüncü dünya savaşının önlenmesi bir an önce tamamlanmalıdır. Kentler ve insanları yok eden savaşların, zorunluluk olmadıkça cinayet olduğunu Türk devletinin kurucusu olarak Atatürk dile getirmiştir. Savaşlara ve işgallere karşı çıkarak bir ulusal kurtuluş savaşı veren Türk ulusunun ikinci bir Kuvayı Milliye hareketi ile yarım kalan cumhuriyet devriminin tamamlanmasına öncelik vermesi ana gündem maddesidir. Tarihsel süreç içinde sonsuza kadar özgür olabilmek için gereken adımların Türkler tarafından atılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti çağdaşlaşma yolunda emin adımlarla ilerleme ve kalkınma mücadelesini verirken, yaşam biçimi ve teknoloji alanlarında gündeme gelen bütün gelişmeleri izleyerek kendisini yenilerken, askeri alanda ve savunma sanayii dalında dron ve benzeri savaş malzemelerinin üretimine yönelerek de savunma ve güvenlik açısından ordu ve askeri gücü geliştirerek ve sivil savunma malzemelerini tamamlayarak her türlü savaş ihtimaline karşılık hazırlıklı bir duruma gelmiştir. Uzaktan kumandalı vekalet savaşlarının gereği olan dronlar önümüzdeki dönemde uzaktan kumandalı savaşların önünü açacağı gibi, aynı zamanda gene uzaktan kumandalı savunma ve kurtuluş aletlerinin kullanıldığı savaş hareketlerinin de gerçekleşme aşamasına girmesini de sağlayacaktır. Türkiye bir güvenlik devleti olarak her zaman için her türlü olumsuz gelişmelere karşı direnebilecek güce sahip olacaktır. Türk Ulusu yüz yıl önce bir kurtuluş savaşı verirken, nasıl büyük bir özveri ile hareket etti ise bugünde aynı doğrultuda her türlü özveri ve mücadele azmine sahip bir ülke, devlet ve millet olarak yoluna devam edecektir. Türk fabrikalarının ürettiği dronlar aracılığı ile her türlü vekalet savaşına karşı uzaktan ve yakından hazır duruma gelen Türkiye’nin ,önümüzdeki günlerde her türlü gelişmeye hazır bir duruma gelmesi kaçınılmazdır. Çağın teknolojisi internet üzerinden geliştikçe savunma ve çatışma gibi durumlarda vekalet savaşları, geleceğin yeni dönemlerinde ön plana geçecek ve dünyanın önde gelen büyük devletleri bu açıdan küresel dünyayı ele geçirmek için, her açıdan vekalet ya da temsil savaşlarını gündeme getireceklerdir. Küçük İsrail elektronik dronlarla İran ve Hindistan gibi büyük devletlerin önünü kesebiliyorsa, o zaman Türkiye’de mirasçısı olduğu Osmanlı birikimini merkezi alanda canlı tutmak ve harekete geçirerek emperyalizm ile siyonizmin insanlık dışı emperyalist sömürgeciliklerine karşı çıkarak, her türlü nükleer tehdide karşı on bin yıllık dünya uygarlığını ayakta tutacak adımları atacaktır. Yeni dönemin savunma sanayisinin yıldızı, drone teknolojileri ile Türkiye olmak zorundadır.
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
Akademisyen - Genel Kamu Hukuku Uzmanı