(Onlar Ümidin Düşmanıdır)...

Serçeler göç etmez, yerel kuşlardır. Bulundukları bölgede, tıpkı bölge halkı gibi bir yaşam sürerler. Yerel kaynaklardan beslenirler, yerelde aşık olurlar, yerelde yuvalarını yapar, yerelde yavrularını dünyaya getirir, yerelde besler, yerelde büyütürler... Yerelde yaşarlar bütün her şeylerini...

Baykuşla serçelerin hikayesini bilir misiniz siz?

'Serçeler genel olarak bir büyük aile kalabalığı içinde yaşarlar. Günün akşama dönen saatlerinde baykuşlar avlanmak için ortaya çıkarlar. Bu saatler de serçelerin dinlenmek için yuvalarına ayrılma vakitleridir. Baykuş, serçe kalabalığını görebilecek bir yere tünediğinde; serçe ailesi içinde bir hareketlenme başlar.

Bütün serçe sürüsü, baykuşun içlerinden birini veya birkaçını avlaya bileceğini hissettiklerinde sürünün içinden bir kurban, sürünün seçimi veya kendi seçimi olup olmadığını bilemiyorum ama ilginç bir dans seremonisi ile baykuşun önüne doğru sürüden ayrılır. Cıvıl cıvıl dansını yaparken sürünün çok önüne geldiğinde baykuş gönüllü serçeyi alır ve yuvasına doğru uzaklaşırmış'...

'Mış' diye bitirmemin sebebi böyle bir olaya tanık olmadığımdan kaynaklanıyor. Yoksa çok eskilerde okumuş olduğum bir küçük hikaye ya da bir küçük bilgi... Çok birbirlerine benzemeseler de bu konu hakkında hikayeler mevcut...

Bu hikayeyi araya niye aldım?

Çünkü; Cumhuriyet Halk Partisi üyelerini serçe kuşlarına benzetiyorum.

Yazının başlığını; aynı ismi taşıyan bir Türk Filmi izlemiştim, etkilendiğim için olsa gerek ki o filmin isminden aldım. Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri de aynı serçe kuşları gibi göç etmezler, her zaman bulundukları mevkii korurlar, aynı yerdedirler, duruma göre konum değiştirmezler, başka bir yere gitmezler. Hep Cumhuriyet Halk Partisi içindedirler. Ve yine Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri partinin başına gelebilecek bir sıkıntı olduğunda veya inandıkları davanın herhangi bir zarara uğrayacağını hissettiklerinde kendilerini başka hiç bir olasılık düşünmeden anında feda ederler. Baykuş diye nitelendirebileceğimiz kendilerine zarar verecek şer odaklarının önlerine kendilerini atar ve de ölümleri pahasına mücadele ederler.

Çok uzattım... Kıssadan hisseye çevirmek isterim anlatımımı ve söylemek istediğimi normal yaşantımda olduğu gibi direkt söylemek isterim. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir serçe kuşuyum. Tabi bunu mecazı mürsel anlamda kullanıyorum.

Yoksa karakter olarak daha çok bir leopar tarzındayım. Gönüllü av olmaktan ziyade esasen avcı özelliğim daha ağır basar anlayacağınız. Yutulabilirim lakin yutulurken, yutanın gırtlağını da yırtabilirim. O Türk filmlerinde izlediğimiz karakterler gibi giderken, yanımda düşmanlarımı da götürmekten büyük keyif alabilirim. Bu avcı, yırtıcı özelliklerimi parti içi mücadelenin içinde kullanmayı kendime yediremem. O yüzden; benim hakkımda kötü düşünen, bana karşı cephe alan partililerime karşı bile saygılı ve sevgili davranmayı tercih ederim. Birbirimize karşı sağlayacak olduğumuz üstünlüğün bize bir değer katmayacağını çok iyi biliyorum.

Dolayısıyla bütün mücadelem dışa dönük olacaktır. Parti içinde şu kötü, bu kötü ve sair düşüncelere zaman zaman esir olduğumuz oluyor lakin bunları geçmemiz gerektiği düşüncesi de her zaman bende hakim oluyor. Birbirimize karşı değil bizim karşımızda olup; bize, ülkeye, millete, vatana, bayrağa ve diğer değerlerimize karşı yanlış yapanlara dikileceğiz...

Büyük usta Nazım 'ın da anlattığı gibi;

'Onlar ümidin düşmanıdır,

sevgilim,

akar suyun,

meyve çağında ağacın,

serip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:

çürüyen diş, dökülen et, bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,                                   

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle:

işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette hürriyet.

Bursa da havlucu Recebe,

Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,

fakir köylü Hatçe kadına,    

ırgat Süleymana düşman,

sana düşman, bana düşman,

düşünen insana düşman,

vatan ki bu insanların evidir,

sevgilim,

onlar vatana düşman' olanlara dikileceğiz...

Nasıl mı?

Benim küçük yaşlarımda meşhur Bursa 'mızın lodosuna karşı dikildiğim gibi...

'Hadi bakalım, gücün yeterse şayet; yık beni, beni yıkamazsın, buna gücün yetmez' diyerek tabii ki...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.