CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın tutuklanmasının ardından 17 Ocak Cuma günü Merkez Yönetim Kurulu’nu İstanbul'da topladı. Ardından yapılan açıklama şöyleydi: “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bugün yaptığı iş, Cumhuriyet Halk Partisi'ne, ki Cumhuriyet'in kurucu partisidir, son seçimlerin birinci partisidir, düpedüz savaş ilanıdır. Bunu görüyoruz. Bundan sonra kendilerine oy veren seçmene saygımızdan dolayı onlara daha ne kadar bu düşmanlıklarına karşı siyaset çerçevesi içinde ve saygı diliyle cevap verebiliriz, ondan emin değiliz. Bu savaş ilanını görüyoruz ve kabul ediyoruz.”
Özgür Özel’in AKP’nin CHP’ye savaş açtığını yeni fark etmesi ilginçtir. Yumuşama, normalleşme süreçlerinde bunu neden göremediği de tartışılmalıdır. 23 yıllık AKP iktidarının geldiği günden beri Türk Milletine, Atatürk’e, demokratik ve laik cumhuriyetimize savaş açtığını anlamayanlar, yerel seçimlerde birinci parti olmanın coşkusuyla gerçekleri görememektedirler. Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarda, 28 Şubat davasında, anayasayı ve yasaları tanımayanlarla normalleşmeye çalışmak fikri gerçekçi değildir.
Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla gözaltına alınan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçlamasıyla tutuklandı. Hukuku ayaklar altına alan bu karar, yeni bir Ergenekon sürecinin başlangıcı olabilir. AKP iktidarının açtığı savaşla mücadele etmek için şimdi CHP’ye büyük görev düşmektedir. Bunun için bütün ülkeyi temsil eden yurtseverlerden oluşan bir cepheye gereksinim vardır. Öncelikle CHP kendi örgütlerini çalıştırmalı, ardından toplumun tüm kesimlerini temsil eden yurtsever demokratik kitle örgütleriyle, sendikalarla, birliklerle, odalarla, platformlarla birlikte olmalıdır. AKP’nin dayattığı sistemin tüm mağdurlarıyla kol kola yol almak gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa, dikta heveslisi bu siyasi iktidarla mücadelede başarı sağlanamaz. Demokrasi dışı tutum ve davranışlarda bulunan, anayasa ve yasalara uymayan, yargıyı kendine bağımlı kılan bu siyasi iktidardan kurtulmanın yolu, örgütlenmeden geçmektedir.
Yoksa Salı günleri grup toplantılarıyla, miting konuşmalarıyla, basın açıklamalarıyla, kırmızı kartlarla, küfelerle sonuç almak mümkün değildir. Bu gösterilerle ancak Ukrayna devlet başkanının durumuna düşmek kaçınılmazdır.
21 Ocak Salı sabahı Bolu Kartalkaya’daki bir otelde çıkan yangında 79 yurttaşımız yaşamını yitirmiş ve 51 yurttaşımız yaralanmıştır. AKP döneminde çıkan çeşitli yangınlar, maden kazaları, tren kazaları, sel baskınları, depremler, heyelanlar ve çeşitli patlamalar sonucunda yüz binden fazla insanımız hayatını yitirirken, bir o kadar insanımız da yaralanmış, sakat kalmıştır. AKP döneminde önlem alınmadığı için insanlarımızı sürekli yitirmekteyiz. Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangında bile sorumluluktan kaçan siyasi iktidar, faturayı Bolu Belediyesi’ne kesmek için çeşitli hukuk dışı yollara başvurmaktadır. İşin özü, yaşanan tüm bu olaylarda sistem sorunu olduğu için, ölümlerin artmakta olduğu gözlerden kaçırılmaktadır.
Şimdi böyle bir iktidarla nasıl normalleşme yapılabilecek? Bebek katili PKK terör örgütünün başıyla pazarlık yaparak, yeni anayasa aldatmacasıyla ülkemizi bölmek isteyen bu iktidarla normalleşmek olabilir mi? Çağdaş, laik ve bilimsel eğitime son veren bu iktidar ile aynı yerde durulamaz. Ege’deki adalarımızı Yunanistan’ın işgal etmesine ses çıkarmayan ama ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ diyen teğmenleri ordudan ihraç etmek isteyen bu iktidarla bir araya gelinmez. 16 Nisan 2017 tarihindeki halk oylamasında mühürsüz oylarla rejim değiştiren ve sivil darbe yaparak, dikta rejimine kayan bu iktidara dur demek gerekirken, normalleşme safsatalarıyla zaman geçirilmemelidir. Başta CHP olmak üzere, ulusal çizgide ve Atatürk ilkelerinde buluşanların birlik olmalarının zamanı gelmiştir.
27 Ocak 2025