Artık mektup yazmıyoruz. Neden?

Edebiyatımızda mektup başlı başına bir tür kabul edilir. Sevgiliye, dosta, çocuğa daha doğrusu yarına bırakılması istenilen her ileti kâğıda dökülmüştür. Yıllar geçtikçe değerini yitirip, yerini kısacık kartpostallara bırakmış ve günümüzde kendini imha etmiştir adeta. Kimsenin ona ayıracak vakti olmadığı için mi, kâğıda dökecek kadar hislerimizin olmayışı mı, kelimelerimizin yetersizliği mi? Düşünmüyor değilim.

“Milena’ya Mektuplar” mektup türünde yazılmış en çok okunan edebi eserlerden birisidir. Keza “Vadideki Zambak” da öyle. Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” yayınlandığı tarihte intiharları artıracak kadar etkili olmuştur. O derece ciddiye alınmasının nedeni, en içten ve en özenli sözcüklerle yazılmış olması olabilir mi? Bir kitap haline dönüşmese bile mektup sıcaklığını taşıyan şiirler aynı görevi görmüş, geçmişi, o eşsiz duyguları zamana ve uzağa taşımıştır.

Hepimizin, özellikle de bizim kuşağımızın mutlaka bir mektup, bir anı kutusu vardır. Fotoğraflar, küçük notlar ve mektuplar, bizi yaşanmışlıkların dehlizinden geçirirken nerden nereye geldiğimizi de vurgular.

Duygular, hisler, algılar, beklentiler, dile getirilmedikçe körleşiyor dilimiz. Kısaltılmış “tamam”lara bir de “ok” ekleyip geçiştiriyoruz. Günlük konuşma ve yazışma dilimiz tamamen teknik terimlere, yabancı kelimelere boğuldu. Gitti güzelim dilimizin en baba sözcükleri: Nasılsın, günaydın, seni seviyorum, özledim….. Benzer bir yığın sözcüğü “emoji”lere teslim ettik. “E-posta”larla evrensel terim ve sözcüklere kurban ettiğimiz mektuplarımızın sıcaklığı nerede?

Genç kuşağın kendisini tamamen bu yeni akıma teslim etmesini anlıyorum da, dilin önemini, lezzetini yaşamış kuşağın teslimiyetini anlamıyorum. Noktasız, virgülsüz, ünlemsiz yazılar gırla. Üstelik aydın diyeceğimiz insanlar da aynı. Dilimizin en büyük milli servetimiz olduğunu, onun en değerli hazinelerinden birinin, o günü, o gün için geçerli olanı bizlere ilettiği için mektuplar olduğunu söylemeye devam edeceğim. Kütüphanelerin tozlu raflarında bizi aydınlatacak nice mektupların olduğunu biliyorum ve bir gün gün yüzüne çıkmak gibi bir şansları olacağını umut ediyorum.

Sabahattin Ali “Ayşe”ye o satırları yazmasaydı, Nazım’ın Piraye’ye yazdığı mektuplar olmasaydı, o eşsiz sevdaları nasıl öğrenecektik? Yine Nazım’ın Kemal Tahir’e yazdığı hapishane mektupları. Nazım ve Necip Fazıl’ın birbirlerine yazdıkları mektuplar, Nurullah Ataç’ın “Okuruma Mektuplar”ı gibi pek çok içeriği taşıyan ünlü mektuplar vardır. Acı olanlar da var elbette: veda mektupları ve ölümü seçenlerin çaresiz satırları. Nasıl ve ne amaçla yazılmış olursa olsun yırtılmamış her mektup, güne ve geleceğe mesajdır. Özel olma hakkını kaybetmiştir.

Bir de uluslara bırakılmış mektuplar vardır: ”Orhun Abideleri” taşa yazılmış, gelecekte kurulacak Türk devletlerine bırakılan notların yanı sıra, Türk dilinin ilk örneklerinin mirasıdır.

Yine ”Nutuk” bence yarınlarımıza bırakılmış en kıymetli mektuptur. “Gençliğe Hitabe”de öyle…

Burada anmadan geçemeyeceğim bir ileti daha var: Hz. Muhammed’in “Veda Hutbesi”..

Yozlaşmış din adamlarına ezberletilmesi gereken çarpıcı notlar içermiyor mu?

Zaman değişti. Farkındayım elbette. Ve zamana ayak uydurmanın zorunluluğunu, “Bak postacı geliyor, selam veriyor” şarkısının ve postacıların da mazide kaldığını, ekranın ışığının ve beklenen telefon zilinin aynı işlevi gördüğünü tabi ki biliyorum.

Çocukluğumuzda tuttuğumuz anı defteri, birbirimize yazdığımız notlar, küsünce, ayrılınca geri istenen aşk mektupları da, hislerimizi ve o günün bizlerini yarına anlatan en değerli yazılardı.

Yine de özlediklerinden gelecek mektup heyecanını tatmalarını isterdim, robotlaşmış, maddeleşmiş, genç kuşağın… Zannederim, derdim mektup değil, onun içerdiği duygusallık, romantizm, özenle seçilmiş sözcükler… Kaygım katı realizme yenilmek galiba. Üşenmesek, söylemek istediklerimizi en dürüst biçimde gönül raflarımızdan indirsek, içimizi döksek, daha mutlu olmaz mıydık?

Yani ille de zarfa konup gönderilmesi gerekmez birilerine..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.