Ben ve benim gibi düşünenler mi geri kafalı, yoksa demokratik nezaket, hakkaniyet ve kural gözetmeyip bildiğini okuyanlar mı ileri görüşlü (!)
Düşünsenize ya da yaşınız yetiyorsa hatırlasanıza; 1970’li yıllarda, dışarıda anarşi ve terör varken, ülke genelinde ve TBMM’de Siyasi Partiler birbirlerine karşı sertleşmişken, sıra seçim kanunlarının düzenlenmesine gelince ortak tavır öne çıkıyor. Siyasi Partiler bir araya geliyor ve ortak komisyon kuruyor. En küçüğünden en büyüğüne kadar Meclisteki tüm Siyasi Partilerin temsilcilerinin yer aldığı ortak komisyon uyumlu bir şekilde harıl harıl çalışıyor. Arzu edilen ise şu: Seçimde konulan kurallar adil, şartlar eşit olsun, kararı seçmen versin.
Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, 1946 seçimi hariç, hiçbir seçimin sonucu tartışma konusu olmadı; Yüksek Seçim Kurulu’nun yönetimi hep takdir gördü. Ta ki, güya trafoya kedi girip elektrik kesintisiyaşanıncaya, mühürsüz oy zarfları kanuna aykırı şekilde geçerli sayılana, ve bu 2 örneğe ilave edilecek nice seçim hileleri yaşanana kadar.
***
Bunlar yetmezmiş gibi şimdi ne yapılıyor? Sadece AKP ve MHP temsilcilerinden oluşan komisyon kuruluyor. Seçim ve Siyasi Partiler Kanunlarında değişiklik yapan bir metin hazırlıyor, düzenleme 2 liderin onayından geçtikten sonra Kanun Teklifi olarak TBMM Başkanlığına sunuluyor. Muhalefete soran da, görüşünü dinleyen de yok.
Teklifin neler getirdiğini yazılı ve görüntülü basından milletçe hep birlikte öğrendik. Meclisteki komisyonlarda ve Genel Kurulda tartışılırken daha fazlasını da öğreneceğiz.
Teklifteki düzenlemeleri ben ‘keser’e benzetiyorum doğrusu..; Hep AKP-MHP İttifakına doğru yontuyor.
Düşünülmüyor ki, Türk Halkının bir gün, o engin ferasetiyle ‘Keser Döner Sap Döner, Gün Gelir Hesap Döner’ diyebileceğini ve bunu yapabileceğini.
***
Geçen hafta Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketinden söz etmiştim. Bu hafta ise Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi (AKAM) Başkanı Kemal Özkiraz'ın paylaştığı son ankete değineceğim. (yeri geldikçe ayrım gözetmeksizin, açıklanan tüm anketlere burada yer vereceğim.)
AKAM’ın anketine göre MHP baraj altında, AKP Meclis'te çoğunluğu kaybediyor, CHP oylarını korurken yeni kurulan İYİ Parti yüzde 13, HDP yüzde 12 ile Meclis'e giriyor. İYİ Parti ve HDP'nin barajı geçmesiyle, AKP 600 sandalyeli Meclis'te 275 milletvekili çıkararak birinci parti oluyor, ancak hükümet kurmak için gerekli çoğunluğu sağlayamıyor. AKP ve MHP nin ittifak yapması halinde hangi partiye oy verirsiniz?’ sorusu üzerine ise, seçmenin yüzde 45.2'si “oyumu ittifaktan yana kullanırım'' diyor. AKP-MHP ittifakı, yüzde sözkonusu 45.2'ye göre 290 milletvekiline sahip oluyor. Anayasa Referandumunda hayır bloğundaki partiler ise toplam 310 milletvekilliği kazanıyor. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turuna böylece Erdoğan ile CHP veya İyi Parti adayı kalabiliyor.
SONAR’ın Başkanı Hakan Bayrakçı da, bir başka konuya dikkat çekiyor. Bayrakçı, “İttifakın kaderi de, Cumhurbaşkanı seçiminin kaderi de Saadet Partisin ne yapacağına bağlı. Seçimin kilidi ve yıldızı Saadet Partisi olacak” diyor.
Peki, AKAM’ın anketi doğru çıkar, ikinci turda Erdoğan’ın rakibi CHP adayı olursa ne yapacak İYİ Parti? “Şartsız destek veririz’” diyor Meral Hanım.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, usta gazeteci Nahit Duru’yla sohbetindeki bazı değerlendirmeleri dikkat çekiyor. Bakın, ders niteliğinde, satır başlarıyla neler söylüyor Akşener:
- Eğer ikinci tura Beyefendi ile ben kalırsam şansımız yüzde 50 - yüzde 50 olur. Biz isme dayalı ittifak yerine ilkeler platformunu önemsiyoruz. İlkeler platformunun anayasasını hazırlayıp bunun etrafında ilkeler ittifakını kurmak da bunun bir parçası.”
-Erdoğan referandumda gördü ki cephe çok parçalı. Parça çok olunca insicamı bozuluyor. Onun için tek cepheli yapıp rakibini de kendisi belirlemek istiyor.
-İyi Parti olarak, AKP’deki ödünç oyu alacağız: Biz bütün partilerdeki ödünç oylara talibiz. En çok ödünç oy AKP’de var. AKP 2002’de yüzde 35 aldı, gerisi sonradan geldi. Şimdi 15 puanlık askıda oy var, biz bu askıda duran 15 puana talibiz. Onu oradan alacağız.
***
İttifak çalışmasına ilişkin görüşmeyi bile AKP Genel Merkezi’nde değil, Cumhurbaşkanı sıfatıyla Saray’da yapan, buna karşın, Afrin Harekatı ile ulusal ve uluslararası konulardaki açıklamalarını parti merkezi veya il kongrelerinde yapmayı alışkanlık haline getiren Erdoğan hiç boş durmuyor.
2019 seçimlerine hazırlık için atılan adımları sıklaştırmak, çalışmaları yoğunlaştırmak zorunda olduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam ediyor:
"Şunu unutmayınız, 2019 seçimleri herhangi bir seçim değildir. Her şeyden önce 2019 seçimleriyle Türkiye, yepyeni bir yönetim sistemine geçecektir. Her ne kadar yeni yönetim sistemi, cumhurbaşkanlığı ve meclis çalışmalarıyla doğrudan ilişkiliyse de mahalli idareleri de bunun dışında görmemek gerekir. Çünkü her seçim, unutmayın, diğerini etkiler.
***
Türkiye’nin gündeminde Secim Yasaları dışında önemli başka konular da var.
Canlı hayvan, karkas et ve birçok gıda maddesinin ithal edilmesi ile bunların sağlık koşullarına uygun olup-olmadığı tartışılıyor. Keza, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararı ve buna tepkilerin giderek artması bir başka tartışma konusu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk Tabipler Birliği’ne kızmış, meslek kuruluşlarının isimlerinin önündeki ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ sözcüklerinin kaldırılacağını, ayrıca meslek odaları tekeline son verileceğini söylemişti. Bu o kadar kolay değildi. O sözcüklerin başında olduğu o kadar resmi ve özel kuruluş var ki. Hepsinin isminin önünden bu sözcükleri silseniz olmaz, bazılarını silip bazılarını bırakırsanız bu da ayrımcılık olur. B u nedenle konu şimdilik askıda.
Ancak, Türkiye Barolar Birliği konunun uyutulmasını istemedi, tepkisini kuvvetli bir şekilde verdi.
Türkiye Barolar Birliği, Baro Başkanları, TBB delegeleri ve binlerce avukat 24 Şubat’ta Ankara’ya geldi, Anıtkabir’i ziyaret etti, kapalı salon toplantısında da, Genel Başkan Prof . Dr. Metin Feyzioğlu’nun ağzından sesini duyurdu:
“Her acı bizim acımız. Her gözyaşı bizim gözyaşımız. Çünkü barolar ve Türkiye Barolar Birliği halkın avukatı. Çünkü barolar ve Türkiye Barolar Birliği, Türkiye. Biz, Atatürk’ün 'Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir' sözünü kendine rehber edinmiş, gücünü milletten alan bağımsız avukatlarız. Biz, insan haklarını koruma görevi kanunla kendine verilmiş barolarız ve Türkiye Barolar Birliğiyiz. Ve bu görevimizi her hücremizde hissediyor, onurla, gururla yerine getiriyoruz. Çünkü biz avukatız.”.
İyi Haftalar.
remzidilan_48@hotmail.com