24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ve hepimizin yetişmesine emeği geçen öğretmenlerimizi andık. Yurdun dört bir yanında çok güzel etkinlikler düzenlendi, öğretmenlik mesleğinin yüceliğine vurgu yapıldı.
Kutlamalarda öğretmenlerin durumu ve bugünkü eğitim sistemiyle ilgili çok şey söylendi. UNESCO’nun tavsiyesiyle birçok ülkede Öğretmenler Günü her yıl 5 Ekim’de, iklim ve okulların tatil durumuna göre de çeşitli ülkelerde farklı tarihlerde kutlanırken bizde 24 Kasım niye ?
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasının ardından yapılan yeniliklerden birisi de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştu. Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatıldı. 24 Kasım 1928 tarihinde ise, açılan Millet Mektepleri’nde yaşlı, genç, çocuk, kadın demeden herkese yeni harflerle okuma-yazma . öğretilmeye başlandı. Atatürk, çıktığı yurt gezilerinde bu seferberliğe öncülük ediyordu. Millet Mektepleri’nin açılışından sonra 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararla Atatürk’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanı verildi. Atatürk bu unvanla ilgili talimatnameyi 24 Kasım’da onayladı.
Öğretmenler Günü’nün Türkiye’de her yıl 24 Kasım’da kutlanması, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olan 1981’de, askeri darbe yönetimi tarafından kararlaştırılarak ilan edildi.
***
Bİr de serzeniş vardı. Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla ilgili. Öğretmen arkadaşım Cemal Aşuroğlu şöyle diyordu sosyal medyadaki mesajında:
“Bizler Köy Enstitülü öğretmenlerimizi referans edinmiş, son kuşak eğitim enstitüsü öğretmenleriyiz. Köy Enstitülü öğretmenlerin, yaşamın tüm alanındaki heyecanları, yaratıcı kimlikleri, mücadele anlayışları bize rehber olmuştur. Öğretmenliğin tükenmeyen bir öğrenme, üretme, yenilenme ve bir sevda işi olduğunu saygıdeğer köy enstitülü öğretmenlerimizden öğrendik. Ancak, ne yazık ki, değişimin lokomotifi olan bu değerli kurumlar, sistemin sahipleri feodal ağaların baskılarıyla kapatıldı”
Öğretmenler Günü vesilesiyle birkaç cümle de ben söylemek istiyorum.
Köy Estitüleri’nin yerine Öğretmen Okulları açıldı. Ben de, (orta ve lise kısmı olarak) 6 yıl yatılı Öğretmen Okulu’nda okudum. 6 yıl süreyle de köy ilkokullarında öğretmenlik yaptım. Eğitim psikolojisi, çocuk eğitimi gibi mesleğe hazırlama derslerinin yanı sıra spor, resim, müzik ve tiyatroya büyük önem verilmekteydi.
Meslek hayatımda bu eğitim ve öğretimin yararını çok gördüm. Öğretmenlik yaptığım okullarda devamsızlığı önlemede, “köy meydanından duyulan mandolinimin sesi, okuma - yazma, matematik, sosyal bilgiler ve tarih derslerinin, resim, müzikle ve dramayla eğlenceli hale getirilmesi, müsamere ve diğer etkinliklerle velilerin, hoşça vakit geçirtmenin yanı sıra çocuklarıyla övünmesi ve okulu sevmelerinin sağlanması” etkili oldu.
Daha sonra üniversite sınavını kazanınca (İletişim Fakültesi) ve tayinimi Ankara’nın en ücra mahallesindeki bir okula bile yaptıramayınca istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. Böylece ikinci mesleğim gazetecilik oldu. Ama o günden bu güne ne ben öğrencilerimi unuttum, ne onlar beni. Bayramlarda ve Öğretmenler Günü’nde arar, gönlümü ısıtır, gözlerimi yaşartırlar.
Peki Öğretmen Okulları daha sonra devam etti mi? Önce Öğretmen Liselerine dönüştürüldü sonra yok edildi. Ya Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları? Onlar da yok artık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan müfredattan yakınıp yaşanan karmaşaya son verilmesini isterken, nitelikli öğretmen yetiştirmeyi de yeniden ele almak gerektiğini açıklamıştı. Mevcut gidişat hiç de öyle görünmüyor. Bu konularda adım atılmaya başlansa da sistemi bozanlara onu düzelttirmek sağlıklı bir yol olmayacaktır bana göre. Madem, bakanlığın isminden de anlaşılacağı gibi eğitim “milli” dir, o halde, dünya görüşü ne olursa olsun, konunun uzmanı tüm kesimleri bu işin içine katarak modern ve kalıcı bir sistem inşa edilmelidir
***
Geçen Cuma günü Mısır’daki El Ravda Camiine düzenlenen terör saldırısında 305 kişi hayatını kaybetmişti. Hükümet 27 Kasım Pazartesi’ni Milli Yas günü ilan etti. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerimizde bayraklar yarıya indirildi. Mısırla ilişkile normalleşme sürecine mi girdi diye düşünürken, bundan önce hangi sebeplerle yas ilan edildiğini hatırlamaya çalıştım..
İşte liste:
‘Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Rauf Denktaş, Ayetullah Humeyni, Papa 2. Jean Paul’ ve Abdullah Bin Abdülaziz El Suud’un vefatları, 11 Eylül Saldırısı, Japonya Depremi ve Tsunami, Soma Maden Faciası, İsrail tarafından Gazze’ye düzenlenen Koruyucu Hat operasyonu, Taliban’ın Pakistan’ın Peşaver Kentine Saldırması, Ankara Katliamı ile İstanbul’da Yaşanan Terör Olayı nedeniyle ‘Ulusal Yas’ ilan edildi.
İyi haftalar..
remzidilan_48@hotmail.com
İyi haft
***
Güzel bir yazı.Tebrikler Remzi hocam. 48 yıl önce öğretmenliğe başladığınız Bursanın İznik İlçesinin Müşküle Köyünden size selam ve sevgilerimizi sunuyoruz.