Yeni bir yıla merhaba dedik hep birlikte, 2017 yılını geride bırakarak.

Geçen yılın son dakika gollerinin yarattığı tartışma haliyle bu yıla sarktı. Olağanüstü Hal kapsamında yayımlanan 695 ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin içeriği ile son anda ortaya çıkan ‘Bylock Kumpası”nın bir süre daha tartışılması bekleniyor. Ayrıca, yakında Meclise getirilecek Anayasaya uyum yasaları da gündemi iyice ısıtacak gibi görünüyor..

Uyum yasaları arasında yer alacak olan, Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarındaki değişiklikler görüşülürken erken seçime ilişkin düzenlemeler de yapılacağı konusunda senaryolar yazılıyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in öngörüsü 15 Temmuz’da Milletvekili Genel Seçimi ve Cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı yönünde. Bazı CHP yetkilileri ise, küçük çaplı bir anayasa değişikliği yapılarak, en azından Yerel Seçimin bu yıla çekilebileceğini öne sürüyor.

***

Geçen yılın son günlerine dönecek olursak; Aralık ayının son günlerinde yayımlanan 2 OHAL kararnamesinden 696 sayılı olanında yer alan bir hüküm büyük gürültü kopardı.. Muhalefet Erdoğan’a ateş püskürdü.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, temel endişeyi şöyle özetliyordu:

696 sayılı KHK, sadece 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bastırılmasına katılan sivil vatandaşlarımıza yönelik ve yalnızca kanunla TBMM tarafından düzenlenebilecek bir genel af veya sorumsuzluk getirmekle kalmamıştır. Geleceğe yönelik olarak da sivil vatandaşlarca suç işleme özgürlüğü olarak anlaşılabilecek mutlak bir ceza ve tazminat sorumsuzluğu getirmiştir. Böyle bir düzenleme kanunla dahi yapılamaz

Tartışmaya 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katılınca AKP çevreleri kıyameti koparttı. Gül, bunun üzerine durumu toparlamak için, “O kararnameyi ben sahiplendim. Yalnız orada bir boşluk görüyorum ve tereddüdüm şu: İleride durumdan vazife çıkartacak bazıları hepimizi çok üzecek olaylara vesile verebilirler. Onun için ufak bir düzeltmeyle bunun önüne geçilebilir diye düşündüm” açıklamasını yaptı.

Ancak, geçen yıl yurt içinde 51 ili, yurtdışında ise 25 ülkeyi ziyaret eden Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın öfkesini dindirmek ne mümkün.. Verdi veriştirdi Abdullah Gül’e, Bülent Arınç’a ve Burhan Kuzu gibi parti içindeki bazı isimlere:

Darbe girişiminden yaklaşık iki hafta sonra çıkardığımız KHK'da kamu görevlilerinin aldığı kararlar ve eylemlerinin sorumluluk doğurmayacağı hükmünü getirmişiz. Üstelik bu kararname Meclis'te de görüşülerek yasalaşmıştı. Aynı hükümleri içeren düzenlemeye 15 Temmuz'da cesaretle darbecilere karşı koyan sivil vatandaşlar için de ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Nedense büyük bir gürültü koparılmaya başladı. Bana göre büyük değil. Tuhaf kampanyalar başlatıldı. Hatta içimizden bazıları da bu kampanyaya katıldı. 16 Nisan'da da bugün bu kampanyaya katılanlar 'Evet' demedi. Biz bir yolda aynı dava arkadaşı değil miyiz? Nasıl oluyor da bir anda afedersiniz Bay Kemal'in kayığına biniyorsunuz. Bu husumet kervanına bizim dava arkadaşlarımızın bir kısmı da nasıl katılıyor, birilerinin zil takıp oynamalarına vesile oldukları için yazıklar olsun.

Abdullah Gül’ün yanıtı ise gecikmedi. Gül, twitter’de,  Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, hakaret ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim diye yazdı.

***

Oysa, düzenlemeyle ilgili eleştirileri daha sakin bir üslupla yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı hukukçuları daha ikna edici konuşuyordu.

Cumhurbaşkanlığı hukukçularına göre, 696 sayılı KHK’nın öne alınarak bir an önce Meclis gündemine getirilecek. Olağanüstü Hal KHK’larının 30 gün içinde Mecliste görüşülmesi gerekiyor, ancak bu konudaki İçtüzük hükmünün uygulanmamasının yaptırımı yok. Bu da bir boşluk oluşturuyor. 2019’da yürürlüğe girecek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin Anayasa maddeleri uyarınca, 3 ay içinde Meclisten geçirilip yasalaştırılmayan OHAL KHK’ları yok sayılarak yürürlükten kalkacak.

Olağanüstü Hal Kararnameleriyle birçok alanda düzenleme yapılmasına gelince. Diğer zamanlarda ilan edilen Olağanüstü Hal’ler ile 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL çok farklı. 1982 Anayasası’nı hazırlayanlar 15 Temmuz’ve sonrasında yaşananları doğal olarak öngörememişler.

Kaldık ki, özellikle idari ve ekonomik alanda getirilen düzenlemelerin kalıcı olması için bunlarla ilgili KHK’ların mutlaka Mecliste görüşülüp kanunlaşması gerekiyor. Olağanüstü Hal’in kaldırılması da buna bağlı. Çünkü, Meclisten geçmemiş KHK’lar, OHAL kaldırıldığı gün, Anayasa ve yasa gereği yok hükmünde olacak, yani yürürlükten kalkacak. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararlarından birinde de aynen böyle deniliyor. O nedenle, şu ana kadar sadece 5’i kanunlaşan KHK’ların diğerleri de mecburen Meclis gündemine getirilip kanunlaştırılacak. Sedece biraz sabır gerekiyor.

***

Bu yazdıklarım benim değil, Cumhurbaşkanlığı hukukçularının görüşü. Bunu bir kez daha vurgularken, söz konusu görüşlerin büyük bölümüne katılmadığımı da belirtmek istiyorum. Hele hele; haksızlıklara, hukuksuzluklara, adam kayırmalara, rüşvet ve yolsuzluklara, yıllarca FETÖ yapılanmasına gazeteci olarak dikkat çekmemize rağmen buna aldırış edilmemesine, bu ve benzeri her musibetten sonra “aldatıldım” denilmesine tanık olduktan sonra insanın bu pembe anlatımlara hiç inanası gelmiyor.

***

Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya, “Doğramacı’yı Doğramacı yapan nedir?” diye bir soru sorulunca

Üç şey söylemiş:

"Birincisi,

Bir iş için alacağım yardımcımı, o hususta benden daha iyi o işi bilenlerden seçerim. Ben o hususta bir yanlış yaparsam, ‘Hayır olmaz’ diyebilmeli. Yoksa ben onun yardımcısı olmak zorunda kalırım. Bu sefer, iş bilmeyen ‘İsabet buyurdunuz efendim’ diyen yağcıların elinde oyuncak olurum.

İkincisi,

Düşmanlarımın bile tenkitlerine kulak veririm. Belki de hiç fark etmediğim bir hata ve yanlışımı keşfetmişlerdir de düşmanlıklarından söylüyorlardır. O sözlerden istifade etmeye bakarım.

Üçüncüsü,

Düşmanlarıma karşı ‘pahalı proje’ olan yok etme yoluna gitmem. Bilâkis ‘ucuz proje’ olan anlaşma yolunu tercih ederim.."

Zekeriya Acan’dan bu kıssadan hisseyi naklettikten sonra, acıların, zulümlerin, adaletsizliklerin son bulduğu; huzurun, mutluluğun, refahın hâkim olduğu yeni bir yıl” dileyerek yazıma noktayı koyuyorum.

Yeni yılınız kutlu olsun.

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.