Adı Şeker Bayramı ama, tatsız tuzsuz bir bayram geçirdik bu yıl. Korona bayramımızı da rezil etti. Hepimiz evlere kapandık, şöyle bir sevgiyle kucaklaşıp, hasretle sarılıp doğru dürüst bayramlaşamadık bile. Dijital bayramlar kutluyoruz artık.

17 günlük sokağa çıkma yasağıyla rekora koştuk. Elden geldiğince uymaya çalıştık yasaklara. Yaşadığımız yerleri yöneten yerel idarecilerimiz başarılıydılar genelde. Büyük bir kalabalığı ağırlayan Bodrum’un Kaymakamı, Belediye Başkanı, polisi ve jandarması kusursuz bir uyum içinde çalışarak, her türlü takdiri hak ettiler doğrusu. Bodrum deyip geçmeyin,Türkiye’nin en ağır ağabeyleri, güçlü siyasetçileri, vergi rekortmeni iş insanları, ünlü gazetecileri, sanatçıları, şımarık sosyetesi, mafyanın kaymak tabakası, ipini koparan büyükşehir yorgunları filan Bodrum’da geçirdiler bayramı ve yasak dönemi. 

Kent nüfusunun dört misline çıkan bu kalabalığa rağmen, her şey tıkır tıkır yürüdü, ciddi bir aksama görülmedi, en korkulan şey su sıkıntısıydı ama onu bile yaşamadı Bodrum. Huzuruyla, güvenliğiyle, aksamayan belediye ve kamu hizmetleriyle alkışı haketti bu değerli kentimiz.

Aslında Bodrum’u yerel yönetime bıraksak, Ankara’dan oturduğumuz yerden idare etmeye kalkmasak, her şey yolunda gidecek. Bodrum’u Bodrum’da yaşayanlardan daha iyi kim bilebilir ki? Kentin imar planları Ankara’da yapılıyor. Bir tane olsa iyi, bir sürü imar planı var ortada. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ayrı telden çalıyor, Turizm Bakanlığı farklı bir plan yaratıyor, belediyelerin mevcut imar planları var, hepsi de birbiriyle çelişiyor. 

Bir yerin bir sürü planı, bir sürü plan yetkili makamı olur mu? Dünyanın her yerinde geçerli tek plan vardır ve ikide birde yeni makyajı yapılmaz. Yerleşik alan planları çok sık değişiyor Bodrum’un. Köyler büyükşehir yasasıyla mahalle oldu ya, imar çarşısı iyice karıştı. Bu şartlarda Bodrum Belediye Başkanlığı yapmak, gerçekten çok zor bir görev haline geldi. Davul sizde, tokmak Ankara’nın elinde. Üstelik Ankara istediği gibi çalmaya başladı davulu. Dört bir yandan gelen imar izinleriyle Bodrum tanınamaz hale geldi.

Herkes sanıyor ki Belediye veriyor izinleri. Belediye’nin vermeye mecbur kaldığı izinler, geçmişte yapılan ve kentin gerçekleriyle örtüşmeyen planlara ait. O plan ceketi Bodrum’un vücuduna uymuyor, dar geliyor artık. Diğerlerinin hepsi, büyük yatırımlar ve büyük tesisler filan Ankara’nın plan izinleriyle yapılıyor. Şimdi bir de özelleştirmenin keyfi kararları var ki Ankara aklına estiği gibi satışa çıkarıyor hazine arazilerini. Doğal ve arkeolojik sit alanları özelleştirme alanına girer mi? Giriyorsa eğer, yasalar açıkça çiğneniyor demektir ki şimdi bu çiğnemenin geviş kısmını yaşıyoruz artık.

Bodrum dünya mirası değerinde bir turizm kentidir. Burayı akıllara estiği gibi büyütemeyiz. Bakanlıkların  ve belediyelerin plan kargaşası yetmiyormuş gibi, şimdi bir de Cumhurbaşkanlığı kararları eklendi.

Ortakent gibi önemli bir merkezin 1 milyon 102 bin 306 metrekarelik bir alanını, “atıl hazine arazilerini değerlendirme” adıyla imara açtılar. Olacak iş değil ama açtılar işte. Altyapı yükünü, yeni ve yoğun nüfus artışını filan dikkate almadan, üstelik de yeşil alan olarak planlanmış yerlere, doğal ve arkelojik alanlara aldırmadan özelleştirdiler 1100 dönümü. “Ben yaptım oldu” sistemi böyle bir şey işte. Ankara’nın Bodrum düşmanlığının sebebini anlıyamıyorum. Bodrum ne yaptı geceleri kaderiyle oynayanlara? Dedim ya aklım almıyor bu işi.

Bodrum Ankara’dan gelen imar kasırgalarına ve hortumlarına karşı, etkili bir birlik ve beraberlik sergilemeye başladı. Belediye, tüm sivil toplum kuruluşları, odalar, kent konseyi, siyasi partiler, ortak bir mücadelenin çarpıcı  ve yararlı örneklerini ortaya koyuyorlar. Yasal haklarını birlikte kullanmaya başladılar. Bu işbirliği ilk meyvesini, Yalıkavak-Gündoğan-Göltürkbükü sınırları içinde kalan 3.038 hektarlık alanın imar planlarının, mahkeme kararıyla durdurulmasıyla verdi. Şimdi aynı birliktelik, Ortakent’in imara açılan 1100 dönümü için de gösterilecek ve yasal yollara başvurulacak.

Belediye Başkanı Ahmet Acar, “Bodrum mutlaka koruma altına alınmalıdır” diyerek, bence en doğru öneriyi yaptı. Artık Bodrum’un feci ve önlenemez büyümesinin mutlaka önüne geçilmelidir. Rakamlara bakınca, bunun gerçekten bir ihtiyaç olduğu açıkça anlaşılıyor. 2019 yılında Belediye 721 yapı ruhsatı vermişken, 2020 yılında bu rakam 3595’e yükselmiş. Gördünüz mü büyüme faciasının boyutlarını? İki yılda 4 binden fazla konuta izin verilmesine rağmen, altyapı noksanında milim ilerleme kaydedememişiz. Bu konuların üzerinde, siyaset yapmadan ciddi bir şekilde durmalı ve altyapı noksanlarımızın tümünü tamamlayana kadar da, yeni yapılaşma izni ve ruhsatı vermemeliyiz.

Yeri gelmişken, bir konunun daha üzerinde ısrarla durmak istiyorum. Siyasi baskılarla, Ankara’ya yakınlıkları kullanarak, torpiller patlatarak şehrin genel görüntüsüne ve planlara işlenmiş yollarına zarar vermeyelim. Akyarlar’daki deniz manzaralı güzelim asfalt yol “tapumuz içinde kalıyor” gerekçesiyle dağlara taşınmıştır. Artık dağları aşarak Karaincir’e varabiliyorsunuz. Ayrıca Hüseyinburnu Feneri’nden geçen muhteşem sahil yolunu da, Ankara torpilli  bir site değiştirerek, dağlara yöneltmek istiyor. Öyle yapacak ki, yüzlerce villayı denizle buluşturup öndekileri yalı haline getirebilsin. 

Bunlara izin vermemeli, göz yummamalıyız.

Devletin yolunu siyasi veya maddi güçle değiştirmek isteyenlere verilecek en güzel cevap, “buna gücünüz yetmez işte” demek ve kamu hakkını korumaktır. Yolun arazisinde kaldığını iddia edenlere de, eğer iddiaları doğruysa, o yolu da istimlak ederek kurtarabiliriz. Paramız yoksa eğer, istimlak değerini uzun süreli takside bağlayabilir, mali durumumuz düzelince de öderiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.