Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Ahmet Arda Şensoy, Avrupa'da yükselen aşırı sağın yükselişinde yaşanan gelişmeleri geniş bir çerçevede Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
Avrupa'da aşırı sağ partilerin yükselişi, son yıllarda bölgedeki siyasi dinamiklerde önemli değişikliklere yol açtı. Özellikle göçmen karşıtı ve milliyetçi söylemlerle bilinen bu partiler, birçok ülkede kayda değer bir destek kazandı. Fransa'da Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi, Almanya'da Almanya için Alternatif (AfD) ve İtalya'da Matteo Salvini'nin Lega Partisi, bu yükselişin belirgin örnekleri arasında yer alıyor. Geçen hafta Avrupa'da gerçekleşen seçimlerin sonuçları ise yükselen aşırı sağ partilerin artık daha görünür olacağını kanıtlar nitelikteydi.
Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Ahmet Arda Şensoy, Avrupa'da yükselen aşırı sağın yükselişinde yaşanan gelişmeleri geniş bir çerçevede Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
"BATI AVRUPA'DA İLK KEZ AŞIRI SAĞ'IN BAŞARISI SEÇİM SONUÇLARINA YANSIDI"
Avrupa’da sağ, bir süredir yükseliş dönemindeydi. Yapılan seçimler sonucunda bu yükselişin artık ciddi bir karşılığı olduğunu anlıyoruz. Bu sonuçlar Avrupalılar için şaşırtıcı mı?
Ahmet Arda Şensoy: Seçimlerde aşırı sağın zaferler kazanması şaşırtıcı gibi görünse de bir süredir aşırı sağın yükselişini bildiğimiz için buna şaşırtıcı demek doğru olmaz. Avrupa’da bu hareketler bir süredir yükselişte olsalar bile bu hareketlerin ve partilerin ana muhalefet olduğu veya seçim kazandığı örnekler genellikle Doğu Avrupa ülkeleri olmuştu. Batı Avrupa ülkelerinde ise Wilders ve Le Pen gibi aşırı sağ liderler ana akımda daha fazla yer alsa da ciddi bir başarı yakalayamamıştı. Ancak bu Avrupa Parlamentosu seçimiyle birlikte ilk kez Batı Avrupa’da da aşırı sağın yükselişinin seçim sonuçlarına yansıması oldukça dikkat çekici oldu. Dolayısıyla Fransa, Almanya ve Belçika iç politikasında bir kırılmaya sebep olması bundan.
Ayrıca yalnızca bölgesel değil, dünyada da trendin aşırı sağın, yabancı karşıtlığının ve ekonomik ve kültürel olarak içe kapanmacı hareketlerin yükselişi şeklinde olduğunu unutmamak gerekir. Avrupa siyaseti de hem bu trendi takip etti hem de pandemi ve Ukrayna savaşının olumsuz etkileri, enerji krizi ile göç tehdidi gibi bölgesel sebeplerle aşırı sağa doğru kaydı.
Yine de şunu vurgulamak gerekir ki son 20 yılda Avrupa’da yükselen İslamofobi ve yabancı düşmanlığı bir noktada bu aşırı sağcıları daha da besleyerek ana akım siyasette yer alabilecekleri bir toplumsal ve siyasal ortam oluşturdu. Dolayısıyla Avrupa’da aşırı sağın yükselişi konusunda pek de şaşırtıcı bir durum görülmüyor.
"TÜRKLER İÇİN MAALESEF DAHA SIKINTILI BİR DÖNEM ÖNGÖRÜLEBİLİR"
Avrupa’daki bu yükselişin sonuçlarından Türkiye ve diasporadaki Türkler nasıl etkilenir?
Ahmet Arda Şensoy: Avrupa’daki aşırı sağın öne çıkan söylemlerinden birisinin yabancı düşmanlığı ve göç karşıtlığı olması sebebiyle Avrupa ülkelerinde azınlıkların yaşayacağı toplumsal ve siyasal baskıların artacağını öngörmek zor değil. Yaklaşık olarak 10 milyon Türk’ün de Avrupa’daki bu yabancı düşmanlığının doğrudan hedeflerinden biri olacağı söylenebilir. Dolayısıyla yeni dönemde aşırı sağ hareketlerin İslamofobik yaklaşımları ve eylemleriyle Türkler için maalesef daha sıkıntılı bir dönem öngörülebilir.
Bir başka dikkat çekici nokta ise 10 milyonluk bir nüfusa rağmen Türk diasporasının Avrupa siyasetindeki temsil oranının oldukça düşük kalması da dikkat çekici. Ana akım siyasete girmenin zorlukları ve müstakil parti kurulduğunda kitlelere hitap edebilmenin zorlukları bir yana, Türklerin ve genel olarak yabancıların maruz kaldığı kurumsal ve sistematik düşmanlık sebebiyle bu azınlıkların siyasal katılımlarının önünde ciddi engeller olduğunu da belirtmek gerekir. Siyaseten temsil edilememek de siyaseten savunmasız kalmak ve edilgen bir konuma düşmeyi beraberinde getiriyor.
"AVRUPA POLİTİKASINDA DEĞİŞİM FRANSA VE ALMANYA'DA YAŞANACAK İKTİDAR DEĞİŞİMİNDE GÖRÜLÜR"
Seçim sonuçlarından galip çıkan sağ partiler, Avrupa’nın sınırında yaşanan Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarına karşı nasıl bir pozisyon alabilir?
Ahmet Arda Şensoy: Seçimlerden zaferle ayrılan aşırı sağcı partiler İslamofobi, yabancı ve göçmen düşmanlığı gibi ortak ideolojik temellere ve söylemlere sahip olsalar da dış politikaya bakışlarında tutarlı ve benzer yaklaşımlara sahip olmadığı görülüyor. Her ne kadar bu aşırı sağcı hareketler merkez sağ partiler kadar Ukrayna destekçisi bir pozisyona sahip olmasalar da Rusya’ya destek konusunda ayrışıyorlar. Bazı ülkelerdeki hareketler oldukça Rus yanlısı bir pozisyona sahipken diğerleri ise daha pragmatik bir şekilde savaşın sonlandırılması merkezli konuya yaklaşıyor. Dolayısıyla aşırı sağın sosyal ve yerel siyaset düzeyinde ideolojik benzer yaklaşımları olsa da dış politika vizyonunda farklılaşmaları, Ukrayna-Rusya savaşına karşı da ciddi bir etki üretmelerini ve mevcut Avrupa politikasını değiştirmelerini engelleyecektir.
Buna ek olarak her ne kadar aşırı sağ büyük bir atılım yapmış olsa da ana akım partiler ve merkez sağ hareketler hala çoğunlukta. Ana akım partilerin Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna’ya yoğun destek politikalarını düşününce, bazı aşırı sağ hareketlerdeki Rusya yanlısı pozisyonun dış politikayı etkileyebileceği şartların oluşmuyor.
Tüm bunlar sebebiyle Avrupa Parlamentosu seçimleri sonucunda yükselen aşırı sağın Ukrayna-Rusya savaşı politikasına ciddi bir etkide bulunmasını beklememek gerekir. Bu noktada bir etki oluşacak ve Avrupa’nın politikasında bir değişim olacaksa bunun, Fransa ve Almanya’da yaşanacak iktidar değişimleriyle aşırı sağın iktidara gelmesi veya ABD başkanlık seçimlerinden zaferle ayrılması muhtemel Trump iktidarının etkisiyle olması çok daha olası görünüyor.
Kürşad İsmayil / QHA Ankara