Suriye'de büyük sosyal sınıf uçurumu bulunuyor.
Dünyanın en iyi korunmuş Haçlı kalesi olarak kabul edilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan el-Husn Kalesi, Suriye’deki iç savaş sırasında yaşanan şiddetli çatışmaların bazılarında kullanıldı.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed güçlerine karşı savaşan muhalif güçler kaleyi ele geçirdiğinde uçaklar ve toplarla bombalandı. Sonunda rejim ordusu 2014 yılında kaleyi yeniden ele geçirdi.
Humus kırsalındaki kalenin duvarları geçtiğimiz hafta yine sarsıldı, ancak bu sefer farklı bir şekilde. Kale surları, lazer gösterilerinin eşlik ettiği elektronik dans müziği melodilerinin ritmiyle titredi. Ünlü DJ'lerin, yüzlerce gencin ritim içinde kafa sallamasına neden olan dans şarkılarını seçmesi, sosyal medyada geniş yankı buldu.
Suriye'nin başka yerlerinde, Şam'ın ünlü Bab Şarki mahallesindeki barlar, kulüpler ve restoranlar, oraya yemek yemek veya partilere katılmak için giden müşterilerle dolu. Restoranda kişi başı yemek ücreti ortalama 290 bin Suriye lirası (yaklaşık 20 ABD doları) civarında. Yemekle birlikte alkollü içki içen biriyseniz maliyet daha da yüksek olacaktır.
Bunlar, on yılı aşkın süredir iç savaşla parçalanmış bir ülkede normal hayata dönüşün işaretleri mi, yoksa yoksulluk ve sefaletin ortasında az sayıda kişinin hayatın en iyi imkanlarına sahip olduğunun göstergesi mi?
Bence bu işaretler her iki şeye de kendi açılarından işaret ediyor, ancak daha çok ikincisine yatkın. Bu durum elbette sadece Suriye'ye özgü değil. Çünkü bu tür bir kriz yaşayan her ülke benzer deneyimler yaşıyor. Suriye'de benzersiz olan ise orantısızlık.
Birleşmiş Milletler (BM) verileri, Suriye'de yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısının yüzde 90'dan fazla olduğunu tahmin ediyor. Bir devlet çalışanının ortalama asgari maaşı yaklaşık 200 bin Suriye lirasıdır (yaklaşık 14 ABD doları). Orgeneral rütbeli bir subayın ayda yaklaşık 700 bin Suriye lirası (yaklaşık 48 ABD doları) kazandığı ve düşük maaşlarını başka yollardan telafi ettikleri söyleniyor.
Şam'da yaşayan ortalama bir Suriye vatandaşı artık yakıt desteği almıyor. Enflasyon oranlarının büyük ölçüde arttığı ülkede Suriye lirasının değeri de önemli ölçüde düştü. Birçok alanda temel altyapı eksikliği var. Bütün bunların doğal sonucu ise yaygın yolsuzluk vakalarının ortaya çıkması.
2011 yılında kriz başladığında, üst orta sınıfa ve Suriyeli elit kesime mensup birçok Suriyeli, ülkelerini terk ederek Lübnan'a, diğer komşu ülkelere, Avrupa'ya ve başka yerlere giderek yeni bir hayat kurdu. O zamandan bu yana gidenlerin çok azı yeniden yerleşmek için ülkelerine geri döndü. Bir kısmı da mülklerini kontrol etmek veya akrabalarıyla görüşmek için ara sıra Suriye’ye seyahat ediyor, ancak çoğunluk hâlâ yurtdışında yaşıyor.
Genel anlamda bu doğru olsa da rejimin köklü para kazanma mekanizması aksamadan işlemeye devam ediyor. Aslında Suriye, Hafız Esed döneminden bu yana, çevrelerindekilerin sadakatini sağlamak için tasarlanmış bir ayrıcalıklar ve teşvik sistemi altında işliyor.
Rejimin köklü para kazanma mekanizması aksamadan işlemeye devam ediyor. Aslında Suriye, Hafız Esed döneminden bu yana, çevrelerindekilerin sadakatini sağlamak için tasarlanmış bir ayrıcalıklar ve teşvik sistemi altında işliyor.
Suriye'nin modern para üretme aygıtının kalbinde Beşşar Esed, eşi Esma ve kardeşi Mahir Esed yer alıyor. Bu mekanizmanın çeşitli bileşenleri geliştikçe fonlar da buna göre hareket etti. Birkaç tanıdık yüz dışında, restoran müdavimleri ve müsrif harcama yapanlar, servetlerini çoğunlukla savaş sırasında başkalarının talihsizliklerinden elde eden sadık Esed destekçileridir.
Suriye'de ortaya çıkan yeni endüstriler arasında Captagon ön planda yer alıyor. Akdeniz kıyılarına ve Ürdün sınırlarına dağılmış üretim tesisleri, binlerce Suriyeli ve çeşitli milletlerden bireylerin katıldığı, uluslararası alanda yasaklanan ve 6 milyar dolar değerindeki bu uyuşturucunun ticaretinin gelişmesine yol açtı. Mahir Esed ve komuta ettiği Dördüncü Tümen ile Hizbullah, Captagon ticaretinin başlıca beyni ve vurguncularıdır.
Sabrı tükenen Suriyelilerden bazıları 2011 yılındakine benzer protestolarla hoşnutsuzluklarını dile getirmeye başladı. Suriye'deki Dürzilerin merkezi olan Suveyda kenti, kriz boyunca barışçıl veya tarafsız kaldı, ancak şimdi protestoların merkezi haline geldi. İnsanlar ‘kahrolsun rejim’ sloganları atarak sokaklara döküldü. Rejimin destek üssü olan Lazkiye dahil diğer bölgelerde de benzer protestoların yaşandığı bildirildi.
Öte yandan Suriyeliler bu çileyi yaşarken, Fırat'ın kuzeydoğusunda ve doğusunda bulunan Halk Savunma Birlikleri (YPG), Suriye'deki petrol zenginliğini kontrol ediyor. 2011 yılında günde 380 bin varil civarında olan petrol üretiminin şu anda günde 80 bin varile düştüğü söyleniyor. YPG, bu petrol zenginliğini faaliyetlerini finanse etmek ve rejim dahil birçok farklı tarafla ticaret yapmak için kullanıyor. Çünkü özel çıkar, kamu yararından çok daha yüksek bir yüzde oluşturuyor.
Kriz başladığında Esed rejiminin kilit isimleri, süreçte birkaç milyon Suriyelinin kaybını hafife alarak, ülkedeki yangının başkalarına da sıçrayacağını açıkça ilan etti. Gerçekten de durum böyleydi.
Başta Türkiye ve Lübnan olmak üzere komşu ülkelerden hâlâ olumsuz tepkiler geliyor. Sayıları Türkiye'de 3,5 milyon, Lübnan'da ise yaklaşık 1,5 milyon (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre 850 bin) olan Suriyeliler günümüzün gündeminde yer alıyor. Lübnan ekonomisi zar zor kendi ayakları üzerinde duruyor ve bazıları, Suriyelilerin birkaç yıldır verdiği mali desteğin bunun en önemli nedenlerinden biri olduğunu iddia ediyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed bir ara Suriyelilerin yurtdışından dönüşünün hükümet tarafından memnuniyetle karşılandığını söylüyordu. Artık ses tonu değişti. Esed, teröristlerin komşu ülkeler ve bazı Arap ülkelerinin desteğiyle Suriye'deki altyapıyı tahrip ettiğini, bu altyapı yeniden inşa edilmediği sürece yurtdışındaki Suriyelilerin geri dönmeyeceğini söyledi.
Türkiye, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmasına rağmen son dönemde ekonomik açıdan bir çöküş yaşıyor. Birçok Türk vatandaşı bu çöküşün nedeni olarak Suriye'deki krizi ve Türkiye'ye sığınan Suriyelileri gösteriyor.
Esed bir ara Suriyelilerin yurtdışından dönüşünün hükümet tarafından memnuniyetle karşılandığını söylüyordu. Artık ses tonu değişti. Esed, teröristlerin komşu ülkeler ve bazı Arap ülkelerinin desteğiyle Suriye'deki altyapıyı tahrip ettiğini, bu altyapı yeniden inşa edilmediği sürece yurtdışındaki Suriyelilerin geri dönmeyeceğini söyledi.
Suriye'nin tekrar Arap Birliği'ne kabul edilmesi, bunun ülkede ekonomik durumun iyileşmesine yol açacağı yönündeki umutları artırdı. Ancak işler planlandığı gibi gitmedi. Esed, son röportajlarından birinde Suriye'nin yapması gerekeni yaptığını, şimdi de Arap Birliği ülkelerinin yapması gerekenleri beklediğini söyledi. Esed'in sözleriyle neyi kastettiği tam olarak belli değil ama ne olursa olsun bir ilerleme yok.
Suriye'de ekonomi ve yaşam koşulları hâlâ idealin çok uzağında ve işler bu şekilde devam ettiği sürece yakın vadede normale dönme ihtimali de düşük.
Zamanın her zaman kendi lehine oynadığına inanan ve para kazanma mekanizmasından memnun olan Esed ise bunu hiç umursamıyor gibi görünüyor.
Al Majalla (UK)
Çeviren: Şarku'l Avsat (UK)