Dünya haritalarının orta bölgelerinde yaşamak ve buradan dünya ile yurda bakmak yerkürenin herhangi bir bölgesinde yaşamakta olan insanların bakışlarından çok daha farklı bir konum ile karşı karşıya geldiğimizi ortaya koymaktadır. Uzay çalışmaları giderek arttıkça dünyaya dışarıdan bakışlar fazlasıyla artış göstermiş ve bu doğrultuda bakışlar geliştirilerek, dünyanın gezegen dışı hava boşluğunda nasıl bir yere sahip olduğu ve bu boşluk alandan hareket edilerek uzaysal boyut kazandığı son dönemlerde en çok izlenen konular arasında ön plana geçmiştir. Her yönü ile uzayın içinde yer alan yerkürenin ne olduğunun anlaşılması ya da uzay boşluğu içinde ne gibi hareketler düzenine sahip olduğunun anlaşılması amacıyla yürütülen çalışmalar zaman içerisinde çeşitli hareketlilik gelişmeleri doğrultusunda yön değişimleriyle karşılaşılması açısından her zaman için farklı hareket biçimleri, ya da izlenen yol stratejilerinin farklılıklar coğrafyası içinde dünyaya uzaktan bakanların gördüğü gibi atmosfer düzeni içerisinde sürekli hareket eden ve zaman içerisinde de bu hareketliliği istikrarlı dönüş ve yol izlemeleriyle devam ettiren diğer gezegenler gibi, yerküre de atmosfer düzeni içinde hareketliliğini süreklilik halinde devam ettirmektedir. Yeryüzünün oluşum süreci içinde ortaya çıkan hareketlilik atmosfer içinde dönüp duran gezegenlerin içinde bulunduğu dönme ve dönüşüm haritalarının incelendiği aşamalarda belirli rota ve hareket düzenlerine doğal olarak uyum sağlayarak yollarına devam etme doğrultusunda belirli yollarda uzaysal hareketlilik göstergelerine uygun olarak haritalarda görünen yönlere doğru hareketler üzerinden, bağımlılıklar gösterdikleri ortaya çıkmaktadır. Dünyanın oluşum sürecini izleyen dönemlerde içinde bulunulan atmosfer ortamında, diğer bütün gezegenler ya da uzay maddelerinin sürekli yer değiştirerek kalıcı bir düzene sahip olmadıklarını göstermişlerdir. Böylesine bir durumun uzay ve atmosfer çalışmaları sırasında görülmesi ve değişim ilkesinin uzayda görülen düzensizliğinin anlaşılması dünyadan uzaya bakışlar ile belirlemek sayesinde insanoğlu, hem içinde yaşadığı ülkeler ve bölgeleri izleme şansını elde ettiğini hem de giderek ortaya çıkan astronomi bilmininin verileri ile gözlembilim adı verilen çalışmaların öne çıktığı göze çarpmaktadır.
Bizler Türk asıllı insanlar olarak, Türkiye adı ile anılan ülkeden hem dünyaya hem de içinde bulunduğumuz uzaya bakış yapma ve görülenleri bir araya getirerek ya da bunlar arasında karşılaştırmalar yaparak derlemeler ve de çeşitli bilimsel çalışmalar yapmak durumunda olmuşlardır. Astronomi ve de Astroloji bilimleri alanlarında uzun süreli yapılan çalışmalar aracılığı ile dünya ile uzay arasındaki var olan düzen ile karşılıklı etkileşimlerin genellenmesiyle, yeni dönemde gök bilim ya da uzay bilim adı altında dünyadaki uzaysal çalışmalar giderek artmaktadır. Her yeni çalışma insanlığın önüne birçok yol ve yöntem açarken bu gibi bulguların artmasıyla birlikte, insanların içinde yaşadıkları dünya ve Türkiye ile uzaysal olarak içinde yer aldıkları gökyüzü ile sahip olunan bağlantılar, her yeni adım atılırken kurulan farklı ilişkiler ağları da eskisine oranla değişiklik gösterebilmektedir. Bu çerçevede uzay, dünya ve insanlık üçgeninde kurulan bağlantıların zamanla değişiklikler göstermesi, insanlığın hem dünyaya hem de kendi yurduna bakışlarını doğrudan etkileyerek çevresel bakışları değiştirmektedir.
Yeryüzünde var olan tüm devletlerin sahip oldukları ülke tabanına ayakların sağ salim basmasıyla başlayan ilişkiler düzeni devletler, toplumlar, devletler ve de insanlar açısından ele alınarak incelendiğinde haklar, özgürlükler ve egemenlik düzenleri açılarından ele alınarak incelenmeleri söz konusudur. Kamu hukuku bilim dalı açısından konu ele alındığında devlet, millet, toplum ve hukuk ya da siyasal düzenlerin ele alınarak incelendiği durumlar öne çıkarak, insanlığın geleceğinin belirlenmesinde siyasal bilim ve hukuk açısından yönlendirici olmaktadır. Ülkeler, devletler ve de toplumların dışarıdan yönlendirilmesi, her konu ve alanı içine alan siyasal bakış açılarına sahip olmaktadır. Sadece bir şeylere bakarak ya da rastlantısal bakış açıları ile siyasal, bilimsel ya da hukuksal bakış açıları geliştirerek var olan sorunların çözümlere kavuşturulabilmesi mümkün değildir. Özellikle bilimsel araştırma merkezlerinin ya da yeraltı veya yer üstü izleme, gözetleme, dinleme, inceleme ve diğer aletlerin kullanılmasıyla küresel izleme yapılanmalarına giden yolları izleyerek sonuçlara ulaşabilmek mümkün değildir. Toplumsal süreçlerin gelişimi doğrultusunda ki siyasal ya da yönetsel örgütlenmeler olarak kentler, devletler, ulus devletler ya da imparatorluklar dünya haritalarında sınır komşuları görünümünde yer almaktadırlar. Bu gibi siyasal yapılanmaların merkezindeki başkentlerin ülkenin güç merkezi ve yönetim odağı olarak öne çıkmalarıyla birlikte, başkentin ortasında bir tepe göz konumunda her şeyi izleyen ve gelişmeleri toparlayarak hareket eden bir gözetleme kulesi ya da araştırma ve değerlendirme merkezi oluşturma şansı kullanılarak bütün bilim dalları ve alanlarında uzman olan temsilcilerden meydana getirilecek çok yönlü bir merkez, batılıların Think-tank adı verilen bir izleme veya kurumu, düşünce kuruluşu olarak gerçekleştirilir.
Dünyanın jeopolitik merkezinde merkezi devlet olarak kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti dünyanın ortasında bulunan bir jeopolitik devlet olarak dünyanın ve uzayın her bölgesine yönelerek bir bilimsel kuruluş olarak, dünyaya ve uzaya bakmak durumunda örgütlenecek olan araştırma merkezi ülke ve dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarınca yeni ve yakın ilişkiler oluşturarak sahip olunan bilgi ve dokümanların paylaştırılarak değerlendirme sürecine dahil olması sağlanırken, yeryüzü ülkelerinde bulunan bütün bilgilerin bir kısmı bölüşülerek değerlendirilir ya da elde edilen tüm bilgi ve dokümanlar ilgili kuruluşların katılımları ile birlikte ele alınarak konu ve sorunlarla birlikte bütüncül bir takdirlendirme yapılabilir. Konu Türkiye üzerinden ele alındığı zaman özel konuma sahip olan merkezlerin çalışmalarından özel koşullar kullanılarak sonuçlar elde edilmeye çalışılır. Bir devlet içinde kurumlar arası ya da bir bölgedeki belirli kurumlar arası ortak çalışmalarda işbirliğine yönelerek ve belirli konularda ortak çalışmalar tamamlanarak, bilgi değerlendirme çalışmalarında uzmanlık kurulları oluşturulabilir ya da çeşitli uzmanların bir araya getirilmesi ile uzmanlık daireleri ya da merkezleri kurularak, bilimsel alandaki bütün bilgi birikiminin devreye sokulması sağlanabilir. Konu tüm devletlerde başkentler kurulurken, öncelikli olarak ele alınır ya da zaman içinde diğer uzman kuruluşların içinden belirlenecek temsilcilerin bir araya getirilmesi ile uzmanlık bilim kurulları kurularak ve bilimsel açıdan değerlendirme sonuçları elde ederek yapılan değerlendirme çalışmalarından bilimsel sonuçlar elde edilmeye çalışılır. Bir alandaki bilimsel çalışmalarda olduğu gibi tüm ipuçları ile toplanan deliller temel alınarak inceleme ve değerlendirme çalışmalarında öncelikli bir biçimde incelemeler yapılmaktadır. Batılı ülkelerde bu gibi çalışmalara düşünce tankı adı verilmesinin sebebi bu durumdur. Tank gibi güçlü bir yapılanma hedeflenmiştir.
Ankara, dünyanın önde gelen büyük devletlerinden birisinin başkenti olarak her zaman için önde gelen bir düşünce ve değerlendirme merkezi olmuştur. Bugün Ankara içinde barındırdığı on beş üniversite ile ve bir düzineden fazla inceleme ve araştırma merkezi ile iki büyük ulusal kütüphane ile ve de birçok özel kuruluşların özel statü ile barındırdığı kitaplık ve de bilimsel çalışma merkezleri ile Avrupa ve Asya kıtalarının bir araya getirdiği ciddi bir bilimsel bilgi birikimi ve bilimsel araştırma merkezlerine sahip bulunmaktadır. Toplumun içinden gelen belirli merkezlerin veya siyasal birikimlerin ya da kültür sanat kültürel oluşumlarının gündeme getirdiği bir çok kültür-sanat merkezi ya da galeri benzeri gönüllü çalışmalar ve bu doğrultuda hareket eden vakıf, dernek ya da kooperatif benzeri özel örgütlenmelerin de çalışmalar yaptığı, bilim ya da kültür merkezinin günlük hayatın içine girerek özel ya da amatör çalışmaların oluşturduğu büyük bir birikim geleceğin araştırmacılarını, siyaset, bilim ve kültür-sanat adamlarını her açıdan beklemektedir. Ankara merkezi coğrafya bölgesinin en önde gelen yerleşim yerlerinden birisi olarak binlerce yıllık bir birikimin bu günlere ve yarınlara hizmet edecek düzeyde bir büyük oluşumun en büyük göstergelerinden birisidir. Merkezi alanda kurulmuş olan tarihin en büyük devletleri ya da imparatorluklarına zamanında başkentlik yapmış bir büyük birikimin en önde gelen göstergesi olarak, bugünün dünyasında yaşamını sürdürmekte olan yeni kuşaklara hizmet etmektedir. Resmi ya da özel olarak gündeme gelen örgütlenmelerde bölgenin merkezi yerleşim noktasıdır. Üç kıta arasında kurulmuş bir kesişme noktası olarak, Türkiye Cumhuriyeti kıtaların birleştiği merkezi yapılanma örneği olmuştur. Bu durumu ile Türk devleti aynı zamanda orta dünyanın bu alandaki en donanımlı bir büyük kenti olarak, Türkiye’nin başkenti Ankara, merkezi alandaki çeşitlilik örneklerinin öncüsü bir konumda olmuştur.
Türkler merkezi alana gelmeden üç büyük kıtanın birleşmesi sonrasında bölge devletleri kurulurken önce Yahudiler, sonra Hristiyanlar, daha sonraları Müslümanlar ve Türkler bu bölgelere gelerek yerleşmişlerdir. Orta Asya’da çıkan ve daha sonraları da Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde devletleşme şansını elde eden Türkler sırasıyla önce doğu Asya’da ve daha sonraları da Orta Asya, Kuzey Asya, Ön Asya ve de batı Asya gibi bölgelerde devletler kuran Türk toplulukları daha sonraları hem Avrupa hem de Afrika kıtalarında da yeni devletler kurarak, üç büyük kıtada sayısı fazla olan Türk devletleri ile insan uygarlığının simgesi olarak sayılabilecek siyasal hareketler ile devletsel oluşumlar, dünya tarihi içinde Türk devletleri tarihini dünya tarihinin en önde gelen başlıca konularından birisi düzeyine çıkarmıştır. Orta dünyadaki devletler oluşumu öncesinde, doğu Asya bölgesinde öne geçen Türkler Büyük Okyanus öncesi dönemde tarihteki kayıtlara göre, bu büyük denizde Mu kıtasının batışı sonrasında Asya kıtasının topraklarına gelmişlerdi. Günümüzdeki yapılanması ile Doğu Türkistan olarak adlandırılan Uygur devleti Türklerin Asya kıtasındaki ilk devletleri olarak öne çıkmıştır. Daha sonraki aşamada ise Türk uygarlığının temsilcisi konumuyla Doğu Türkistan bölgesinin bu yoldan Türkistan ile öne çıkan Türk kimliği tarihsel süreç içinde Doğu Asya bölgesi üzerinden Kuzey Asya’ya geçmiştir. Kuzey Asya’da ilk kurulan Türk devleti Göktürk imparatorluğu adını alarak ve Asya kıtasının merkezi alanını kapsayarak bu kıtada önce Göktürk İmparatorluğunu daha sonraları da Avar, Hazar, Selçuklu, Altınordu ve Osmanlı gibi çok büyük imparatorlukları kurmuşlardır. Orta Asya bölgelerindeki bu gibi oluşumlar Batı Asya bölgesini doğrudan etkileyerek, Türklerin tarihsel mirasının Orta Doğu alanında canlanmasına yardımcı olmuşlardır.
Devam edecek