Osmanlı padişahı II. Mahmut, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kapatarak, yerine kurduğu Batı tarzındaki modern ordu için askeri bando kurdu. Bu kurulan bandoya ‘Muzikâ-i Hümâyûn’ adı verildi. Bu kuruluş, 6 Nisan 1924 tarihinde TBMM’nin aldığı kararla ‘Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ adını aldı. 25 Haziran 1932 tarihinde adı Atatürk’ün isteğiyle ‘Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası’ olarak değiştirildi. 25 Mart 1957 tarihinde 6940 sayılı “Riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrası Kuruluşu Hakkında Kanun” TBMM’de kabul edildi ve topluluğun adı ‘Riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrası’ oldu. Günümüzde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) kuruluş öyküsü kısaca bu şekildedir.

CSO’nun konserlerini verdiği ilk kendi salonu 29 Ekim 1961 tarihinde, Cumhuriyetimizin 38. kuruluş yılında açıldı. Mimarlar Feridun Helvacıoğlu ve Ertuğrul Özakdemir, Talatpaşa Bulvarı üzerinde bulunan sergi evini 800 dinleyici kapasiteli Devlet Konser Salonu’na dönüştürme projesini başarıyla yerine getirerek, Ankaralıların hizmetine sundular.

Yıllar içinde bu konser salonunun yetersizliği gündeme getirilmiş ve yeni bir konser salonu yapılması isteği doğmuştu. 1992 yılında açılan yarışma sonucunda mimarlar Semra ve Özcan Uygur çiftinin projesi birinci seçildi. 1993 yılında mimarlarla sözleşme imzalanarak proje çizim çalışmalarına başlandı. 1995 yılında inşaatın ihalesi yapıldı ve 21 Aralık 1997 tarihinde zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından temeli atıldı. Süleyman Demirel’in şu sözü hala belleklerdedir: “Saat 21.00’de uyuyan Türkiye istemiyorum. Ayakkabımı satar, yine bu salonu yaparım.”

Yapımı yılan hikâyesine dönen “CSO Konser Salonu ve Koro Çalışma Binaları”, belki de dünyada inşaatı en uzun süren konser salonudur. Yarışmasının üzerinden 28 yılı aşkın süre geçen, inşaatı 23 yıldır süren, birçok cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet ve kültür bakanı eskiten Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın yeni binası, bazı eksikliklere karşın 3 Aralık 2020 tarihinde AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıldı.

Ankara’nın kalbinde, Ankara Kalesi ile Anıtkabir arasında görüş ekseninde yer alan, yaklaşık 85 milyon Avro’ya mal olan 2023 koltuk kapasiteli ‘Büyük Salon’, 500 koltuk kapasiteli ‘Mavi Salon’ ve 650 kişilik ‘Tarihi CSO Salonu’ ile restoranları, kafeteryaları, müzesi ve hediyelik eşya alanı ile on bin kişi kapasiteli açık hava konser alanlarından oluşan yerleşkesi, kültür ve sanat tutkunlarının buluşma yeri olacaktır. Bu anıtsal yapıyı ülkemize kazandıranlara, emeği geçenlere teşekkür ederiz. Düzenlemesi iyi yapılırsa ve amacına uygun kullanılırsa CSO Konser Salonu ve Koro Çalışma Binaları’nın, Ankara’nın kültür sanat yaşamına büyük katkı yapacağı kuşkusuzdur; her yönüyle çağdaş Türkiye’nin aydınlık yüzü olacaktır. Ancak ilan edilen bilet fiyatları yüksektir. Kamunun sanat kurumlarının birinci görevi para kazanmak değil, sanatın halka ulaşmasını sağlamaktır. Bu sosyal devletin, halkçılık ilkesinin gereğidir. Ayrıca bir korno figürünün içine CSO harflerinin yerleştirilmesiyle oluşturulan ve 1972 yılından bu yana kullanılan CSO logosunun değiştirilmesi de anlamsız olmuştur.

Küresel salgının yüksek boyutlara ulaşmasına karşın yapılan ve şova dönüştürülen açılış törenine proje mimarları Semra ve Özcan Uygur çifti, açılışa davet edilmediklerini, ertesi gün bilet alıp gideceklerini duyurduktan sonra çağrıldılar. Ayrıca yapılmasına neden olan siyasetçi, bürokrat, devlet sanatçıları ve orkestranın diğer elemanlarının çağırılmaması da büyük bir kusur olarak göze battı. CSO Yeni Konser Salonun açılışında yaptığı konuşmada Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kültür ve sanat politikalarını eleştiren AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan, laik ve demokratik cumhuriyetimizin kurucusu eşsiz liderimiz Atatürk başta olmak üzere cumhuriyeti kuranları her zamanki gibi eleştirdi. Ülkemizin üzerine karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten, Türk müziğinin de payını aldığını söyleyen Tayyip Erdoğan konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Öyle ki, bu ülkede müzik inkılabı adı altında, Türk halk ve sanat müziğinin 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı tuhaf dönemler yaşanmıştır. Türkiye bizim dönemimizde sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil kültür, sanat, müzik, edebiyatta da prangalarından kurtulmuştur.”

Yaşamlarının hiçbir evresinde klasik müzik nedir bilmeyenler, dinlemeyenler, konserlere gitmeyenler, kültür ve sanat denince arabesk müzik akıllarına gelenler, heykellere ucube diyenler; kültür ve sanatın gelişmesi için büyük emek harcayan, sanat kurumlarının var olmasına neden olan, Atatürk ve arkadaşlarına iftiralar atarak, var olmaya çalışmaktadırlar. Bir dönem radyoda makamsal saray musikisi çalınmasının yasaklanmış olmasına vurgu yaparak cumhuriyet dönemini karalamak hiç kimsenin haddi değildir.

Kalkınmanın bilimle, eğitimle, kültürle, sanatla ve sporla birlikte yürümesi gerektiğini bilen Cumhuriyetimizin kurucuları, yıllarca bu politikaları ülkemizin bir olgusu olarak başarıyla yaşama geçirdiler. Opera, bale ve tiyatro gibi, CSO da her zaman bu olgunun önemli bir parçası oldu; ülkemizin çağdaşlaşma yolunun önemli basamakları arasında yer aldı. Cumhuriyetimizi kuranları saygı ile anıyor ve yeni CSO binasının ülkemize ışık saçacağına inanıyoruz.

14 Aralık 2020.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.