Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN yazdı: "Büyük Makedonya Kuruluyor -4-"

İsrail’e gitmeyen Musevilerin, Makedonya’yı yedek ülke olarak seçmelerinin ana nedeni, bu ülkenin Balkanların ortasında sahip olduğu büyük jeopolitik konumudur. Bunun yanı sıra, Makedon nüfusun az olması ve bu toplum içinde ciddi bir kimlik bunalımının yaşanması nedeniyle bir türlü güçlü bir Makedonya milliyetçiliğinin geliştirilememesi de Makedonya’nın ikinci Yahudi devletine dönüştürülmesinde etkili olmuştur. Balkanlardaki Bulgar, Sırp, Yunan, Arnavut, Hırvat milliyetçiliklerinin çok güçlü yapılarına rağmen bir türlü ciddi bir milliyetçiliğe sahip olamayan Makedonyalılar bu yüzden ülkelerini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Yarım yüzyıl önce nasıl Filistinliler nasıl ülkelerini kaybetmişlerse, bugün ikinci bir İsrail Avrupa topraklarında Makedonya’da oluşturulurken, zayıf kalan Makedonlar kendi ülkelerine sahip çıkamaz bir konuma tıpkı Filistinliler gibi düşmüşlerdir. Balkan Yahudiliği tarihini ve ABD’nin büyük gücü ile olanaklarını iyi kullanan Musevi lobileri Makedonya’yı ikinci İsrail konumuna getirmektedirler. Batıda oluşan büyük emperyal gücün dünyanın merkezine taşınması sürecinde, başarısız İsrail devletine teslim olmak istemeyen dünya Yahudiliğinin Avrupa ve Avrasya ilişkilerini daha rahat yürütebilmek açısından Makedonya’yı yeni dönemde yerleşime ve her türlü amaca uygun bir ülke olarak seçtikleri anlaşılmaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş düzeyde yepyeni bir yapılanma son yıllarda bu ülkeye dönük olarak geliştirilmektedir.

ABD’nin Kosova’ya yerleşmesinden sonra, Musevilerin Makedonya’ya yerleşimlerinin de dünyanın gözünden kaçırılabilmesi için, eski Osmanlıyı çağrıştıracak bir biçimde Yeni Osmanlıcılık akımı desteklenmekte ve Türkiye’de böylesine bir Siyonist Atlantik emperyalizmi projesinde Avrupa Birliğine ve Rusya’ya karşı Yeni Osmanlı görünümünde kullanılmak istenmektedir. ABD’den dünyayı yönetemeyenler merkezi coğrafyaya gelirlerken, başarısız İsrail’in yerine alternatif bir Yahudi ülkesinin Büyük Makedonya’da gündeme getirilmesi tartışılması gereken bir durumdur. Bölge ülkeleri ile beraber diğer büyük devletlerin böylesine bir gelişmeyi hemen kabul edemeyecekleri açıktır. Üçüncü dünya savaşı riski nedeniyle İsrail’den kaçmak isteyecek Musevilere bir alternatif ülke olarak Makedonya’nın gösterilmesi ve geleceğe dönük hazırlanması, Büyük Orta Doğu projesinin Balkanlara uzanan batı ayağını açıkça göstermektedir. İsrail ve Orta Doğu üzerinden dünyanın merkezi alanının denetim altına alamayan Musevilerin, bu kez aynı projeyi Büyük Makedonya üzerinden Balkan bölgesinde denemesi ve Balkanlar üzerinden İstanbul’u, Anadolu’yu, Kafkasları ve Orta Doğu’yu daha güvenli bir biçimde denetim altına alarak, doğunun büyük güçlerine karşı merkezi bir Avrasya stratejisi uygulamaya çalışacakları anlaşılmaktadır.

Küçük Makedonya Büyük Makedonya’ya dönüştürülürken, dünyanın merkezi alanında Balkanlar üzerinden yeni bir Musevi inisiyatifinin devreye girdiği görülmektedir. Böylesine bir gelişme Avrupa Birliğinin önünü keseceği gibi, Büyük Orta Doğu projesinin de Balkanlar üzerinden devreye sokulacağı ve İstanbul’un Balkan destekli olarak daha da güçlendirileceği anlaşılmaktadır. Soğuk savaş döneminden kalma Rus etkisinin Balkanlardan silinmesi ve Rusya’nın iyice Avrupa’nın dışına itilerek sadece bir Asya gücü haline dönüştürülmesi, gene Büyük Makedonya projesi ile başlayacak yeni dönemde görülebilecek gelişmeler olacaktır. Hristiyan Avrupa’yı hedefleyen Vatikan’ın, Musevilerin yeniden Avrupa’ya dönüşlerine karşı çıkacağı, Avrupa’nın büyük Hristiyan devletlerinin Musevilerin etkin olacağı bir Büyük Makedonya’ya Balkanlar’da izin vermek istemeyecekleri, tarihin ortaya koyduğu gerçeklerdir. Merkezi coğrafyada Hristiyan ve Musevi çekişmesinin hızla tırmandığı bir aşamada, Müslüman milleti ve laik devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin gene arada kalacağı ve hiç kimseye yaranamayacağı görülmektedir. Türkiye bu aşamada arada kalarak ezileceğine, hızla komşularıyla bölgesel bir güvenlik paktı oluşturarak ve Merkezi Devletler Birliği adı altında, tıpkı Avrupa Birliği gibi bir kendisini merkeze koyan yeni bir yapılanmaya yönelerek, kendisini ve tüm bölge devletlerini yeni bir güvenlik şemsiyesi altına alabilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti bütün devletler ile olduğu gibi hem Makedonya hem de diğer Balkan ülkeleriyle yakın ve sıcak ilişkilerini sürdürmeli ve Büyük Makedonya girişimleriyle bölge haritalarının değiştirilmesi girişimlerine karşı komşu devletler ile işbirliği yaparak, dünya ve bölge barışı için bu gibi oyunlara ve senaryolara karşı çıkmalıdır. Amerikan Musevi lobilerinin Büyük Makedonya macerasına Türk Musevileri de karşı çıkmalı ve bölge barışı için, komşu devletler ile geliştirilecek dayanışma girişimlerine destek vermelidirler. Balkanlar’da geliştirilecek, ikinci bir İsrail olayının Orta Doğu savaşını Balkanlar üzerinden Avrupa topraklarına taşımasına ve bölge barışını tehdit etmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Gerekirse bugünkü Türkiye, tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi Balkan ülkeleriyle yeni bir Balkan paktını gündeme getirerek, Doğu Avrupa’da sınırların değişmesine ve üçüncü dünya savaşının önüne geçilebilmelidir.

Bu yılın ilk aylarında dünya kapitalist sisteminin hem kurucusu hem de sahibi konumunda bulunan Rotschilds kardeşlerin Amerika Birleşik Devletlerinin en küresel şehri olan New York’u terk ederek, Osmanlı imparatorluğuna ilk olarak başkaldıran Karadağ devletinin merkez  şehri olan Karadağ’a gelerek yerleşmeleri bütün dünya açısından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Dünyayı ekonomi üzerinden yöneten Rotschilds kardeşler, Amerikan ve İngiliz hazine sistemlerinin sahipleri olarak dünya kapitalist sistemini  yıllardır sömürgeci bir çizgide yönlendirici bir görev ile yönetmektedirler. Bugünkü kapitalist sistemde on milyar insanı binden fazla bankalar aracılığı ile aşırı zengin iş adamları yönetmektedirler. Rotschilds ailesinin yeni döneme New York’taki merkez yerine Montenegro’da oluşturulan yeni kapitalist merkez üzerinden yepyeni bir yönetim düzenine bağlanması her açıdan bir ilk olarak öne çıkmakta ve dünyanın geleceği için farklı bir yönü hedeflemektedir. İyi Türkçe konuşan ve Türkiye ile birlikte Türk dünyasını da yeni dönemde ele almaya hazırlanan bu para babalarının artık dünyayı Kuzey Amerika’nın en yukarıdaki büyük kenti olan New York yerine, orta dünyanın merkezi  alanında yer alan Karabağ üzerinden yönetmeye çaba göstermekte olan Rothschilds sülalesinin, İsrail’in Kudüs merkezli, ABD’nin Bağdat merkezli, İngiltere’nin İstanbul merkezli bölgesel planlarına karşı, dünya ekonomisini öncelikle Montenegro üzerinden yeni bir alternatif dünya devleti önerisi olarak Merkezi bir dünya devleti yapılanmasını, büyük devletleri dışlayarak yapmaya çalıştıkları gibi bir görünüm ortaya çıktığı için Karabağ’da başlatılan girişimlerin daha sonraları Selanik üzerinden devam ettirileceği gibi, yeni bir çizgi yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Önce kuzeyi ve güneyi ile birlikte Makedonya birleşecek, daha sonra Selanik kenti bu devletin yeniden başkenti olacak ve bu kuruluş aşamasından sonra da Makedonya ülkesini çevreleyen Balkan topraklarının Makedonya üzerinden birleşeceği bir Balkan paktı ilan edilerek, dünya beş kıtanın ortasından yönetilmeye başlanacaktır. İki büyük dünya savaşının Doğu Avrupa’daki Balkan toprakları üzerinde çıktığı dikkate alınırsa o zaman küresel sermayenin ağa babaları olan Rothschilds’lerin neden bu yılbaşında koşarak Makedonya ülkesine koşarak geldikleri anlaşılmaktadır. İngiltere Kudüs’e, ABD İstanbul’a, Türkiye Selanik’e, İsrail İstanbul’a karşı çıkarken, kendi seçtikleri ve yatırım yaptıkları merkezi coğrafya kentlerinden birisini dünya kapitalist sisteminin ana kenti haline getirmeye güçleri yetmemektedir.

Dünya güçlerinin merkez kavgası sürüp giderken, Makedonya bir Avrupa-Anadolu köprüsü olarak devreye girmektedir. Bu açıdan Para babaları yeni merkez olarak Selanik’i öne çıkarmaya çalışmaktadırlar. 

.....

Yazarın tüm yazıları için tıklayınız

.....

Anahtar Kelimeler:
Prof. Dr. Anıl Çeçen
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.