Dünyayı Yöneten 13 aileden biri olan Rockefeller’ın başındaki David Rockefeller 1940 yılında ABD’nin önde gelen gazete ve dergilerinin Yayın Yönetmenleri ve Sahiplerine özel olarak verdiği yemekte şunu açıklıyordu: “Hitler Almanya’sı yenilecek ve yıkılacak. Onun yerini Amerika alacak. Dünyanın Jandarması olacak. Amerika için yeni pazarlar oluşurken, zenginlikleri de Amerika’ya getirilecek”

2. Dünya Savaşı bittikten sonra ekonomileri bozulan İngiltere ve Fransa Dünya sahnesinden çekilmeye başladılar. Sömürgeler bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Dünyada bu iki devletin yerini artık Amerika almaya başlamıştı. 1947 yılında da Türkiye’ye girdi. Soğuk Savaş nedeniyle Rusya ile sınırı olan Türkiye önem kazandı. 1948’de de İsrail Devleti kurulunca Ortadoğu’da da önemi arttı. Ondan sonra da Türkiye Planları devreye girdi. Atatürk’ün bağımsızlık düşüncesinin yerini Amerika’ya bağımlılık aldı. NATO üyesi olduktan sonra da siyasi olarak Batı’nın ve Amerika’nın yanında olduk.

Bu noktada hazırlanan planlar devreye girdi.

Türkiye’de bugün Doğu ve Güneydoğu’da zengin petrol kaynaklarımız var. Bunları çıkartmamak için Amerika engeller koydu. TPAO’nun yaptığı araştırmalarda zengin kaynaklar bulunurken, dev petrol şirketleri bu arazileri kiralayıp üretim yapılmasına engel oldular. Amaç Türkiye zengin olmasın ve biz onları borçlandıralım. Bunun benzerini Amerika Venezuela’ya da uygulamak istedi. Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip bir ülke, ancak Chavez ve Maduro’nun yanlış ekonomik planları ekonomiyi bozdular. Bugün zengin petrol üreticisi olan ama dış borçları nedeniyle enflasyonu patlayan ülkeyi ABD karıştırmak istiyor.

Trumph ABD’nin en kötü başkanlarından olarak kabul edilen Nixon gibi davranıyor. Askeri ve ekonomik gücünü gösterip dünya ülkelerini tehdit ediyor. Bu yanlış politikalar yüzünden kaybeden ABD oluyor ama bunun farkında değil. Venezuella’da halkın seçtiği Devlet Başkanı’nın tanınmayıp başka bir ismin desteklenmesi, Çin-Rusya gibi ülkeleri harekete geçirdiler. Çin’in petrole ihtiyacı var. Rusya da siyasi nedenlerle destekliyor.

Peki Venezuela da durum nedir?

Bu konuda sevgili yayın yönetmeni gazeteci ağabeyim Güneri Civaoğlu’nun yazısından aktaracağım: VENEZUELA için iki gerçek...

Önce birincisi... Maduro döneminde Venezuela ekonomisi çöktü. Şöyle ki...Venezuela’nın bir önceki başkanı Chavez göreve başladığında ülkede enflasyon yüzde 18’di.

İki kez 2003 ve 2008’de yüzde 40’a tırmanmıştı. Ama... Görevi bıraktığında yüzde 36 dolaylarındaydı. Maduro seçildi. Enflasyon 2 yıl içinde füze grafiği çizdi. Yüzde 1 milyon 300 bine dayanmış bulunmakta. Geçen yılın sonuna kadar ortalama 19 günde bir fiyatlar ikiye katlanmış. Bu da Venezuela halkını “gıda” gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma getirmiş.

Bir ABD Doları’nın karşılığı Bolivar’da (Venezuela para birimi) da aynı hızla değer kaybetmiş. 1 dolar =1600 bolivar. Venezuela bir zamanlar Latin Amerika’nın en zengin ekonomilerinden birine sahipti. Bu zenginliğin kaynağı ise dünyanın -bilinen- en büyük petrol rezervine sahip olması. Ancak...Kötü yönetim nedeniyle ekonomi çöküşe geçti.

Chavez döneminde gene de Venezuela ekonomisi (gayri safi milli hasıla) yüzde 5 büyümeyle Maduro dönemine geçiş yapmıştı. Maduro’yla birlikte 2013’te büyüme yüzde 1’e düştü. Sonrasında eksiye geçti. 2014’te yüzde eksi 4, 2015’te yüzde eksi 7...2016, 2017, 2018 de ise üst üste 3 yıl yüzde eksi 18...Gerçi sadece kötü yönetim değil. Dünyada petrol fiyatlarının düşmesi de çok önemli hatta başka neden. Çünkü Venezuela ekonomisi üretim ve katma değer endeksli değil, sadece ham petrole bağlı. Ve... Hem Chavez, hem Maduro dönemlerinde bu büyük petrol varlığı nedeniyle akaryakıt adeta 3 kuruş on paraya dağıtıldı halka. Ayrıca... ABD’nin uyguladığı ambargolarda Venezuela ekonomisini vurdu. Ve de hesapsız kitapsızlık. Daha Chavez’in başkanlık yıllarında petrol fiyatları yüksekken, Venezuela ekonomik büyümesini finanse etmek için katlanarak artan dış borçlara girmişti.

Maduro’nun başkanlığa geldiği sıralarda petrol fiyatlarında hızlı düşüş hem dış borçların sıkıştırması hem de petrol gelirlerinde büyük düşme nedeniyle kriz üretti. Ülkenin yaşam koşulları anketine göre (Encovi 2017) 10 kişiden 8’i evlerine yeterince gıda götüremiyor, daha az yemek yiyor. 10 kişiden 6’sı “yemek alacak paraları olmadığından gece yatağa aç girdiklerini” söylüyor. Venezuelalılar bu zor koşullarda daha az para ödeyerek elde edebilecekleri gıdalara yöneldiler. Örneğin... Yüzde 65’i kök sebzeler... Yüzde 80’i makarna, ekmek ve mısır ununa yönelmiş... Sebze, meyve, süt ve süt ürünleri ancak halkın yüzde 30’unun evlerine girebiliyor.

2017’de halkın yüzde 64.3’ü gıdasızlık sebebiyle 11.5 kilo zayıflamış.

Yoksulluğun fazla olduğu hanelerde bu sayı daha da yüksek. Her 10 kişiden 9’u yemek ihtiyacını karşılayamıyor; 8 milyon 200 bin kişi 2 veya daha az öğün yemek yiyebiliyor. Yemek porsiyonları da küçültülmüş. Patatesin yerini, “tapiyok” adlı, “yoksul yiyeceği” olarak anılan sebze almış. Hatta Mc Donalds bile fiyatını ayarlayabilmek için köftenin yanına patates yerine “tapiyok kızartması” veriyor. İlaç sıkıntısı büyük. Sıtma gibi artık dünyada silinmek üzere olan hastalıklar bile Venezuela’da yükselişe geçmiş. Maduro’nun meşruiyeti elbette bir gerçek.

Venezuella’dan bizim de ders almamız gerekiyor. Daha da önemlisi Tarım’a olan desteğin artması gerekiyor. Dünya’da ‘Ekonomi Savaşları’ sürüyor. Dünya Amerika’nın malı ve insanoğlu da köleleri. Bu düşünce hiç değişmiyor ama devir değişti insanlar her şeyin farkındalar ve ellerinden geldiğince tepki gösteriyorlar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.