BURSA ARENA / Haber Merkezi
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Baro Başkanlığı da dahil olmak üzere avukatlığın her kademesinde görev yaptığını belirten Tanrıkulu, "Bugünü 30 yıldır hep kutladık. Ama hukukun olmadığı yerde bugün, hukukçular günü kutlanmaz." dedi.
İktidarın, yargının ve hukukun üstünlüğünü yok saydığını, avukatlık mesleği açısından Türkiye’nin darbe dönemlerinden bile güç günlerden geçtiğini ifade eden Tanrıkulu, bazı hukukçuların kendi mesleklerini aşağılar hale geldiklerini belirtti.
Hukukun bir gün herkese lazım olacağını söyleyen Tanrıkulu, "Savunma yargının kurucu unsuru değil, dışlanan unsuru haline geldi. 600’e yakın avukat şu anda tutuklu. İddianamesiz bir şekilde tutuklulukları devam ediyor. Hukukun olmadığı bu ortamda Avukatlar Günü’nü kutlamak bir zulüm." ifadelerini kullandı.
Tanrıkulu’nun konuşması şöyle:
5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla avukatlık mesleği yaparken, insan haklarını savunurken başta yakın arkadaşım Sevgili Tahir Elçi olmak üzere katledilmiş tüm avukatları saygıyla anıyorum. Avukatlık, adalet mekanizmasının temel direklerinden biridir. Savunma olmadan adalet olmaz. Dolayısıyla avukatların katledilmesi, adaletin de katli anlamına geliyor. Bu iki hususu birbirinden ayıramayız.
Türkiye’deki mevcut adalet sistemi, avukatlık mesleğini etkisizleştirme hedefi üzerine kurulmak isteniyor. Çünkü savunmayı ortadan kaldırdığınızda, adaleti de ortadan kaldırırsınız. Milli Görüş çizgisinin Adil Düzen sloganıyla yola çıkanların bugün adaletsiz düzen için ellerinden geleni yaptığını hepimiz görüyoruz. Avukatlık mesleğine yönelik kısıtlamalar da adaletsiz düzen hedefinin bir parçası olarak okunmalıdır.
Adalet Bakanlığı’nın bir yıl önceki verilerine göre 390 tutuklu avukat bulunmaktaydı. Bu sayı son bir yıl içinde artmaya devam etti. Bugün 600’den fazla avukatın tutuklu veya hükümlü olduğu, çoğunun iddianamesinin bile hazırlanmadığı, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı bir ortamda Avukatlar Günü’nü kutlamak anlamını yitirdi. Ortada kutlanacak bir gün değil, adalet enkazı bulunuyor.
Ceza yargılamasının her aşamasında avukatın/savunmanın rolü çok zayıflatıldığı için özellikle OHAL döneminde hem avukatlara hem de şüpheli/sanıklara ilişkin hak ihlalleri çok büyük oranda artış göstermiştir.
Avukatlık Mesleğinin bağımsız ve serbest olma niteliğine siyasi iktidar tarafından son dönemlerde ciddi müdahaleler gerçekleştirilmektedir.
Avukatın Yargı erki içindeki yeri ve hakları mevzuata aykırı bir şekilde başta İdare olmak üzere tüm devlet organlarınca göz ardı edilmektedir. Dosya, belge ve bilgiye erişimde çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Öte yandan avukatlar ciddi ekonomik sorunlarla da boğuşmak durumunda kalmaktadır. CMK Kapsamında yapılan avukat/müdafi görevlendirmelerine ilişkin brüt KDV dâhil ücret miktarları son derece düşüktür. CMK kapsamında yapılan görevlendirmelerde, soruşturma aşamasında avukatların aldığı ücret 280 TL’dir! Sulh Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamalar için ödenen ücret 436 TL, Asliye Ceza/Çocuk Mahkemesi’nde 479 TL ve Çocuk/Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamalarda avukatlara verilen ücret 861 TL’dir.
Avukatların tutuklu müvekkilleriyle cezaevlerinde yaptıkları görüşmelerde hukuka aykırı her türlü uygulama söz konusudur. Avukatlar müvekkilleriyle gardiyan eşliğinde, yazılı materyal bulunmadan, not alamadan, mahremiyet ilkesine riayet edilmeden, sınırlı süre içinde görüşebilmektedir.
KHK ve OHAL uygulamaları mesleğin icrasında büyük zorluklara sebebiyet vermektedir. Avukat-müvekkil görüşmelerinin ya hiç ya da gereği gibi yapılamaması, görüşmeler için ayrılan ortamların müvekkil-avukat görüşmesine uygun olmaması, gerek müvekkilin gerekse avukatların yeterli savunma hazırlığı yapmalarını engellemektedir.
667 sayılı KHK ile C. Savcılarına tanınan yetki kapsamında dosyalarda gizlilik kararları alınıyor ve avukatın dosyaya erişim hakkı kısıtlanabiliyor. Savunma avukatının dosyaya ve delillere ulaşamaması, soruşturmanın eksik yapılması, suç delili olduğu iddia edilen belge, beyan ve buna benzer delillerin savunma açısından denetlenememesi yargının en temel süreçlerinden birinin ortadan kaldırılmasıyla eş anlamlıdır.
Özellikle çok sanıklı dosyalarda zaman sorunu bahane edilerek gerekli ve yeterli savunma yaptırılmıyor. Etkin ve bağımsız savunmanın önemi ve avukatın yargının üç ayağından biri olduğu esasları temel alınmaksızın, gerek meslekte tecrübesiz genç hakim ve savcılar, gerek siyasi baskı altında kalan tüm yargı mercileri eliyle savunma mesleği üzerinde büyük baskılar kurulmakta, hukuka uygun olmadığı aşikar olan kopyala-yapıştır kararlar verilmektedir.