BURSA ARENA / Haber Merkezi
Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından 25 Ocak 2020’de Milli Kütüphane Konferans Salonunda, vefatının 2’nci yılında Türk milliyetçiliğinin önemli ismi, gazeteci merhum Yücel Hacaloğlu’nu anmak üzere organize edilen “Türk Dünyasının Kanayan Yaraları Doğu Türkistan, Kırım, Irak Türkmenleri” konulu panel düzenlendi.
KIRIM’DAN DOĞU TÜRKİSTAN’A, IRAK’A
Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz ve Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanı Türkan Hacaloğlu’nun açılış konuşması ile başlayan programın konuşmacıları arasında Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı, yapımcı ve yönetmen Zafer Karatay “Rusya İşgaline Direnen Kırım” başlıklı konuşması ile yer aldı.
Oturum başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un yaptığı panelde; Kerkük Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip “Irak Türklerinin Kaybolan Hakları” başlıklı konuşması ile, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erol “Dünden Bugüne Suriye Türkleri” başlıklı konuşması ile, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Emet ise “Doğu Türkistan Sorunu ve Ceza Kampları” başlıklı konuşması ile panelistlere çok önemli bilgiler vererek sunumlarını gerçekleştirdiler.
IRAK TÜRKLERİNİN DİRENİŞİ
Panel Yücel Hacaloğlu’nun hayatını anlatan slayt gösterimiyle başladı. Panelin ilk konuşmacısı olan Kerkük Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip, “Irak Türklerini Kaybolan Hakları” başlıklı konuşması ile Irak Türklerinin geçmişten bugüne kadar yaşadıkları sıkıntıların asıl kaynağının coğrafyanın “misak-ı milli” olarak kalmaya direnmesi olduğuna dikkat çekti.
Irak Türklerinin bulunduğu coğrafyanın, beraberinde gelen ve devam eden sıkıntılarının tesadüfi olmadığını belirten Nakip, buraya Irak Türkmenlerinin daha önce hac yolunun güvenliği için yerleştirildiklerini, hala devam eden jeopolitik kıymetinin sahip olduğu yer altı petrol kaynaklarından ileri geldiğini hatırlattı.
TÜRKİYE’NİN OPERASYONLARI TÜRK VARLIĞININ DEVAMI AÇISINDAN HAYATİ
Nakip, “Türkiye’nin gelişmeler dahilinde insani, kültürel ve birçok faktör yönünden Irak Türkmenlerine çok yardımı olmuştur ancak askeri ve siyasi yönden herhangi bir desteği olmadığı için Türkmenler zayıf kalmışlardır.” dedi. Nakip, bu durumun bölgedeki Türkmenlerin parlamentoda sayıca yeteri kadar varlıklarını hissettirememelerinde etkili olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin Suriye-Irak sınırındaki terör tehdidini ve emperyalist güçlerinin emellerini ortadan kaldırmak üzere yaptığı operasyonların oradaki Türk varlığının devamı açısından hayati olduğunu vurgulan Nakip, “Türklerin artık politikası sadece savunma olmamalı yeri geldiği zaman çıkıp hücum noktasında Orta Doğu’da itibarımızı yaşatmalıyız.” dedi.
Yapılması gerekenler noktasında değerlendirmelerini aktaran Nakip, “Bugün Türkiye’nin Irak ile olan sınır kapısı bir tane. Oradan Türkmenlere ticari ve ekonomik anlamda kalan kazanım Barzani ailesinin kontolünde. Dolayısıyla İran gibi 9 tane olmasa bile arttırılmalı.” diye konuştu.
SURİYE TÜRKMENLERİNİN TRAVMALARI
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erol “Dünden Bugüne Suriye Türkleri” başlıklı konuşmasını Irak Türkmenlerince Türk’ün beklenen olduğunu “Poyraz” belgeselinin kesitlerinden oluşan etkileyici örneklerle başlattı.
Erol, Türkçe’nin yasaklanmasıyla edebiyatlarını ancak sözlü olarak bugüne ulaştıran Suriye Türkmenlerinin, “Suriye’de Türk, Türkiye’de Arap olarak karşılanmaları”nın en büyük travmaları ve üzüntüleri olduğunu kaydetti.
“İYİ Kİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, İYİ Kİ TÜRK MİLLİYETÇİLERİ VAR”
Panelde “Rusya İşgaline Direnen Kırım” başlıklı konuşması ile yer alan Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay sözlerine, “İyi ki Türk Dünyasının coğrafyalarında Türklük mücadelesine gönül vermiş insanlar, iyi ki Türkiye Cumhuriyeti, iyi ki Mustafa Kemal Atatürk, iyi ki Türk milliyetçileri var.” diyerek başladı.
Kırım’ın Osmanlı’dan günümüze kadarki tarihi sürecine kısaca değinen Karatay, kuzey coğrafyasında Rusların, Türklere yönelik soykırım çabalarının Türk olmalarından kaynaklandığını vurguladı.
“KIRIM HABER AJANSI VAR, KIRIM DERNEKLERİ VAR, BU YOLLARLA MÜCADELEMİZİ DÜNYAYA DUYURMA GAYRETİMİZ VAR”
Kırım Türklerinin uğradıkları zulümden dünyanın desteği olmaksızın kendi çabalarıyla kurtulduklarını ifade eden Karatay, “Kırım 2014’te tekrar fiili olarak dünyaya aktarılan türlü bahanelerle Rusya işgaliyle karşı karşıya kalmıştır, ancak Kırım Tatarları buna razı olmayıp itiraz etmiştir.” dedi.
Rus işgaline karşı Kırım Tatarlarının farklı mecralar üzerinden mücadele verdiğini ifade ederek, “Nelerin yaşandığını takip eden Kırım Haber Ajansı (QHA) var, Kırım Dernekleri var, sosyal kanallar var. Bu yollarla mücadelemizi dünyaya duyurma gayretimiz var.” şeklinde konuşan
Karatay, “Kırım Tatarları Sürgün öncesi dünyanın haberi olmaksızın direniş, mücadeleler göstermişken ve mücadelelerini sürdürürken bugün Putin Rusya’sının Türk Dünyasının kurtarıcısı olarak görülmesi ve gösterilmesi son derece üzücüdür.” ifadelerine yer verdi.
Bunun dışında kitlesel medya araçlarıyla beyinlerin de işgal edildiğine, yanlış yönlendirildiğine dikkat çeken Karatay, “Türk dünyasının çıkar ve geleceklerinin göz ardı edildiği noktada Atatürk’ün dediği gibi ‘Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır’, o satıh tüm Türklerin olduğu yerlerdir” diyerek Türklerin özgürce, insanca yaşamaları için mücadelelere devam edileceğini vurguladı.
DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ÇİN BASKISININ BAHANESİ SÖZDE TERÖRLE MÜCADELE
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Emet ise “Doğu Türkistan Sorunu ve Ceza Kampları” başlıklı konuşmasına kısaca Doğu Türkistan tarihinden bahsederek bugünkü zulmün başlangıç tarihinin Kasım 1949 işgali olduğuna değinerek başladı. Doç. Dr. Emet, Çin’in Uygurlara uygulamalarını “bölücülük, terörizm, fundamentalitizm” olarak üç hedefte gerçekleştirdiğini belirtti.
Emet, medyaya yansıyan Doğu Türkistan’daki uygulamaların gerçekliğini sorgulayanlara hepsinin gerçek olduğunu; sadece Türk ve Türkiye’de eğitim görmüş ve bağlantısı olanların yaptırıma uğraması için yeterli sebep olduğunu vurguladı. Emet, Çin devletinde yetişmiş devletin atadığı akademisyen ve rektörlerin türlü bahanelerle “zaten meslekleri varken” meslek edindirme kampları adı altındaki kamplara alınmalarının anlamsızlığına da dikkat çekti.
Emet, Türkiye’den bir heyetin Doğu Türkistan’daki kampları görmek üzere gideceği meselesine ilişkin, “Oraya ancak önceden belirtilmiş ve izin verilmiş olarak gidilmelidir, Çin’in göstermek istediği yerleri ve kişileri görmeye gitmek boşuna hatta hayırsız bir iş olacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Emet, Çin yönetiminin 1948’deki yasadan itibaren soykırım tanımına girebilecek öldürmek, ciddi bedensel zihinsel hasara neden olmak, çocukları zorla bir yere taşımak gibi maddeleri uyguladığını da söyledi.
Çin’in tüm bu insanlık dışı uygulamalarının kaynağının dünya hegemonyasını istemesi ve bunun için de Doğu Türkistan’ın jeopolitik ve stratejik konumunun etkili olduğunu belirten Emet, yapılması gerekenler konusunda da batılı ülkeler gibi bölgeye yönelik çalışmaların arttırılması gerektiğini ifade etti.
(QHA-Kırım Haber Ajansı-Ankara)