Günlük yaşam koşuşturması içinde birçok şeyi erteleriz “şimdi değil, daha sonra..” diye.
Şimdi belki de tam zamanı iken bir çok şeyi gözümüzde büyütürüz.
“Önce Ben” demeyi bilmediğimizden belki, önceliklerimiz hep yer değiştirir.
Oysa “Ben” diyebilmek, kendimize dair yapmak istediklerimizi gerçekleştirmek güzel olan değil midir?
İnsan “Önce Ben” demediği sürece, kimse ama hiç kimse “Önce Sen” demez güzel olan şeyler için.
Kendimize zaman ayırmak, ayrılan zamanı kaliteli geçirmek.
İhtiyacımız olan bir şeyi “önce kendimize” almak, sonra diğerleri için düşünmek bencillikmiş gibi gelir bizlere.
Yeni giysi alırız, bir davete, gezmeye giderken giyeriz, sonra da temiz temiz dursun der bir kenara koyarız, kendi isteğimizi başkalarına endeksleriz..
Evimizde hazır bir oda vardır, sürekli düzenli tutar misafir geldiğinde o odaya girilmesine izin veririz, misafir için bloke ederiz kendi kullanım alanımızı.
Yeni yemek takımları alırız, “önce evimize gelecek konuklar” için tahsis ederiz kendimiz kullanmaktan imtina ederiz.
Kendimiz için planladığımız hafta sonu gezmemizi, evimize gelecek konuk için iptal ederiz.
(Tabi ki bizler misafirperver insanlarız, bu da samimi sıcak bir duygudur, o ayrı)
Zaten önce ben diyebilmek, sadece evimize gelecek konuklar ve onlara gösterdiğimiz özen ile sınırlı bir şey değil ki.
Bizler çok konuda önceliklerimize genellikle kendimizden başkalarını koymaz mıyız?..
Bazen ; beğenerek aldığımız bir şeyi, bir kenara koyup..
- Şöyle dursun, gerektiğinde birisine hediye olarak veririz.. demez miyiz?
Oysa ki hayat o kadar kısa ki.
Evimizin, başkalarına tahsis ettiğimiz köşesinde oturup keyif yapabilmeyi,
En güzel tabak, bardaklarımızı canımız istediğinde kendimiz için kullanmayı,
Beğenerek aldığımız bir giysiyi o an, istediğimizde giyip salınmayı,
Yine kendimiz için alıp kullanmayı düşündüğümüz bir eşyayı dolu dolu kullanmayı,
- Bir kenarda dursun gerektiğinde birisine hediye olarak götürürüm.. demeyi bırakıp!
“Önce ben” diyebilmeyi gerektirmez mi zaman, henüz ömür varken ve hayattayken, tam da zamanı iken..
Geç olmadan, canımız istiyorken, hevesimiz varken neden bir başkasını düşünerek davranalım ki.!
“Önce Ben” diyebilmek, kendimiz için yaşayabilmenin tam da zamanı değil mi?
Bir çok konuda böyle değil miyiz çoğumuz, “Ben” diyemeden ve bir çok konuda “Hayır” demeyi bilmediğimiz için bunu iyimserlik saymıyor muyuz?
“Ben” diyemediğimiz ve hayatımızda “Hayır”larımız olmadığı sürece mutsuz olan biz olmuyor muyuz?
Bunlar sadece birer örnek, bunlara benzer çok konuda önce başkalarını düşünmek, çok da içimize sinmeyen, bize ters gelen konuda “hayır” diyememek, kendi kendimizi mutsuz ettiğimizin farkında veya değil, geçip gitmek!..
Kendimizden önce başkalarını düşünür, onlara değer verirsek de kimse bizi alkışlamayacak, madalya da takmayacak.
Tam da zamanı, kendimiz için bir şeyler yapmanın, kendimize zaman ayırmanın, kendimizle hoşnut olmanın tam da zamanı.
Hayat kısa; yapmak isteyip de ertelediklerimize, "daha sonra" dediklerimize, günü geldiğinde zaman dahi bulamayacağız..
Onun için, içimizde ukde kalmasın, kendimiz için yapmak istediğimiz her şeyin tam da zamanı.
Yarın demeden, yarınlara bırakmadan.
Tam da zamanı, yarın artık bugün..
Sevgi ve saygı ile.