Bu günlerde toplumun vicdanını sızlatan bir durum yaşıyoruz. Önce yazmaya gerek yok dedim. Nasıl olsa herkes her şeyi biliyor. Bir öğretmen, bir eğitimci olarak düşündüm taşındım. İçimdeki ses, yaz sen bunu yaz dedi. Öğretmen, hayat boyunca kendini öğretmen hisseder. Nitelikli özel okullarda matematik öğretmenliği yaptım. Yaptığım işi severek yaptım. Öğrenmeyi de öğretmeyi de çok sevdim. Eğitimde hoşgörülü ve yapıcı olmanın birçok kazanımlarının olduğunu biliyorum. Kimi zaman disiplin kurullarında görev aldım. Olaylara çok öznel bakan, katı ve çocukların insansal olanaklarını göz ardı eden anlayışları hiç tasvip etmedim. Benim anlayışıma göre ne matematik, ne fizik,…, ne de coğrafya, önemli olan önce iyi insan olabilmek.
Değerlendirme çok önemli bir iş. Ön yargıların, dini inançların ve siyasi görüşlerin etkisinde kalarak doğru bir değerlendirme yapılamaz. Hele hele söz konusu insanların geleceği ise, bir durumu her yönünle ayrıntılı bir biçimde ele alarak ve değer harcamadan bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu iş için, değerlendirme yapan kişilerin de değer bilgisine sahip olmaları şart. Yoksa her değerlendirme bir değer harcar. Amaç değer harcamak değil ki, değeri korumak. Bir durumu doğru anlamak ve doğru değerlendirmek herkesin işi değil. İşte eğitim kişiye bunu öğretemiyorsa, bu da eğitimin önemli eksiklerinden bir tanesi.
Ülke olarak ateş çemberi içerisindeyiz. Her yanımız savaş alanı. Coğrafya kader derler ya, biz bu toprakları memleket edindik, kaderimiz de geleceğimiz de burada. Mustafa Kemal’in kahraman askerleri bu ülkeyi yüz yıl önce emperyalistler ve işbirlikçilerinin işgalinden kurtardı. Her ne yapsak da onların hakkını ödeyemeyiz. Hepsini saygı ve minnetle anıyoruz. Bin bir zorluklar içinde epeyce yol aldık, alacağız da. Mustafa Kemal’in askerleri olmak demek; bu vatanın taşını toprağını bütün gücümüzle korumak, kollamak, ülkemizi çağdaş uygarlıklar seviyesinin üzerine çıkarmak için aklı ve bilimi rehber edinerek çalışmak hem de çok çalışmak demektir. Bu görevi kimileri laboratuvarlarda bilim yolunda ömür tüketerek, kimileri maden ocaklarında yüzlerce metre derinliklerde çalışarak, kimileri de biz rahat uyuyalım diye sınırlarımızda nöbet tutarak yerine getiriyor. Hepsine selam olsun.
Atatürk 1923 yılında, “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.” diyordu. Bu ne uzak görüşlülük, bu ne büyük hümanizma…Baş öğretmen, kadınların her alanda iyi bir eğitim alarak hayata katılmasının önemini görmüş. Aradan epeyce bir zaman geçmesine rağmen, ne yazık ki “çocuk gelinler” gerçeğini biliyoruz. Büyük bir mahcubiyetle Ata’ya dönerek, “biz seni yeteri kadar anlayamadık” demek geliyor içimizden.
Şanlı ordumuzun üç kadın teğmeni, harp okullarını birincilikle bitirmiş. Ailelerinin desteğiyle ve Harp Okulları’nda aldıkları nitelikli eğitimle çok başarılı olmuşlar. Her biri en az bir yabancı dili iyi derecede biliyor. Bu başarılı üç genç subay liderlik özelliği olan kişiler. Adını bile duymadığımız derslerden, erkek öğrencilerden daha yüksek puan almışlar ve hiçbir disiplin sorunu yaşamadan üstün performans sergilemişler. Takdire şayan bir durum. Bütün toplum olarak onlarla gurur duyduk, göğsümüz kabardı. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, Türk kadını için çok önemli bir motivasyon ve moraldir. Özellikle bu üç kadın teğmen, Anadolu’nun dar gelirli ailelerinin parlak çocuklarına rol model olmuşlardır. Hem de çok iyi bir rol model.
Okuyun kızlar. Başkomutanımızın 3 Şubat 1931 tarihinde, “Kızlarımız vatan ve milletin yüksek menfaatlerini savunup koruyabilecek kabiliyette yetiştirilmesi milli eğitimde esas tutulmalıdır. Ve kız çocuklarımıza entelektüel yetkinlik kazandırılması elzemdir” sözünü her daim aklınızda tutarak çok iyi okuyun. Atatürk’ün çocukları olarak hiçbir şeyden yılmayın. Hem de cehalete, geri kalmışlığa inat çok çalışarak geleceğinizi inşa edin. Sizler her alanda çok başarılı olduğunuz da özgüveni daha yüksek ve çok daha müreffeh bir ülke olacağız.