Selam Olsun Uygurlara, Filistinlilere, Morhinyo Myanmar/Arakan Müslümanlarına, Selam Olsun Mazlum İnsanlara! Selam Olsun!
Hicret zulüm altında olan Müslümanlara Farzdır!
Türkistan, Türklerin Ana Yurdudur ve Türkiye Türkistanın bir parçasıdır! Türk Yurdudur!
Dünyanın neresine giderseniz gidin dünyada hak ve batıl mücadelesi sürmektedir.
Gücü kuvveti hak sebebi sayan ırkçı, emperyalist, sömürgeci, soykırımcılar dünyayı yaşanmaz hale getirmişler, getirmektedirler. Dünyanın bir bölgesinde insan hakları teranesi okurken diğer yerinde katliam yapmakta beis görmezler. Bunu yaparken de asla utanmazlar!
Aziz Müslüman Türk milleti her zaman mazlumun yanında yer almış, mazlumlara kol kanat germiştir. Bu gün de böyledir ve böyle olmaya devam edecektir.
Suriye’de, Yemen’de, Libya’da, Irak’ta yaşanan işgal ve soykırımlar sırasında Türkiye mazlum insanlara, diline dinine milliyetine bakmadan kucak açmış, hatta bunu yaparken de birtakım tehlikeleri göze almıştır.
Türkiye Türklerin olduğu gibi Müslümanların ve mazlum milletlerin sığınma yeridir.
Miyanmar Devleti Arakan Müslümanlarını yerlerinden yurtlarından kovmuş on binlercesini çocuk kadın demeden katletmiş ve vatanlarından sürmüştür! Bugün bu kardeşlerimizin hayatta kalanları Bangladeş’e sığınmış ve orada barakalarda derme çatma çadırlarda hayatta kalmaya çalışmaktadırlar.
Can güvenliği sağlanamayan Gazzeli kadın çocuk ve yaşlılar Gazze’den çıkarılmalı Türkiye’ye getirilmelidir!
Gazze’de olanları insanlık film izler gibi izlemekte. Siyonist arz-ı mevud sapkın inanç sahiplerince bölgemiz adeta ateş çemberine çevrilmiştir!
İslam coğrafyasının işbirlikçi, ahlaksız, vicdansız, zalim yöneticileri bu durumu aynen Doğu Türkistan’da Komünist Çin tarafından yıllardır uygulanmakta olan soykırım ve zulümler karşısında olduğu gibi, Filistin’de Arakan’da yaşanan soykırıma da sessiz kalarak destek olmaktadırlar.
Yazıklar olsun işbirlikçi hainlere!
Bu iş gene aziz Türk milletine ve aziz devletimize düşmüştür.
Ne yapıyoruz?
Ne yapmalıyız?
Türkiye gerek BM başta olmak üzere uluslararası platformlarda mazlum milletlere sahip çıkmakta onların sesi olmaktadır.
Türkiye’ye sığınanlara ise tarihte olduğu gibi kucak açmakta aşını ekmeğini paylaşmaktadır.
Bunu yapmaya devam etmekte ve edecektir.
Suriye’den gelen sığınmacılar artık ülkelerine dönerek Suriye’nin boşaltılmasının önüne geçmeli, ülkelerinin kalkınmasına öncülük etmeliler! Suriye’den gelen misafirlerimiz, yolunuz açık olsun!
Uygurlar gerek Doğu Türkistan zindanlarında ve köle pazarlarında çalıştırılanlar ve diasporada, Avrupa, Amerika ve dünyanın neresinde olursa olsun hayatta kalma mücadelesi verenler ne yapmalı?
Gazzeli kadın çocuk ihtiyarlar ne yapmalı?
Sürgündeki Arakan Müslümanları ne yapmalı?
Can güvenliği olmayanlar hicret etmelidirler!
Öncelikle gerek vatanında gerek vatanı dışında yaşayan mazlum insanlar “hayatta kalmalı” insan hayatı kutsaldır ve Allahın insana koruyup kollaması için yüklediği görevdir.
Hicret peygamberi bir metottur.
Pek çok peygamber hicret ederek ümmetini ve kendisini zalimlerin elinden kurtarmıştır.
Âl-i İmrân/195. Ayet’e
“Hicret eden, yurtlarından çıkarılan, benim yolumda ezâ-cefâ gören, hakarete uğrayan, savaşıp şehit olanların da günahlarını mutlaka affedeceğim ve onları Allah tarafından bir mükâfat olmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Zâten, en güzel mükâfat ancak Allah katındadır.”
Bakara Suresi, 218. ayet’te:
Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler.
Nisa, 4/97 Ayet’te;
“İman edip de hicret etmeyerek kendi öz nefislerine zulmeder vaziyette olanların canlarını alırken melekler onlara diyorlardı ki: 'Ne işte idiniz?' Onlar da: 'Biz bu ülkede, dinin emirlerini uygulayamayan, baskı altında yaşayan kimselerdik.' deyince, melekler bu sefer şöyle dediler: 'Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya?' İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir dönüş yeridir orası!"
Bunun yanında gerçekten hicrete gücü yetmeyen yaşlı, güçsüz erkekler, kadınlar ve çocukların mazeretleri Nisa 98. âyetle kabul edilmiştir:
"Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiç bir yol bulamayanlar müstesnadır."
Hicret edenlere yardım eden ve onlara kucak açanları ise Allah şöyle müjdelemektedir;
Etfal /74.Ayet’te;
“İman edip hicret eden ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd edenlerle, onlara kucak açıp yardım edenler, işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve kesintisi olmayan güzel ve bol bir rızık vardır.
Hicret eden mazlum insanlara kapıları kapatmaya asla kimsenin yetkisi ve hakkı yoktur.
Arz Allah’ındır.
Arz insanlar üzerinde emniyet içinde yaşasınlar diye yaratılmıştır.
Elbette devletler emniyet ve asayiş tedbirlerini aşmak ve muhacirlere yönetimin kurallarına uymayı sağlayacak ve kendisini emniyete alacak tedbirleri geliştirecektir.
Bir takım proje mahsulü olarak gerçekleştirilen ülkelerin demografik yapısını bozmak, emniyetini bozmak içerde birtakım provokasyonlar yaptırmak için ülkelere sızdırılmak istenenlere asla izin vermemek gereğini yapmak da hem devletimizin hem de her birilerimizin vatan borcudur!
Burada mevzu bahis olan ülkelerin boşaltılması ve daha müreffeh yerlere gitmek değildir.
Burada mevzu olan; “can azizdir ve onu korumak ve insanı yaşatmaktır.”
Başta Türkiye olmak üzere diasporada yaşayan Doğu Türkistanlı muhacirlerin tamamı 70/80 bin civarındadır. Bunun yarısı halen Türkiye’de yaşamaktadır.
Diaspora’da yaşayan başta Doğu Türkistanlılar olmak üzere kardeşlerimizi bekleyen başka bir tehlike ise;
Asimilasyondur!
Ülkelerinden çıkarılan veya çıkmak zorunda kalmış kardeşlerimizin asimilasyona karşı kendilerini ve nesillerini çocuklarını korumak için tercihleri konfor ve zenginlikten ziyade “ezan sesi olan Müslümanların yaşadığı beldeler olmalıdır! Uygurların bu bakımdan öz vatanları da Türkiye’dir ve Türkiye’de yaşamayı tercih etmeliler.
Türkistan doğusu ile batısı ile Türkiye de dahil olmak üzere Türklerin asli yurdudur.
Bu böyledir ve bu temel kuraldır.
Asimilasyondan en az zararla kurtulmanın diğer yolları ise;
Tarih bilinci, şuuru, dil, din, gelenek ve kültürün muhafazası ile mümkün olacaktır.
Aksi halde; Bilge insan Aliya İzzet Begoviç’in meşhur ifadesi ile; “Savaş cephede kaybedilmez! Düşmana benzeyince kaybedilir” sonucu ile karşılaşmak kaçınılmaz olabilir!
Batı toplumları içinde yaşayan Uygurları bekleyen büyük tehlikelerden birisi çürümüş/tefessüh etmiş batı toplumu içinde eriyip gitmek olacaktır!
Ben şunu çok açık ifade ediyorum!
1-Arakan’da, Gazze’de, Doğu Türkistan’da yaşayan mazlumların çocuk, kadın ve yaşlıları Türkiye’ye getirilmeli ve can güvenlikler yaşama hakları sağlanmalıdır.
2-Tayland, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Mısır gibi Orta Asya ülkelerinde Çin’e iade korkusu ve tehlikesi ile yaşamaktalar. Öncelikle bu kardeşlerimiz Türkiye’ye getirilmelidir.
3-Avrupa, Amerika ve dünyanın neresinde Doğu Türkistanlı Uygur kardeşlerimiz varsa ve ayrıca Doğu Türkistan zindanlarında bulunanlar da mümkünse devletler arası münasebetle Türkiye’ye getirilmelerinin yolları bulunmalı onların da vatanları olan Türkiye’ye en kısa zamanda gelmeli ve Doğu Türkistan Çin zulmünden kurtulana kadar Türkiye’de yaşamalılar!
4-Türkiye’de bulunan veya Türkiye’ye gelmiş Doğu Türkistanlı muhacir kardeşlerimizin oturum izinleri vatandaşlık işlemleri çok hızlı yapılmalıdır. Gelen kardeşlerimizin bir yandan maişet derdi bir yandan da geçim derdi olmamalıdır. Bu vesile ile ifade edeyim; Avrupa ve diğer batılı ülkelerde Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimize gerekli kolaylıklar gösterilmekte ve asgari geçimleri sağlanmaktadır. Türkiye’de ise maalesef hali hazır durumda muhacir kardeşlerimiz oturum ve vatandaşlık sıkıntıları dolayısı ile “ezansız” beldelere gitmek zorunda bırakılmaktadır. Bu da yakın bir gelecekte Doğu Türkistan Müslüman Türk soydaş kardeşlerimizi asimilasyon tehlikesi ile baş başa bırakmaktadır.
Unutulmasın ki Türkiye’nin dinamik genç ve demografik yapısına uygun nüfusa ihtiyacı vardır.
Batı Ülkelerde yaşayan Doğu Türkistanlı muhacirler içinde bulundukları konforu tercih etmemeliler. Şayet konfor tercihi ile Avrupa ve ABD’de yaşamayı tercih ederlerse zulüm altında inim inim inleyen atalarına bunun hesabını veremezler!
Doğu Türkistan bağımsızlığını kazandığında en güzel ve verimli olarak yönetmek için kendilerini burada hazırlamalı Türkiye’nin devlet tecrübesinden yararlanmalılar.
Ve, unutmamalılar ki şu anda yaşadıkları ülkelerin nihai hedefi kendilerini asimile ederek ülkelerine nüfus kazandırmaktır. Ve hemen tamamının tarihleri soykırımlarla doludur ve karanlıktır!
Bu coğrafya hepimize yeter!
Benim vatanım bereketlidir ve benim milletimin en önemli hasletlerinden birisi mazlumun yanında olmak ve aşını ekmeğini paylaşmaktır!
Biz birlikte varız.
Birlikte büyük ve aziz milletiz
Türkistan Türklerin Ana Yurdudur ve Türkiye Türkistandır! Türk yurdudur!
Vesselam..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....