Dünyada Savaş da Barış da Türkiyesiz Türksüz Olmaz!
Zalim Şam yönetimi gitti.
Zalimlerin ve zulmün sonu asla yoktur. Zalimler yenilmeye mahkumdur.
Suriye’yi bekleyen tehlikeler var! Suriye’yi bekleyen tehlikeler Suriye kadar Türkiyeyi de ilgilendirmektedir. Devletimiz müteyakkızdır. Olanları çok yakından takip etmektedir!
Suriye’de olanları anlamlandırmak için acele etmeyin derim! Bugün müttefik olanlar yarın düşman bugün düşman olanlar yarın müttefik rolüne girilebilen bir süreçten geçiyoruz!
Suriye’de ABD ve Rusya müdahale etmeyerek müdahale etti!
Coğrafyamızda parçalanmışlık “parçala böl yut” politikasının en acı sonuçlarını yaşıyoruz!
Türkiye’yi tekrar bölmek, bölünmek isteyenlerin hangi sonuçlarla karşılaşacakları ve neler yaşayacaklarına dair kaygılarının olması yaşananlardan ders çıkarmaları beklenir!
İçinden geçtiğimiz süreçte düşman kahpe, dost yok!
Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Gürcüsü, Boşnağı vs. AZİZ TÜRK MİLETİ’ni oluşturmaktadır. Bu birliktelik tarihte olduğu gibi tasada sevinçte savaşta barışta birlikte var olacak, birliğimiz geleceği inşa edecektir.
Ateş çemberindeyiz!
Türkiyemizi ve aziz Türk milletimizi tarihi ile sosyolojisi ile varoluş hakikatinin gerçeği olan vizyonu/perspektifi ve misyonu/hedefleri ile tanımak ve bilmek her birimizin boynunun borcudur!
Bu yazıda çokça Türk kelimesi, Türk hakikati zorunlu ve sorumlulukla geçecektir. Öncelikle ve mutlak hakikati ve hakkı teslim ise sözümüze başlamak için; Türk demenin ve Türk hakikatinden bahsetmenin asla ırkçılık olmadığı gerçeğinin tesbiti ve hakkın ifadesi olduğunu belirtelim.
“Türk” demenin Müslüman demek olduğu Dünya tarihi içinde sosyolojik gerçekliktir. Aynen Yahudi demenin musevi demek olduğu gibi!
Anayasamızın 66'ncı maddesinde Türk'ün tarifi ise şöyle yapılmıştır: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür."
Türk demenin yiğitlik, devlet kuran adaletle hükmeden barışı savaşla canı pahasına sağlayan demek olduğu gerçeğini hakikat adına ifade edelim.
Merhum babama 13-14 yaşlarımda iken, “Türk demek ne demek? Türk’ü diğer milletlerden ayıran özellik nedir?” diye sormuştum.
Babam; (mekanı cennet olsun amin) “Oğlum, Türk demek; İslama hizmet eden, adil, savaşçı, korkusuz, düşmana korku salan kahraman millet demektir. Sadece Türk komutanları yendiği düşmanın komutanının kılıcını almaz ailesi ve çocuklarının canını bağışlar sadece Türk askeri savaşa giderken geçtiği yerlerde yediği meyvelerin parasını meyve ağacının dallarına asar! Türk milleti tarihin en şanlı en kahraman en adil milletidir.” Babamın Türk tarifi buydu.
Bugünlere gelindiğinde ise;
Türk demenin ırkçılık algısı ile kabulü zihinlere adeta çakılmış bir iftiradır!
Türk tarihi içinde Türk, Türküm demek asla ırkçılık olarak kendini tanımlamamış ve asla ırkçı yaklaşım ve uygulamalarda bulunmamıştır. Kaldı ki Türkler İslamla şereflendikten sonra İslamı en sade en yalın yaşayan bir millettir.
Türk devleti sınırları içinde yüz yıllar boyu kalmış, birlikte yaşamış milletlere asla ırkçı, kendini üstün gören sömürgeci davranmamış “Kul hakkı, insan hakkı” prensibini içselleştirmiş olduğundan yüz yıllarca hükümranlığı altında bulunan topluluklara asimilasyon uygulamadığı için dillerini, dinlerini kültürlerini unutmamışlardır.
Afrika’da yüz yıl sömürgecilik yapan batılı ülkelerin dilleri işgal ettikleri sömürgelerinin dilleri olmuş, ana dilleri kaybolmuş ve bu gün Afrika ülkeleri hem dillerini hem de pek çoğu dinlerini kaybetmişlerdir.
Türk milleti asil bir millettir, milletimizin geçmişi ile övünç duymak ve bu hakikati ifade etmek asla ırkçılık değildir.
Irkçılık kendini üstün görmektir.
Irkçılık kendi dışındakileri köle görmek, köleleştirmektir.
Irkçılık İslamın reddettiği insan haklarının önündeki en büyük engeldir.
Türk milletinin ve devletinin vizyonu ve misyonu
Türk milleti dünya tarihi içinde adaleti düzeni sağlamak ve yeryüzüne hakkı hakim kılmak gibi bir misyon ve üstlenmiştir.
Ancak ne var ki her faninin bir ömrü olduğu gibi Türk devletlerinin de ömrü olmuş devletler yıkılmış devletler kurulmuştur. Devletlerin kuruluşu birlik ve beraberlik içinde gerçekleşirken, devletlerin yıkılışı genellikle içerdeki tefrika ve iktidar kavgalarının sonucu gerçekleşmiştir.
Bu güne gelindiğinde ise; Türk devletini ve milletini bekleyen tehlikeler ve milletimize kurulan tuzaklar saymakla bitmez! Ancak biz gene kendi özümüzle ilgili olan kısmı ile ilgili olanların tahlilini yapalım.
Aziz milletimize son bir asırdır tarih şuuru bir yana kendi tarihini unutturmuşlar kriptoların yazdığı veya önerdiği “yalan tarih”le yeni bir millet inşa etmeye çalışmışlardır.
Tarihinden koparılmış, tarih şuurundan uzaklaştırılmış öz benliğinden ve milli birlik şuurundan mahrum bırakılmış bununla da kalınmamış kriptoların söz sahibi olduğu, bu aziz millete rol biçtiği bir vasata çekilmek istenmişti
Türkiye coğrafi bakımdan dünyanın en stratejik yerinde bulunmaktadır. Türkiyenin periferisinde bulunan Türk ve Müslüman coğrafyası da ayrıca petrol başta olmak üzere enerji yeraltı ve yer üstü maden ve tarım alanları bakımından da dünyanın en zengin yerleridir.
Allah her zenginliği bize ve bölgemize bahşetmiştir.
Yeter ki doğru kullanalım, sömürüye ilgisizliğe bilgisizliğe meydan vermeyelim.
Milli şuur şarttır
Aziz milletimiz yeniden tarih şuuru ile milli ve dini değerlerine sahip çıkarak silkinmeli tarihteki şanlı yerini tekrar almalıdır. Aksi halde hem kendi sonumuz karanlık ve hem de yeryüzünde huzur ve can güvenliği kalmayacaktır.
Bu aziz milletin vizyonu ve misyonu yeniden inşa edilmeli, küllerinden yeniden doğmalı, yeni dünya düzenini bizzat biz kurmalıyız!
Dünya adım adım topyekün savaşa sürüklenmektedir.
Suriye’deki gelişmeleri bu zaviyeden değerlendirmek, plan kuranların planlarını bozmamızın yolunu açacaktır.
Türkiye olmadan dünyada ne barış ne de savaş olmayacaktır.
Vesselam..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....