Elde olmayan sebeplerden ötürü uzunca bir ara oldu; öncelikle okuyucu dostlardan özür diliyor, gazetemizin imtiyaz sahibi sayın Hüsamettin Taşdemir nezdinde yönetim kadrosuna da hoşgörülerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Ara verdiğimiz sürede gündem o kadar yoğunlaştı ki, neresinden toparlayıp değineceğimizi şaşırdık desek yerinde olur. Ne tarafa baksak gündem dolu ve haliyle gündem dolu olunca, geri planlar daha fazla dolu oluyor. O nedenle bu hafta kısa kısa değinmeye çalışsak belki daha iyi olacak.
Konu Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olunca, ne ayak oyunları, ne de bu oyunlarda kullanılan figüranlar bitiyor.
Meşhur 15 Temmuz…
Bu tarihe dikkat etmek gerekiyor, tarih günü çok farklı anlamları ve gerçekleri ile ileride mutlaka yazacaktır. Ancak yadsınamaz en önemli gerçek, bu milletin ve devletin temeline DİNAMİT konulmaya çalışılan tarih olduğu gerçeği olacaktır. 15 Temmuzda HAİNLERİN ihanet gösterisine sahne oldu bu devlet ve millet, devletin içerisine kadar sızan munis görünümlü ama ipleri yabancıların elinde olan sözde cemaat nihayet TERÖR ÖRGÜTÜ olarak tescillendi..; Devletin varlığı ve dirliğine kast eden unsurların açığa çıkması ve dahası gerçek niyetlerinin ortaya dökülmesi bu millet için bir şans oldu ve teşebbüs “kalkışma” olarak kaldı.
Hedefin darbe değil, iç savaş çıkarma gayreti olduğunu artık herkes biliyor.
ANCAK !!! İşte burdan sonrasında gelişen olaylar ve hesaplar biraz muamma…
Milleti birliğe ve devleti, Cumhuriyeti korumaya dönük yapılan hareket ve girişimler arasında ince ve ustaca dokunan siyasi ihtiraslar var.
Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılan ve kast edilen bu ihanet girişimi herkesce malum olurken ve yine herkesçe “YENİKAPI RUHU” devlet ve millet için olduğu düşünülüp desteklenirken, ardından gelen siyasi manevralar sanki fırsatçıların kargaşadan ganimet toplama kaygısına dönüşüverdi. Devletin beka sorunu ile uğraşırken bir de bakmışız, sanki tüm bu ihanet ve kalkışmalar sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsına dönükmüş ve mevcut parlementer sistem de bunu korumaya yetmezmiş gibi bir algı oluşturulmaya başlandı.
OHAL olması ve uygulanması gereken bir durumdur ve anayasamıza göre bunu hükümet yürütmek ile yükümlü iken, belirleyici unsur Cumhurbaşkanı, uygulayıcı unsur hükümet şekline dönüşmeye başladı.
2002 den bu yana değişik şekillerde dile getirilen ve uygulanmaya çalışılan “başkanlık sistemi" hukuki olarak olmasa da fiili olarak uygulanmaya başlandı. Milletin önünde tartışmaya açıldı diye gösterilse de, aslında algı oluşturma çabaları başladı. İçeriği belli olmayan bir sistemin adı tartışılıyor ve siyasi irade de içeriği anlatmak yerine taraf oluşturma gayretinde..
AKP ve sayın Cumhurbaşkanı, arzu ettiği istikamette yönlendirme ve algı oluşturma stratejilerini kendilerine göre doğru uygulamaya devam ediyor.
Burada önemli olan, AKP nin kendi stratejisine sahip çıkmasından çok, kendi yönlendirdiği olguları millet adına değerlendirip, milleti bilgilendirmesi, yine millet adına yanlış bulunanları dile getirmesi gereken muhalefetin kendi tabanına dahi açıklayamamış olmasına rağmen iktidarın isteğine destek vermesidir.
Toplum biliminde halk’a istediğini kabul ettirmenin en güzel yolu, istediğinizi sizin değil, karşı çıkanlar tarafından dile getirtilmesidir. İktidar cephesi bunu yapmıştır, kendi tabanına zaten sahip olan AKP, kendi isteğine “TOPLUMSAL UZLAŞMA(!)” dedirtebilmek için muhalefetten bir kanadı kendi yanına çekmek durumundaydı.
Geçmişte “çözüm süreci(!)” adı ile HDP'yi yanına alan AKP, bugün de başkanlık sistemi için, tabandaki desteğini kaybetmiş, ancak mecliste kendine göre grup oluşturmuş olan MHP yönetimini, koltuklarını kaybetme korkularını kullanarak yanlarına çekmeyi başarmış durumdalar.
MHP’ni değil ancak MHP yönetim kadrosunu destekçi olarak seçmiştir. Elbette hesaplar farklı ve çıkarlara göre hareket tarzı oluşturma şartlarını geliştirebilirseniz, size en karşı olan grubu dahi algı olarak destekçi haline getirebilirsiniz.. MHP’nin taban ve seçmen bazında desteğini kaybetmiş, ancak koltuğunu kaybetmek istemeyen bir yönetim anlayışı, vatandaşa doğrulardan çok, daha önce söyledikleri ile çelişmeyi dahi göze alarak kurgulananı ters mantık ile ortaya koyacaktır.
İçeriği hala konuşulmayan bir sistem sadece dünyadaki örnekler üzerinden tartıştırılıyor, “Başkanlık Sistemi” toplumda çok karşılık bulmayınca, muhalefetten birisi çıkıp fiili durumu yasal hale getirmek gerekir, meclise getirin oylansın ve referanduma götürülsün diye gündem oluşturup açık destek verince AKP için şartlar oluşmuş demektir. Dün birbirlerine hakaret edenler, ip atanlar bugün DEVLET(!) için bir araya geldiklerini söyleyebiliyorlar.
Mevzu derin olunca sayfada yer kalmıyor.
Yarın yazının devamını getirmek üzere sağlıkla kalın.
Ara verdiğimiz sürede gündem o kadar yoğunlaştı ki, neresinden toparlayıp değineceğimizi şaşırdık desek yerinde olur. Ne tarafa baksak gündem dolu ve haliyle gündem dolu olunca, geri planlar daha fazla dolu oluyor. O nedenle bu hafta kısa kısa değinmeye çalışsak belki daha iyi olacak.
Konu Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olunca, ne ayak oyunları, ne de bu oyunlarda kullanılan figüranlar bitiyor.
Meşhur 15 Temmuz…
Bu tarihe dikkat etmek gerekiyor, tarih günü çok farklı anlamları ve gerçekleri ile ileride mutlaka yazacaktır. Ancak yadsınamaz en önemli gerçek, bu milletin ve devletin temeline DİNAMİT konulmaya çalışılan tarih olduğu gerçeği olacaktır. 15 Temmuzda HAİNLERİN ihanet gösterisine sahne oldu bu devlet ve millet, devletin içerisine kadar sızan munis görünümlü ama ipleri yabancıların elinde olan sözde cemaat nihayet TERÖR ÖRGÜTÜ olarak tescillendi..; Devletin varlığı ve dirliğine kast eden unsurların açığa çıkması ve dahası gerçek niyetlerinin ortaya dökülmesi bu millet için bir şans oldu ve teşebbüs “kalkışma” olarak kaldı.
Hedefin darbe değil, iç savaş çıkarma gayreti olduğunu artık herkes biliyor.
ANCAK !!! İşte burdan sonrasında gelişen olaylar ve hesaplar biraz muamma…
Milleti birliğe ve devleti, Cumhuriyeti korumaya dönük yapılan hareket ve girişimler arasında ince ve ustaca dokunan siyasi ihtiraslar var.
Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılan ve kast edilen bu ihanet girişimi herkesce malum olurken ve yine herkesçe “YENİKAPI RUHU” devlet ve millet için olduğu düşünülüp desteklenirken, ardından gelen siyasi manevralar sanki fırsatçıların kargaşadan ganimet toplama kaygısına dönüşüverdi. Devletin beka sorunu ile uğraşırken bir de bakmışız, sanki tüm bu ihanet ve kalkışmalar sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsına dönükmüş ve mevcut parlementer sistem de bunu korumaya yetmezmiş gibi bir algı oluşturulmaya başlandı.
OHAL olması ve uygulanması gereken bir durumdur ve anayasamıza göre bunu hükümet yürütmek ile yükümlü iken, belirleyici unsur Cumhurbaşkanı, uygulayıcı unsur hükümet şekline dönüşmeye başladı.
2002 den bu yana değişik şekillerde dile getirilen ve uygulanmaya çalışılan “başkanlık sistemi" hukuki olarak olmasa da fiili olarak uygulanmaya başlandı. Milletin önünde tartışmaya açıldı diye gösterilse de, aslında algı oluşturma çabaları başladı. İçeriği belli olmayan bir sistemin adı tartışılıyor ve siyasi irade de içeriği anlatmak yerine taraf oluşturma gayretinde..
AKP ve sayın Cumhurbaşkanı, arzu ettiği istikamette yönlendirme ve algı oluşturma stratejilerini kendilerine göre doğru uygulamaya devam ediyor.
Burada önemli olan, AKP nin kendi stratejisine sahip çıkmasından çok, kendi yönlendirdiği olguları millet adına değerlendirip, milleti bilgilendirmesi, yine millet adına yanlış bulunanları dile getirmesi gereken muhalefetin kendi tabanına dahi açıklayamamış olmasına rağmen iktidarın isteğine destek vermesidir.
Toplum biliminde halk’a istediğini kabul ettirmenin en güzel yolu, istediğinizi sizin değil, karşı çıkanlar tarafından dile getirtilmesidir. İktidar cephesi bunu yapmıştır, kendi tabanına zaten sahip olan AKP, kendi isteğine “TOPLUMSAL UZLAŞMA(!)” dedirtebilmek için muhalefetten bir kanadı kendi yanına çekmek durumundaydı.
Geçmişte “çözüm süreci(!)” adı ile HDP'yi yanına alan AKP, bugün de başkanlık sistemi için, tabandaki desteğini kaybetmiş, ancak mecliste kendine göre grup oluşturmuş olan MHP yönetimini, koltuklarını kaybetme korkularını kullanarak yanlarına çekmeyi başarmış durumdalar.
MHP’ni değil ancak MHP yönetim kadrosunu destekçi olarak seçmiştir. Elbette hesaplar farklı ve çıkarlara göre hareket tarzı oluşturma şartlarını geliştirebilirseniz, size en karşı olan grubu dahi algı olarak destekçi haline getirebilirsiniz.. MHP’nin taban ve seçmen bazında desteğini kaybetmiş, ancak koltuğunu kaybetmek istemeyen bir yönetim anlayışı, vatandaşa doğrulardan çok, daha önce söyledikleri ile çelişmeyi dahi göze alarak kurgulananı ters mantık ile ortaya koyacaktır.
İçeriği hala konuşulmayan bir sistem sadece dünyadaki örnekler üzerinden tartıştırılıyor, “Başkanlık Sistemi” toplumda çok karşılık bulmayınca, muhalefetten birisi çıkıp fiili durumu yasal hale getirmek gerekir, meclise getirin oylansın ve referanduma götürülsün diye gündem oluşturup açık destek verince AKP için şartlar oluşmuş demektir. Dün birbirlerine hakaret edenler, ip atanlar bugün DEVLET(!) için bir araya geldiklerini söyleyebiliyorlar.
Mevzu derin olunca sayfada yer kalmıyor.
Yarın yazının devamını getirmek üzere sağlıkla kalın.