“Var mı şu boğaz harbinin dünyada bir eşi,
En kesif orduların saldırıyor dördü beşi..”
Mehmet Akif’in ÇANAKKALE DESTANI dizeleri takıldı aklıma… Ne kadar da güncel ve benzeşen bir durum…
Ülke gündemi karışık, ancak bilinmelidirki bu karmaşa ülkenin acziyetinden değil, ülkenin var oluşundaki “Büyük Devlet ve bu topraklar üzerindeki bitmeyen hain emeller" sarmalının varlığından kaynaklanmaktadır.
15 Temmuz gündeme oturdu ve “ana eksen” oldu, çünkü bu millet ihaneti kabul etmez, peki 15 Temmuzu oluşturan gerekçeler ve bugüne gelmesini sağlayan unsurlar ne olacak?
PKK ihanetine konulan tepki ve mücadele ruhunda, PKK yı bu kadar semirtip, hoyratlaştıran unsurlar nasıl gözardı edildi ise, 15 Temmuz ihanetinin de sadece sonuçları konuşulup, tepkileri dile getirilecek ve buna zemin hazırlayan unsurlar yine toplum tarafından gözardı edilmesi sağlanacaktır.
15 Temmuz ile meşgul algılar, bir gece sabaha karşı Suriye’ye giren ordumuzun haberleri üzerine bambaşka bir durum ile karşılaştı.
Toplum mühendislerinin en önemli tespiti’dir “Türk Milleti her tür kargaşaya rağmen ülke bütünlüğü’ne karşı dışarıdan gelecek her tehlike için tek vücut olur.” Bu algı ve bilinci kendi kişisel çıkarlarına alet ederek kullanabilenlerin ve kullanmaya çalışanların aslında bu değerlere sahip çıkmaktan çok, toplumun değerleri üzerinden gizli amaçları gerçekleştirme gayretleri oluşturdukları az bir dikkat ile gayet net anlaşılabilir.
Ülkenin şer odaklarına karşı kendi haklarını korumak adına girilen Suriye’de şanlı ordumuz gereğini yapıyor ve yapacaktır da, ancak gerek askeri ve gerek siyasi strateji’de “bir tehlikenin var olmadan önlenmesi” esası vardır. Nedense kimse buraya neden gelindiğini sorgulamadan, tehlike olan PYD’nin başkanı denen Salih Müslim adlı teröristi çok değil, birkaç yıl önce Ankara’da en üst seviyede neden konuk edildiğini sorgulamadan, ülkemin güney şeridini kapsayan 900 km lik sınır boyuna bu PYD unsurlarına destek için, Barzani yönetiminden peşmerge ve hatta PKK teröristlerinin Türkiye üzerinden geçişine izin verilmesini sorgulamadan, Türkmenlerin Suriye’de PYD, IŞİD ve Şam yönetimi tarafından yok edilmesine neden seyirci kalındığı sorgulanmadan, Ordumuzun muzafferiyetine odaklandırmaya çalışılmaktadır toplum...
Yenikapı’da Demokrasi Mitingi (!)… Adı demokrasi mitingi olan ve algıları kuran ve ancak düşünen beyinlerde, bu algının demokrasi adı altında “sivil vesayet” oluşturma zemini olduğu anlaşılan meşhur miting’te güya birlik ve demokrasi adına muhalefet genel başkanları da konuştu.
Demokrasi ve birlikten bahsedildi, Türk Milletinin hiçbir şekilde vesayet altına alınamayacağından dem vuruldu.
Hamaset, zemini hazırlanmış topluluklarda vücut bulur, ancak sürekliliği olmaz. Milyonların önünde demokrasiden bahsedenlerin, genel başkanlık makamlarını koruyabilmek adına kendi partilerinin içerisinde tam tersi diktatörlük yaptıklarını, hamaset ve Demokrasi algısı ile gizlemeye çalışıyorlar.
Ülkenin değerleri üzerinden kendi değerlerini kollama gayretleri çok açık belli oluyor ve halk dili ile “millet yemiyor”.
Demokrasiye sahip çıkma algısı içerisinde kendi çıkarlarını kollama gayretleri son hızla devam etmektedir maalesef, ülkenin hukuk mekanizmasının içerisine sızmış hainlerin temizlendiği ve hukukun karmaşa içerisinde olduğu bir dönemde Yenikapı’da Türk Milletinin demokrasiye sahip çıkışı adına hamaset yapan sayın Devlet Bahçeli, bu hukuk karmaşışını fırsat bilerek, MHP iktidarı için değişim isteyen, MHP iktidarını isteyenleri, yani yönetim anlayışına muhalefet edenleri antidemokratik bir davranış ile, disiplin ve ihraç gibi korkular ile sindirip yok etme telaşına düşmüştür.
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi, olayların sonucu üzerinden algı oluşturma operasyonları yapılmaya çalışılmaktadır.
Genel merkez yönetiminin ve sayın Genel Başkanın bu tavrı karşısında; isnat edilen suç çok önceden işlenmeye başlamışsa, neden daha önce disipline verilmedi, 2.Kasım 2015 gecesi başlayan bu değişim isteği ve çalışmaları suç unsuru ise neden 10 ay beklenildi?
Bu girişimin altında, hukuk alanında 15 temmuz getirisi ile oluşan karmaşadan faydalanma fırsatçılığı var mıdır? Ve daha bir sürü delice sorular takılıyor akıla…
Sonuç olarak, meydana gelen olaylar üzerinden algı oluşturmaya çalışanlar bilmelidir ki, sonuçların her zaman bir sebebi vardır ve bu sebepler ortadan kalkmadan, sonuçlar her zaman bir başka şekilde ortaya çıkacaktır.
Dip Not…
Türk Silahlı Kuvvetlerini toplum nezdinde yıpratmaya çalışanlar önce Ergenekon diye bir algı yarattılar ve sonra anlaşıldıki bu algıyı yaratanlar aslında TSKyı ele geçirmeye çalışan HAİNLERMİŞ…
Hainleri var eden sebepleri ve yardımcı unsurlarını sorgulamadan ve yok etmeden İHANET ŞEBEKESİ çökertilemez.
Dışarıda ve içeride mücadele eden askerimiz de polisimiz de Türk Milletinin asil kanı ile mücadele etmektedir ve BAŞARILI olacaktır.