Türkiye’de son dönemde görülen en büyük sağlık skandalı olarak nitelendirilen "yenidoğan çetesi" ile ilgili davanın dördüncü günde de İstanbul Bakırköy Adliyesi'nde devam ediyor.
İlk üç günde toplam 13 sanık savunma yaptı. Davada 22'si tutuklu 47 sanık bulunuyor.
Mahkemede savunmada yapan sanıklar usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken kasten öldürme gibi suçlamalarını reddediyor.
İddianamede örgüt lideri olarak geçen sanık doktor Fırat Sarı ile doktor İlker Gönen ve 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir henüz ifade vermedi.
'Yoğun bakım boşalınca sitem ediyordu'
18 Kasım'da başlayan dava, Bakırköy Adliyesi'nde, 21. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor.
Mağdur ailelerin çoğunun müdahillikleri, "iddianamede yer almamaları" nedeniyle kabul edilmedi.
Tutuklu sanık Fırat Sarı, kimlik tespiti için sanık kürsüsünde aylık gelirinin 400 bin TL olduğunu söyledi.
Tutuklu sanıklardan hemşire Doğukan Taşçı, savunmasında, SGK’dan daha fazla para kazanmak için, ilaç satışı ve hasta şablonlarındaki oynamalar dahil bazı usulsüzlükler yapıldığını kabul etti.
Ancak Taşçı "kasten öldürme" dahil üzerine atılı diğer suçlamaları ise reddetti.
Taşçı, sitem edip suçladığı Fırat Sarı için, "Yoğun bakım boşalınca sitem ediyordu" dedi.
İkinci gün savunmasını yapan tutuklu sanık Hasan Basri Gök ise hemşire olarak çalıştığı Reyap Hastanesi'ne bebek sevklerinin Fırat Sarı tarafından yapıldığını, SGK'dan para almak için de yatış süresinin uzun tutulduğunu anlattı.
Gök, yatışlara sorumlu hekimin karar verdiğini, SGK'dan para almak için genelde uzun yatışlar yapıldığını, sanıklar İlker Gönen ile Fırat Sarı arasında hastane paylaşımı olduğunu, ikisinin aynı hastanelere bakmadığını söyledi.
Sanık hemşire Deniz Korkmaz da savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim” dedi.
Tutuklu sanık Hüseyin Günerhan da savunmasında "örgüt üyeliği" suçlamasını reddetti.
'Hastayı entübe göstermemi istedi'
Üçüncü günde 7 sanığın daha savunması alındı. Tutuklu sanık hemşirelerden Çağla Durmuş da bu kişiler arasındaydı.
Durmuş, iddianamede "örgüt lideri" olmakla suçlanan Doktor Fırat Sarı'nın kendilerinden dosyalarda değişiklik yapmalarını istediğini söyledi.
Çağla Durmuş, "Fırat Bey bazı dosyalarda değişiklik yapmamızı istiyordu. 'Hastayı entübe göster' diyordu. Kazanç için. Doğrusu, hasta neyse onun yazılmasıdır" dedi.
Sarı için "Hastalara müdahalede bulunduğu oluyordu" diyen Durmuş, bununla birlikte ortada bir örgüt olduğunu düşünmediğini, "dolandırıcılık" suçunu kabul etmediğini söyledi.
Bugünkü duruşmada savunma yapan diğer hemşirelerden Cansu Akyıldırım da hakkında medyada çok yanlış ithamlarda bulunulduğunu söyledi.
Akyıldırım, "Ben bu zamana kadar maaşlı çalışan biriydim, herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Böyle bir örgütün var olduğunu düşünmüyorum, varsa da ben üyesi değilim. Yedi aydır tutukluyum" dedi.
Tutuklu sanık hemşire Damla Atak da savunmasında, yedi aydır dolandırıcılıkla suçlandığını, Fırat Sarı'nın hastanesinde çalışsa da Sarı'yı en fazla iki kez gördüğünü söyledi.
Damla Atak, "Bilgisayarda yazılan epikrizleri okumadım, bu epikrizlerin hangi şartlarda yazıldığını bilmiyordum" diye konuştu.
Atak, ise örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil Servis personeli Gıyasettin Mert Özdemir’in ise hasta transferi yaptığını iddia etti.
Sanık Mehtap Sayar’a, sanık Hasan Basri Gök’ün “Mehtap öldür şu bebeği” dediği, fezlekeye göre kendisinin ise “Öldüreceğim de, öldürsem de dert” dediği telefon konuşması soruldu.
Sayar soruya, “Sıkıntılı bir bebek hakkında sıkıntılı bir konuşmadır. Bunun sosyal medyada da basında da psikolojik baskısını yaşadım. O yüzden bu konuda konuşmak istemiyorum” yanıtını verdi.
Tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad da savunmasında, yaklaşık 20 yıldır hekim olduğunu, dört aydır da haksız yere tutuklu olduğunu söyledi.
Denetim raporunda "kendilerinin üzerine oyun oynandığını" savunan Keykubad, "Bir hasta için elimden gelen her türlü tedaviyi elimde olsa yaparım. Ancak bu söylenenler iftiradır" dedi.
Keykubad, "Ben bu örgütteki kişilerle aynı yerde bulunmadım, aynı iş yerinde çalışmadım ve onlarla hiçbir alışverişim olmadı. Kimseyi tanımıyorum" diye konuştu.
CHP'den Bakan'a istifa çağrısı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel 19 Kasım'da partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda bir kez daha Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na istifa çağrısı yaptı.
Özgür Özel, "Nasıl bir çelişkidir, ne hazin bir tesadüftür ki bir anda yenidoğan çetesi İstanbul'da yargılanıyor bir yanda Sağlık Bakanı gelmiş Plan Bütçe Komisyonu’nda bir yıl boyunca sağlığı nasıl yöneteceğini, hastaneleri nasıl yöneteceğini, yenidoğan ünitelerini nasıl yöneteceğini anlatıyor" dedi.
Özel, suçlamaların Memişoğlu'nun İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğu dönemi kapsadığını da hatırlattı:
"Hala daha bu gelmiş Plan Bütçe Komisyonu’nda milletin vekillerinin gözünün içine bakıp kendisine bakan muamelesi yapılmasını bekliyor. Arkadaşlarımız onun gözüne baktılar istifaya çağırdılar. Onun konuşmasında orayı terk ettiler. O istifa edilecek, o hesap verilecek."
Meclis'te komisyon toplantısına katılan Bakan Memişoğlu ise "Bizim için bu operasyonun adı, 'çürük elma operasyonu', çetenin adı da 'insanlıktan nasibini almamışlar çetesidir" dedi.
Memişoğlu idari denetime ek olarak bilim insanlarının katılımı ile "yeni bir denetim modelini" hayata geçirdiklerini de söyledi.
CHP'li üyeler, Memişoğlu'nun konuşması sırasında komisyon salonunu terk etti.
İddianamede neler var?
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, 22'si tutuklu 47 sanık hakkında 1399 sayfalık bir iddianame hazırladı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi 28 Ekim'de kabul etti.
İddianamede sanıkların İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bazı bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettirdikleri, bazılarının ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülüyor.
İddianamede;
- Hayatını kaybeden 10 bebek "maktul",
- Beş kişi "müşteki",
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü "suçtan zarar gören",
- Sağlık şirketleri ve hastaneler "malen sorumlu",
- 47 kişi de "sanık" olarak yer alıyor.
Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın pek çok özel hastaneyle olan sözleşmelerine bağlı olarak, doğum sonrası ölümleri azaltmak için yenidoğan bebeklerin kaldığı yoğun bakımlara günlük 8000 TL ödeme yapılıyor.
"Yenidoğan çetesinin" devletin gün bazlı hesaplanarak ödemesini yaptığı "yoğun bakım tedavisi" kapsamında, "sözde tedavi" uygulaması üzerinden kazanç edebilmek adına 19 özel hastane ve birçok "112 Acil" personelini organize ettiği iddia ediliyor.
İddianamede ayrıca;
- Yenidoğan bebeklerin sağlık durumları kötü gösterilerek uzun süre yoğun bakımda tutulduğu ve böylece SGK’dan yüksek meblağda ödeme alındığı,
- Entübe edilmediği halde entübe gösterilen bebeklerin kayıtları yapılarak durumlarının manipüle edildiği,
- Özellikle Acil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Komisyonu (ASKOM) kurallarına aykırı olarak hasta nakillerinin yapıldığı ve böylece hastanelerin yatak doluluk oranlarının artırıldığı öne sürülüyor.
BBC Türkçe