DW Türkçe'ye konuşan iktisatçılara göre New York'taki tanıtımın hedef kitle açısından ülkeye faydası yok. Kalkınma konusunda verilen mesaj da Türkiye gerçekliğiyle uyuşmuyor.
Türkiye'de vatandaşın yükü tasarruf tedbirleri adı altında her geçen gün artarken hükümet, ABD'nin New York kentinde üzerinde dijital ekranların bulunduğu kamyonetlerle yaptığı tanıtımla gündemde.
Birleşmiş Milletler (BM) 79'uncu Genel Kurulu'nun düzenlendiği New York'ta yapılan ve maliyeti açıklanmayan tanıtım, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koordinasyonunda gerçekleştirildi.
Dijital ekranlı kamyonetler
İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarıyla BM'ye çeşitli mesajlarını içeren görsellerin yer aldığı dijital ekranlı kamyonetler Pazartesi günü New York'un işlek caddelerinde dolaştırıldı.
Bu mesajlar, "Beşin Ötesinde: Herkes İçin Küresel Bir Sistem İnşa Etmek", "Beşin Ötesinde Küresel Bir Sistem: Herkes İçin Daha Adil Bir Gelecek", "Daha Adil Bir Dünya İçin Reforme Edilmiş Bir BM", "Türkiye: İnsani Yardım ve Sürdürülebilir Kalkınmada Ortak", "Adil Bir Dünya İçin, Her Adımda Birlikte" ve "Daha İyi Bir Yarın İçin İnsanlığın Köprülerini İnşa Etmek" diye sıralandı.
Nelerden tasarruf edildi?
İktidar uzun süredir enflasyonla mücadele adına bütçedeki yükün ücretlilerin üzerine yüklendiği, kamu kurumlarının tasarruf etmediği konusunda eleştiriliyor.
Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmadı. Aynı gerekçeyle memur servislerinin kaldırılması ve taşımalı eğitimin sınırlandırılmasından sonra okullarda temizlik personelinin azaltılması da tartışma konusu oldu.
Peki böyle bir dönemde bu tanıtıma gerçekten ihtiyaç var mıydı?
Hedef kitle kim?
İktisatçılar öncelikle bu tanıtımın hedef kitlesinin kim olduğu sorusunu soruyor.
DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan, "Böyle bir reklamın herhangi bir hedef kitlesi olabilir mi? Amerika'da yoldan geçen bir Amerikalı bunu görse Türkiye hakkında pozitif ne düşünecek? Hiçbir anlamı, hiçbir hedefi olmayan, tamamen çarçur edilen bir para" diyor ve ekliyor: "Tabii şunu da bilemiyoruz. Bunu verdikleri şirket acaba piyasa değerinden mi yapıyor yoksa çok daha üzerinden mi? Birilerine para kazandırmak için olabilir mi?"
İletişim Başkanlığı, DW Türkçe’nin, New York'ta yapılan Türkiye tanıtımının hangi hedef kitleye hitap ettiği, bu organizasyon için hangi şirketle anlaşıldığı ve yapılan tanıtım faaliyetinin maliyetinin ne olduğuna ilişkin sorularına yanıt vermedi.
DW Türkçe'ye konuşan ekonomist Dr. Oğuz Demir ise "Türkiye'nin şu anda reklam harcaması ile düzeltilecek bir imajı olsaydı kamyonetler üzerinde değil ama daha iyi programlanmış, doğru hedef kitleye göre planlanmış bir tanıtımın her zaman ülkeye faydası olurdu" diyor. Ancak Demir'e göre Türkiye'nin imajını düzeltmesi için tanıtımdan öte önce kendi iç sorunlarını çözmesi gerekiyor.
"Türkiye'nin asıl sorunu insanların Türkiye'yi bilmemesi, güzelliklerini iyilikleri bilmemesinden öte Türkiye'nin kötülüklerini çok bilmesidir. Uzun zamandır hukukta, ekonomide, dış politikada yalpalamış bir ülkeyi sadece böyle bir tanıtım harcaması ile düzeltemezsiniz" diyen Demir, Türkiye'nin bugün "normal şartlar altında olmadığını," asıl sorunun da bundan kaynaklandığını düşünüyor.
"Gereksiz bir harcama"
Oğuz Demir, "Hem ekonomik olarak hem de hukuki, siyasi, dış politika bağlamında bir standarda oturmuş değiliz. Dolayısıyla bu tip harcamaların bir getirisi olmuyor. Ne kadar tanıtım yaparsanız yapın, tanıttığınız ürün hedef kitleniz açısından zaten sıkıntılıysa o tanıtımın bir faydası olmaz. O yüzden böyle bir harcama gereksiz bir harcamadır" ifadelerini kullanıyor.
Yüksek enflasyon karşısında asgari ücretli ve emeklinin açlık ve yoksulluk sınırının altına kaldığı bir ortamda, uygulanan politikaların bu kitleler üzerindeki olumsuz etkileri artırdığına işaret eden Demir, "Hükümetin bu olumsuz etkileri ortadan kaldıracak bir maliye politikasına, harcama yaklaşımına sahip olması gerekir. Ama 'ben sadece para politikası uyguluyorum, onun dışında bu kitleler ne yaşarsa yaşasın' bakışıyla bir -mış gibi yapma politikası var" diyor.
Prof. Dr Oğuz Oyan da kamuda tasarruf emaresinin olmadığı, her türlü savurganlık ve lüks harcamanın devam ettiği, bunun dışında mevcut ihale düzeninin tamamen keyfi biçimde sürdüğü görüşünde.
Oyan, "Gerçek israfı yapanlar tasarruf etmiyor ama geniş kitleler, işçi, memur, emekli, öğrenci tasarruf ettiriliyor" diye konuşuyor.
Türkiye'de kalkınma gerçekleşiyor mu?
Tanıtım için dolaştırılan kamyonetlerdeki mesajlardan biri olan "Türkiye: İnsani Yardım ve Sürdürülebilir Kalkınmada Ortak" ifadesi de Türkiye'deki tabloyla tamamen zıt olduğu konusunda eleştiriliyor.
Birleşmiş Milletler'in 2015 yılında kabul ettiği "Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri" 17 maddeden oluşuyor.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için bir yol haritası niteliğinde olan bu hedefler, sürdürülebilir kalkınmanın her alanını kapsıyor ve küresel çapta ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara çözüm bulmayı amaçlıyor.
Peki Türkiye, New York sokaklarında gerçekleştirilen kamyonetli tanıtımda iddia edildiği gibi sürdürülebilir kalkınmada iyi bir ortak mı?
İktisatçılara göre verilen bu mesaj, yoksulluğun arttığı, yaşam standartlarının kötüleştiği, ekonomik kazanç adına doğal kaynakların tahrip edildiği Türkiye gerçekliğiyle uyuşmuyor.
Sürdürülebilir kalkınma hedefleri neler?
BM'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ilk beş maddesi, "Her türlü yoksulluğu sona erdirmek, açlığı sona erdirmek ve gıda güvenliğini sağlamak, her yaştan insan için sağlıklı yaşamı ve refahı güvence altına almak, herkes için kapsayıcı ve nitelikli eğitim sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların, kız çocuklarının güçlenmesini teşvik etmek" diye sıralanıyor.
"İçerideki tablo farklı"
Hedefler arasında eşitsizliklerin azaltılmasından, herkes için adaleti sağlayan kapsayıcı kurumların inşasına, yenilikçi, sürdürülebilir sanayi ve insana yakışan işten herkes için uygun fiyatlı ve temiz enerji sağlamaya pek çok madde de bulunuyor.
Dr. Oğuz Demir, Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle ilgili somut çalışmalar yapsa bu mesajın anlamlı olabileceğini belirterek, "Ancak içeride doğayı katlederken, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri derinleştirirken, dönüp bunu söylediğinizde az önce söylediğimiz yere geliyor. Sizin orada ben böyleyim demeniz eğer gerçekten öyleyseniz anlamlı, öyle değilseniz boşuna harcanmış bir kaynağa dönüşür. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu o vahşi kapitalist, doğayı tanımayan, insanı tanımayan, işçiyi tanımayan ortamında bir anlam ifade etmez" diye konuşuyor.
"Çocuklara bir öğün yemek veremiyorsunuz"
Sürdürülebilir kalkınma konusundaki mesajın Türkiye'nin durumunu yansıtmadığını ifade eden Oğuz Oyan da ülkede sosyal yardımların 31 Mart'tan sonra bıçak gibi kesildiğini anlatıyor.
Profesör Oyan, "Okuldaki çocuklarınıza bir öğün yemek veremiyorsunuz. Hangi insani yardımdan bahsediyorsunuz" diye soruyor.
"Türkiye'nin gelir dağılımı eşitsizliği bakımından Avrupa'nın en kötü ülkelerinden biri" olduğunu belirten Oyan, diğer yandan ülkenin kalkınma dinamikleri bakımından tamamen dışa bağımlı hale geldiğini, planlı sanayileşmesini gerçekleştirecek, yoğun teknolojik alanlara yönelen büyümenin gerçekleştirilemediğini ifade ederek ekliyor: "Dolayısıyla burada sürdürülebilir kalkınma Türkiye açısından boş bir laftır."
Araç konvoyuyla iklim mesajı
Öte yandan kamyonetlerle yapılan tanıtım, dijital ekranlarda yazan mesajın aksine emisyonlar bakımından BM'nin sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerinden biri olan "iklim değişikliği ve etkileriyle mücadele" maddesine de tezat oluşturuyor.
Dr. Oğuz Demir, bugün gelişmiş kuzey ülkelerinin devlet başkanlarının tarifeli uçakla uçmasının sadece o ülkenin bütçesine özen göstermekten değil iklim değişikliği hassasiyetinden kaynaklandığını vurgulayarak "Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde bunu yapmayıp sonra ben böyleyim demek, tüm dünya kamuoyu için bu konudaki politik yaklaşımın samimi olmadığının bir göstergesi" diyor ve ekliyor: "Maalesef kamu yönetiminin temel mottosu, -mış gibi yapmak oldu. Bütün bu işler -mış gibi yapılıyor. Dolayısıyla da dünya kamuoyunda istenen etkiyi yaratmıyor."
"Kendisini başkaymış gibi göstermek trajikomik"
Prof. Dr. Oğuz Oyan ise tanıtımın kendisinin "gülünç" olduğu görüşünde:
"Türkiye'nin New York sokaklarında böyle kamyonetlerle gösteri yapıyor olması Türkiye'deki seçim kampanyalarına benzemez. İnsanlar gülerler buna, çoğu da anlamaz. Bu işler böyle yürümüyor. Siz gerçek işinizi, görevinizi yapmayacaksınız ama sürekli olarak bunun reklamı üzerinden bir şeyler yapıyormuş gibi gözükeceksiniz. Ve aslında Erdoğan oraya gitmişken şenlendirmek istiyorlar. Erdoğan'ın geldiği belli olsun diye anlı şanlı büyük dünya lideri geldi diye."
Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çok geride olduğunu, çevre bakımından doğayı tahrip etmede ön sıralarda yer aldığını ve kentlerde ciddi bir hava kirliliği olduğunu dile getiren Oyan, ekliyor: "Bütün bunlarla mücadele etmeden, gösteri yaparak kendisini başkaymış gibi göstermek trajikomik. Aslında gülüyoruz üzülecek halimize."
DW türkçe