Güzel haberlere çoktandır hasretiz…

Televizyon, yazılı basın, internet gazeteleri ve sosyal medya felaket tellalı havasında, kapkara gelişmeler üflüyor kulaklara. Hepsinde cinayet, soygun, darp, dolandırıcılık, sahtekârlık, hırsızlık, haksızlık, geçim sıkıntısı ve taciz çığlığından geçilmiyor. Tabii iktidar yandaşı medyadan bahsetmiyorum. Onlara göre, güllük gülistanlık her şey. Ama gazetecilik ödevini tüm olumsuz şartlara rağmen yapmaya çalışanlar, kötü haber izlemekten kırk yılda bir de olsa güzeli görecek vakit bulamıyorlar.

Gülmeyi, neşelenmeyi, moral bulmayı unutacağız neredeyse. Televizyon dizi filmleri de bir felaket. Vurmadık, kırmadık öldürmedik oyuncu bırakmıyorlar, Hep dehşet, hep şiddet, hep entrika, hep aile faciaları. Yahu bu toplumun yaşantısında hiç mi güzel, iç açıcı bir şey yok. RTÜK iktidar karşıtı kanallara ceza yağdıracağına, kafayı biraz bunlara yorsa ya. Televizyonların yayın çerçevesini bir ele alsa, halkın moralini güçlendirecek destekler yapsa, felaket tellallığını biraz frenlese daha iyi olmaz mı? Gerçi felaket tellallığını frenlemek toplumu ve devleti iyi yönetmekle mümkün. RTÜK ne yapsın, onu görevlendirenlere kıyak yapmak varken, özlenen yayın politikalarına nasıl yön versin?

Şarkılarımız da bir alem, sözlerinde bir aydınlık, bir iyimserlik, bir umut yok. Ahhhlar vahhlarla dolu, gözyaşı ve nefret birbirine karışıyor genelde. Öldüm bittim çığlıkları, intikam nakaratları, kinayeli deyişler daha da bozuyor moralleri. Zam üstüne zam yemesine rağmen patlatıyor rakı satışlarını. Hem benden duymamış olun, bu iktidar döneminde alkollü içki satışları tavan yaptı. Ekonomimizin en iyi döneminde bile görülmedi böyle satışlar. Millet kederden alkolik olacak neredeyse. Dar gelirli ucuza gelsin diye evde imal ediyor rakıyı. Marketten alsa, şişesine viskiden fazla ödeyecek çünkü.. Öyle olunca, kimyagerliğe soyunuyor akşamcılar.

Öfke patlaması yaşıyor toplum. Teksas’a döndü Türkiye. Cebinde mendili olmayanların hepsinin belinde silahları var. Yan bakanı deviriyorlar artık. Pardon, affedersiniz, özür dilerim filan kalktı, mermi yağmuru aldı yerini. Baksanıza şu futbol dünyamızda olanlara. Futbolun F’sinden anlamayan başkanlar hakem yumrukluyor, aynı kaynaktan gelen Başkanlar Federasyonu yönetiyor. Sahalarımızda Türk futbolcuya hasretiz. En büyük takımlarımızda bile yabancılar çoğunlukta. Hele bazı takımlarımızdaki siyahi futbolcu çokluğu, Afrika takımlarını andırmıyor mu? Futbolumuza yerli ve milli bir karakter kazandıracağımıza, milyonlarca Doları ya da Euro’yu yabancı futbolculara dağıtıyoruz.

Geçmişte Ankaragücü yönetiminde bulundum. Çok saygın başkanlar tanıdım. Çok iyi antrenörlerle çalıştım. Ankaragücü’nün başında Nurettin Çarmıklı gibi bir beyefendi vardı. Galatasaray’ı birkaç kez şampiyon yapan Brian Birch’ü getirtmiştik İngiltere’den. Fatih Terim ilk antrenörlük sınavını başarıyla verdi orada. Gençlerbirliği Başkanı rahmetli İlhan Cavcav, büyük ve paralı kulüplere bile örnek olacak bir yönetim sergiliyordu Başkent’te. Nereden nereye geldik, büyük takımları peş peşe deviren, modern ve çağdaş yönetim sergileyen başkanlardan, sahaya atlayıp hakem yumruklayan Başkanlara. Ciğerim yandı ciğerim…

Ciğerim dedim de, Parlamentoda ciğer partisi veren mebuslara ne demeli? Yapana mı kızarsınız yiyene mi, şaşırıyor insan. Yahu orada kanun yapacaksınız ciğer değil. Milletin mutfağında yangın var. Tencereler kolay kaynamıyor artık. Sandviç ekmeğinden bir parmak büyük ekmeğin fiyatı 8 liraya çıktı. Çarşı pazar el yakıyor. Ciddi bir geçim sıkıntısı çekiyor insanımız. Çok kötü yönetiliyoruz. Kötülükleri düzelteceğinize, şikâyetleri azaltacağınıza, milleti rahatlatacak çalışmalar yapacağınıza, ciğer kebabına koşuyorsunuz. Eskiden de milletvekilleri seçim bölgesinden yiyecekler getirir, ama bunları herkesin gözü önünde, fotoğrafçıların karşısında, Meclis’in bahçesinde değil, Meclis lokantasında ikram ederlerdi arkadaşlarına.

Yazıyı noktalamadan önce, çok üzüldüğüm bir gözlemi de belirtmem gerek. Hakemimize atılan bir yumruk Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Oysa doktorlarımıza atılan yumruklara kimse tepki göstermedi. Ağır yaralananı oldu, öleni oldu pek umursayanı olmadı. Hala doktor dövülüyor, hala doktorlarımız ve sağlık personelimiz saldırıya uğruyor ama hala yeterli önlemler alınmış, gerekli yasalar çıkarılmış değil. Hakeme de, doktora da, kamu görevlilerine de saygılı davranmalıyız. Her şeye saygısız bir toplum olup çıktığımızın hala farkında değil miyiz?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.