Sosyal hayatı oluşturan gelenek, töre v.s her geçen gün biraz daha mutasyona uğruyor. Çoğu değişen sosyal hayatın gereği değişiyor, unutuluyor.. Bir geleneğimiz var ki artık onu yaşayan son nesil de, zamanımızın en yaşlı nesli neredeyse. Son devrin bir kısım töre mazlumları.. Onlar da artık kalmıyorlar, kalmadılar sanki..

Komşumuza on dakika için uğramıştım. Misafir gelen kayınvalidesine nezaketen “hoş geldin” demekti amacım.

- Hoş geldiniz teyzeciğim, nasılsınız?

Dememle başlayan bir sohbet, ki ne sohbet.. Ve anladım ki teyzemiz iyi bir dinleyici arıyor. Laf lafı açtı ve eski günlerde kalan çok konuyu benimle paylaştı.. İlk evlendiği yıllardan başlayıp, bayramları, düğünleri, cenazeleri, kutlamaları nasıl yaşadıklarından.. Nasıl bir girdiyse, çıkamadı bir türlü..

Teyze bir ara beni de sorguladı.. Yaptığım işler, çoluk çocuk vs..  

- Emekli bankacıyım, şu an sigortacılık yapıyorum, aynı zamanda Bursa Arena isimli gazetemizde de köşede birşeyler yazmaya çalışıyorum..

Der demez son cümlemi havada yakaladı sanki ve hemen yapıştırdı;

- Sana birşeyler anlatsam gazetende yazar mısın ?

- Aaaa.. tabiki teyzeciğim neden olmasın, anlatın dinleyim sizi.

- En azından bu yaşlı teyzenin gönlü olsun..

Dedi ve başladı anlatmaya;

- Ben köyde doğup büyüdüm, babam köyün ağasıydı.. O yıllarda zengin olan köyde ağa sayılırdı.. İyi adamdı babam fakat bugün daha iyi anlıyorum ki.. Para biriktirmek, toprak satın almaktan başka ileri görüşü olmayan bir adammış rahmetli.. Bizler hiç bir konuda söz sahibi olamazdık kız çocuğu olduğumuz için.. Fikrimiz sorulmaz, hayatımız hakkında kararları büyükler alır ve gıyabımızda karar verirlerdi. Kiminle evleneceğimize onlar karar verir, biz kız çocuklarına da sadece itaat etmek düşerdi.

Gün geldi çattı.. Biz de ailemize göre evlilik yaşına gelmiştik. Oysa daha çocuktum. 15 yaş nedir ki evladım.. Ben birgün köyün fırınına ekmek pişirmek için gitmiştim eve döndüğümde “senin sözünü kestik, evlendireceğiz” dediler. Ben kiminle evleneceğim, gönlüm ısınacak mı, yakışıklı mı, benim başkasında gönlüm var mı.. Sormadan, bilmeden, emreder gibi bildirdiler !..

“Yakın köydeki zengin bir ağanın oğlu” dediler.. Hakkında tek bilgim bu.. Bu yeterli bir bilgimi... Hayıır !.. Haftaya gelecekler ve nişan, düğün hemen biran önce olup bitecek.. dediler. Bağ, bahçe, tarla işleri bitmişken.. Düğün mevsimi de gelmişken evlendirmeliler ya..

Gönlümü soran yok, hay yavrum..

Neyse gün geldi çattı; yakın köydeki O ağa ve kalabalık bir grup bize misafir oldular. Beni oğullarına isteyecekler ve yüzük takacaklar. Fakat ben nişanlım olacak delikanlıyı hiç görmedim.. Merak da ediyorum. Misafirler arasında kendisi yok, olsa da birbirimize göstermezler ki.. Töre bu, adet böyle.. Batasıca töreler.. Bizler yokuz ve hakkımızda karar veren onlar, ne acı değil mi evladım.. Neyse...

Arada bir yutkunup, gözlerini açıp kapatıp devam ediyordu;

- Efendime söyleyim.. Dedi ve yorgun sesiyle sürdürdü hikayesini.

- Misafirler bir odada, ben başka odada.. Zaten büyük bir konaktı evimiz.. Üç abim de evli ve eş, çocukları.. Biz dört kız kardeş, anne, baba, kalabalık bir aileyiz. O zaman öyle gelinler, torunlar hep bir evde yaşanırdı, şimdi kimse kayıvalidesiyle oturmaz.

Benim olduğum odaya damadın annesi, teyzesi gelip yüzük taktılar, boynuma kremse altınlar, bilezikler donattılar.. Daha da düğünde devamını takacaklarını söylediler ve büyüklerin oturduğu odaya geçtik, ben herkesin elini öptüm çıktım.. Hepsi bu..

Bir ay kadar nişanlı kaldım, ardından hemen düğün.. Bu arada hep diyorum ki yengelerime, anneme.. "Ne olur şu damat gelsin uzaktan bir kere görüyüm.. Yalvarıyorum.." Annem de babama iletti.

Haftasına bir gün belirlendi ve bana dediler ki, "evimizin önündeki pınara gelip atını suçlayacak damat, sen de perde arkasından gizlice bakacaksın.."  Ooo.. Beni sardı bir heyecan..

Gün geldi, evet, perde arkasından pınara bakıyorum, veeee geldi bir delikanlı tayını suluyor.

Aman ne güzel bir delikanlı, kara kaşlı, kara gözlü, yağız bir delikanlı, boylu poslu da.. Ben çok memnun oldum, sevindim, neşem yerine geldi.. Madem emir büyüklerden evlenmek zorundayım, itiraz hakkım da yok. Hiç değilse gönlüme yatsın değil mi evladım..

.

Can kulağıyla dinlemeye devam ediyorum.. Arada bir “yaa..” , “Allah aşkına” falan gibi çeşnileri de ihmal etmiyorum. Teyzem almış kıratın gem'ini, yol mu dayanır.. Devam ediyor içini çeke çeke;

- Evet... Gün geldi davul, zurna kalabalık bir grup geldi. Beni yani gelini aldı ve köylerinde düğün, yemekler, ikramlar güzel.. İyi de damat yok piyasada..

Sorabilir miyim ki "nerede" diye... Hem ayıp, hem cesaret edebilir miyim ki o soruya..

Düğün dernek bitti; kayınpeder, kayınvalide kalabalık bir aileye gelin oldum. Odama götürdüler beni, damat beş dakika sonra geldi.. Ben başımı kaldırıp bakamıyorum dahi. Zaten yüzümde duvak var göremem de. Önce bana selam verdi. Ve duvağımı açtı kiiii.. Ben ne görüyüm.. Yüzünün yarısı gül denilen cilt rengi, çilli, sarı, kırmızı suratlı çirkin mi çirkin bir adam.. Nerede o benim pınarda gördüğüm karayağız yakışıklı delikanlı ?.. Dünyam başıma yıkıldı.. Damat bir de aksayan bacağıyla odanın bir ucundan diğerine yürüyor..

Oğullarını beğenmeyeceğimi bildikleri için onun yerine bana kendi köylerinden akrabaları olan o yakışıklı delikanlıyı “işte bu nişanlın” diye göstermişler.. Pınarbaşındaki at sulayan o karayağızı. Meğer ki ben, sadece iki zengin ailenin kendilerini birbirine denk görmelerinin kurbanı olmuşum.. Ben, bu gördüğün ve o dönemin güzeller güzeli ben..

O günden sonra sadece bir köle, hizmetçi gibi oldum ve hiç yüzüm gülmedi. Hep somurttum, adım “suratsız gelin”e çıktı.. Derkeeen... Yıllar yürüdü geçti ve 4 tane de çocuğum oldu.. Çocuklarımı okuttum, güzel işleri, evleri barkları oldu, onlar benim dünyam. Eşim de öleli yıllar oldu, köyümde oturmuyorum da artık. Şehirde ev aldım çocuklarıma, misafir olarak da birkaç günlüğüne gelip gidiyorum.. Ben şimdi biraz gülüyorum. Yüzümü güldüren evlatlarımın mutluluğuyla..

Evet hep zengin oldum, hiç maddi sıkıntı çekmedim, hala da öyleyiz evlatlarım ve ben.. Fakat ben aşkı, sevgiyi hiç bilmedim be kızım.. Adımı yazma olur mu yavrum.. Ben değilmişim gibi yaz, çocuklar bana okurlar..

*****

İşte böyle ve artık bir yoruma da gerek kalmadı sanıyorum..

Sevgiyle kalın, sevgili okurlarım..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.