Sabah evden çıktım..
Her zamanki gibi sokaktan aşağıya doğru komşu evi geçtim, ana baba evimizi de geçtim, sonraki evin merdivenlerinin en üst kısmına baktım.
Gözlerim aradıklarını bulamayınca doldu, birer damla yaş kenarlarından yanaklarıma döküldü…

Hemen hemen her gün beni merdivenlerde bekleyen sokağımızın hafızası Sarımsakçı Asım Amca merdivenlerin en üst kısmında yoktu,.
Onu bırakın, sandalyesi de yoktu.
Keşke sandalyesi bari olsaydı…
Olsaydı yaa.. 
Olsaydı Asım Amca‘nın da olabileceğinin müjdecisi olabilirdi benim için…

Sanırım 84 yaşındayd.. 
Dedim ya sokağın hafızası, kara kutusu..
Sokak nasıl kuruldu,
kimler tarafından kuruldu,
kimler doğdu,
kimler öldü,
kimler geldi, kimler geçti,
kimler ne yaşadı…
Hepsini biliyordu Asım Amca…
Çocukluğumuzun Çıracı / Sarımsakçı, sonrasının ise yalnız Sarımsakçı Asım Amca ‘sı…

Bizim bebeliğimizde Uzunçarşı/Perşembe Pazarının üstünde Zabıta Binası'nın alt kısmındaki Belediye Çarşısında dükkanı vardı, pazarcılık yapardı… 
İhtisası çıra ve sarımsak satmaktı…
Çocukluğumda babamla birlikte yanına uğramıştık; dükkânında soğan, patates sattığını hatırlıyor muyum, tam bilemedim; ancak çıra ve sarımsağı unutabilmem mümkün değil…

Ana baba evimizin komşusuydu Asım Amca..
Eşi Semahat Yenge ile birlikte çocukları Kadir Abim, Şerif Abim…

Hitaplara dikkat ettiniz mi ?
O dönem; insanların hepsinin birbirine akraba olduğu daha doğrusu akraba hissettiği dönemlerdi.. Sokaklar boyunca kimseler kapılarını kilitlemezlerdi, bütün kapıların ipleri üstünde... Bir iki kere tıklar, ses veren olmazsa ipi çeker girerdiniz evlere…

Mahrem olabilecek bir şey bile yoktu..
Çocukluğumuz boyunca hiç hissetmedik desem yeridir.
Özellikle gayret edilerek oluşturulmuş bir sistem değildi bu.. Kendiliğinden hayatın doğal akışı ile yaşanan, bir doğal ilişkiler silsilesi idi…
Genel olarak kimsenin içinde kötülük yoktu..; çok nadir ufak tefek atışmalar yaşanır ama çabuk unutulur giderdi aradaki sorunlar..
Herkes kendi derdinde, kendi mücadelesindeydi.
İnsanlar hırstan daha ziyade sevgi, hoşgörü ve mütevazilik yüklüydüler.

Çocukluk yıllarımdan hatırladığım; Asım Amca ‘ya koca kamyon ile çam kütükleri gelirdi.
Onları keser, biçer, çubuk şekline getirir, demetler, çıra demetleri halinde pazaryerinde satardı. Belli bir zaman sonra pazaryerindeki dükkanını sattı ve pazarlara çıkmaya başladı.
Yaşı ilerleyince çıktığı pazarların sayısını yavaş yavaş azalttı.
En son pazar günleri kurulan semt pazarımız "Teleferik Pazarı" na çıkmaya ve sadece de sarımsak satmaya başladı…

Eşini erken kaybetti.
Oğullarını evlendirmişlerdi, yalnız yaşamaya başlamıştı,  sanırım kendi terciğiydi bu..
Artık kamyonetle sarımsak alıyordu.
Hatta bazen oğlu "Şerif Abim" kendi küçük kamyoneti ile getiriyordu sarımsakları..
Asım Amca'da o sarımsakları temizliyor, demetler haline getiriyor ve pazar günleri de satmak için pazara çıkartıyordu.

Bazen Şerif Abim gelir, Pazar günü erkenden Asım Amca'yı alır pazara çıkartır, bazen de kendisi küçük el arabasına sarımsaklarını doldurur, yine erkenden pazarın yolunu tutardı.
Ben, nadiren pazara çıktığımda onun tezgahında soluklanır;  Ona ve tüm çocuklarına, torunlarına hal hatır sorar, sohbet ederdim.
Lakin benim en büyük keyfim her sabah veya hemen hemen her akşam Asım Amca ile evinin önünde karşılaşmak ve onunla evinin merdivenleri önünde sohbet etmekti.. Özellikle beni görmek için dışarıya çıkmak istediğini, gözlerindeki duygu dolu bakışlardan anlıyordum.

Sohbeti ömre bedeldi desem yeridir, çünkü bu sohbetten hem keyif alıyor ve hem de keyif veriyordu Asım Amca…

Bir gün; birkaç gün görüşmemiştik herhalde ki Onu evinin önünde de göremeyince her zamanki gibi tül perdesini aralayıp evin içine baktım..
İyi duyamadığı için televizyonunun sesini biraz fazlaca açmış.. 
Perde hareket edince gayri ihtiyari pencereye doğru baktı; beni gördü ve gözleri ışıl ışıl oldu. Bana ‘neredesin sen yahu, gel içeriye’ dedi. Kapının ipi üzerindeydi, çektim, girdim.
Elini öptüm, oturdum.
Tekrarladı;
-Neredesin sen yahu, kaç gündür yoksun?
- İyiyim, sen nasılsın Asım Amca… dedim ve soluklanmadan ekledim;
- Kusura bakma, işlerim biraz yoğundu, sana gelip merhaba diyemedim, özür dilerim..

Ve O patlattı bombayı;
- Kusura bakacak bir şey yok ki ! Meraklandım evladım, sen benim dostumsun… dedi.

Nasıl anlatayım; 
Hani bir meydan muharebesi kazanırsınız, mevzu vatan, millet, bayraktır, kutsallarındır ve bu başarın için milletçe sana bir madalya takarlar ya…
İşte öyle bir gurura, öyle bir huzura, öyle bir duyguya ulaştırdı Sarımsakçı Asım Amca ‘mın bu söylemi beni... İnanın aynen böyleydi duygularım.. 84 yaşında bir adamın özbenliği ile teslim ettiği dostluğu da kutsaldır, duygulandım öyle işte.  Bu diyalogumuz ne zaman aklıma gelse yıllar sonra da olsa hep gururlanırım ve gözlerim dolar..

Sarımsakçı Asım Amca; yazın her zaman kapısının önünde merdivenlerin üzerindeki sandalyesinde belirli saatlerde güneşlenmek ve can sıkıntısını gidermek için otururdu.
Kışın dışarı çıkmak için pek müsait olmadığı için evinin sokağa bakan odasındaydı. Ben de sabah akşam ona bakar, selamlaşır geçerdim evime..
Yalnız yaşadığı için yemeklerini kendi yapar; ihtiyaçlarını görebildiği kadarı ile kendisi görürdü. Nadiren pişirdiği yemekten, kurduğu turşudan, kestiği karpuzdan, seyyar pazarcıdan aldığı domatesten, biberden bir parça verirdi bana ve ona itiraz etmezdim. O da bundan büyük keyif alırdı.

Sarımsakçı Asım Amca artık yok…
Kıştı…
Evladı Şerif Abim, artık evde tek yalnız yaşayamıyor, sıkıntı çekiyor diye onu kendi evlerine almıştı.. Hemen yanlarında bir ev tutmuşlar ve onu o eve yerleştirmişlerdi.
Asım Amca'yı göremeden birkaç gün geldim, gittim..
Evinin önünden gelip geçerken gözlerim hep aradı O'nu..
Eşime ‘bir ara Şerif Abimleri arayalım, onları, Asım Amca'yı ziyaret edelim’ dedim hep..

Görünmeyen prangalara bağlı hayatımız, bize bir akşam izin vermedi; kürek çekmeyi bıraksak batacak hayat gemisi, kürek mahkumlarına umut büyütmeyi yasaklamış meğerse.
Sonra bir gün, hatırlamadığım bir anda, hatırlamadığım bir mekanda, Asım Amca'nın vefat haberini verdiler bana, hatırlamadığım birileri…

Bu hikayedeki asıl olan, hatırlanacak, unutulmayacak olan karakter Sarımsakçı Asım Amca idi .. Çünkü hikaye bitti…
Bir dostun hikayesi bitti…

Hüngür hüngür ağlıyorum ama güle güle dostum, seni güle güle hatırlayacağım..
Çünkü sen bana bir insanın nadir olarak yaşayabileceği kendinden yaşı büyük bir insanın çok nadiren hediye edebileceği bir "dostluğu" armağan ettin, yaşattın, o yaşlarımda mutlu ettin.

Benim cennetimde yaşayacaksın inşallah..
Dilerim mekanın da o benim bildiğim cennet olsun…

Sarımsakçı Asım Amca !..
Evin bıraktığın gibi duruyor.
Yine ben her zamanki gibi sabah akşam önünden geçiyorum.
Kapıya, cama bakıyorum, seni arıyorum…
Ama yoksun…
Ben de senden yoksunum, bunu biliyor musun ?..

Olsun be Asım Amca;
"hayat böyledir" derdin ya hep,
Belki bizler de hep oradayız..
Kim bilir ?..

Mekanın Cennet olsun...     
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
özer ulukök 7 yıl önce

İsmail abim öldügünde aglayamadım yazınla sen yaptın ama iyiki yaptım yüregine saglık dede dostu Dolmacı Özer

Misafir Avatar
İsmail TEKİN 7 yıl önce @özer ulukök

Özer 'im, samimi ve derin duygular ile yaşadığını yine samimi ve derin duygular ile yazınca, içinde duygu yükü olan herkese aktarabiliyorsun. Deden aslında gerçekten ansiklopedi gibiydi, ben sadece onda tesadüfen açmış olduğum sayfadaki harf ile başlayan bölümü okuyabilme şansı elde etmiş bir insandım. Keşke daha fazla vakit ayırarak daha fazla dinleye bilseydim onu ama insan fani işte... Bitirip de gidebilmek diye bir beklentiye sahip değiliz, olamayız da zaten... Bizler de gidene kadar Asım Ulukök 'ü sen deden, ben komşum olarak sevgi, saygı ile andığımız sürece hayattan en fazlasını almış olacağız. Ne mutlu bu duyguları yaşayan insanlara... Dede dostum, dedenin mekanı cennet olsun, sana ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Hayatın boyunca deden gibi sevgili, saygılı, mütevazi ve hoşgörülü insanlarla karşılaşmanı dilerim, esen kal kardeşim....

Beğenmedim! (1)